Görüşler

Seçkin ve seçilmiş

Seçkin ve seçilmiş

Ondokuz Mayıs Üniversitesi eski rektörü Dr. Hüseyin Akan “Seçkinlikle seçilmişlik arasında benzerlik çoktur. İkisinde de doğuştan gelen bazı üstün özellikler vardır” diyor.

HÜSEYİN AKAN

İngilizceden dilimize “elit” olarak geçen sözcüğün Türkçesi seçkinler. Seçkinler, Tüba’nın Türkçe sosyal bilimler terimleri sözlüğünde “bir toplumda saygın ve etkin konumlarda bulunan ve taşıdıkları eğitim ve üstün nitelikler nedeniyle toplumun eğitim, ekonomi, siyaset, askerlik, din, sanat gibi alanlarında yönlendirici gücü elinde tutan kişiler ve bu kişilerden oluşan toplum kesimi” olarak tanımlanmaktadır. (1) Müslüman toplumlarda, özellikle daha çok tasavvufa mal olmuş “havas” kelimesi, ifade ettikleriyle “seçkinler” ile özdeş sayılabilir: Üst tabaka, üstün olanlar, bilgili, münevver kimseler anlamları bakımından. Seçkinlik bazen ebeveyn dolayısıyla kazanılabilir. Ama, çoğunlukla sonradan kazanılan toplumsal bir statüdür. Tevarüs etmiş olsa da en azından seçkinler kesimine katılan ilk “ata”, sahip olduğu bazı genetik özelliklerini (zeka, güçlü duyular, kas gücü gibi) iyi değerlendirmiş, gayret ve çalışmasıyla, bazen de şansının gülmesiyle öne çıkmış; toplulukta üstün, saygı duyulan, sözü dinlenen konuma yükselmiştir. Bu toplumsal statü oğullara ailenin maddi ve manevi gücü nedeniyle geçtiği gibi, üstün genetik özellikler ve bu özelliklerin işe yarayacağı uygun sosyal ortam ve çevre çocukların seçkinler arasına katılmasını kolaylaştırmakta veya seçkinliği pekiştirmektedir. Kazanılmış bir seçkinlik her sülalede ilanihaye sürmez. Bir felaket, egemenlerin değişmesi, değerlerin farklılaşması, maddi ve manevi gücün iyi yönetilememesi, çocukların yeteneksiz ve/veya gayretsiz olması statünün kaybedilmesiyle sonuçlanır.  

Tarım ve hayvancılıkta zenginleşme, fizik güç, zeka, kalabalık aile, kavgada ustalık, alet yapma ve kullanma becerisi, bir işte uzmanlık gibi etmenlerin bir veya birkaçının yol vermesiyle öne çıkarak kabilenin yöneticilerinden ya da kabilede sözü dinlenenlerden olanlar tarihteki ilk seçkinleri meydana getirmiştir. Aynı zamanda, manevi güçlere (büyü, sağaltıcılık, dinsel meziyetler gibi) sahip olma kanısı insanlara seçkinliğin yolunu açmıştır. Bilginin işe yaradığının fark edilmesi ve birikimli olarak aktarılması ve üretilerek çoğaltılması, bu işi yapanlara da toplumda bariz bir üstünlük kazandırmıştır. Toplumlarda yüzyıllardır seçkin olmanın en yaygın ve kullanışlı yolu ise, eğitim olmuştur. Avrupa’da kraliyet mensupları, aristokrasi, derebeyleri, kilise mensupları seçkinler arasında sayılabilir. Rönesansla birlikte okuyup yazanlar, bilimle meşgul olanlar, sanatçılar, ticaretle zenginleşenler, kaşifler, mucitler de seçkinlik kazandılar. İslam toplumlarında, yöneticiler, güçlü kabilelerin ileri gelenleri, ilimle iştigal edenler (özellikle din ilimleri), askerî güç, maddi güç sahibi olanlar yanında manevi seçkinler de söz konusuydu. Manevi seçkinler daha çok seçilmiş kimseler olarak algılanıyordu, tarif ediliyordu. İlk islam devletlerinde paralı askerler olarak istihdam edilen toplulukların komutanlarını, gerek silahlı güçleri ve gerekse yöneticilikteki maharetleri devlet ve toplum katında seçkinliğe taşımıştır. Osmanlı Devletinde bir köle, bir esir zekası ve yetenekleriyle sadrazam ve valide sultanlık düzeyine kadar yükselebilmekteydi. Bu durum, ortaçağ hatta daha sonrasında da Avrupa toplumlarında imkansızdı.   

Seçkinler kendilerini diğer insanlardan (halk), diğer insanlar da seçkinleri kendilerinden farklı, üstün gördüler. Bu ayrışma, çeşitli sosyolojik analizlerin yapılmasına ve kuramların ortaya çıkmasına yol açtı. Birlikte yaşayan topluluk soylular-serfler, efendiler-köleler, aristokratlar-köylüler, yöneticiler-halk, patronlar-işçiler şeklinde bölündü. Halk-köle-köylü-işçi toplulukları eşitlik ve özgürlük ya da ekmek için mücadele ettiklerinde, bu mücadelede tebarüz eden bir avuç insan ya savaştıkları seçkinlerin yerini aldılar, ya da onların arasına karıştılar. Çünkü onların da bazı farklı melekeleri vardı; onlar da çok çalışmışlardı ve onlar için de şartlar ve zaman denk gelmişti. (Denk gelme gerçekten çok önemli. Takdir ve hürmet edilen hayretengiz “başarı” hikayeleri de çoğunlukla bu denk gelmeyi anlatır aslında. Bu “denk gelme”nin, “su akarken destiyi doldur”, “fırsatı kaçırma” gibi bir düzeyle ilgisi olmadığını belirtmeliyim.)  

Yıllar boyunca seçkinliğin anne-babadan çocuklara aktarıldığı sülalelerin üyeleri önceleri kanlarının ve türlerinin, sonraları ise genetiklerinin diğer insanlardan bariz farklı olduğunu benimser oldular. Üstünlüklerinin bu doğuştan, Allah vergisi kan ve gen özelliklerinden kaynaklandığını,  dolayısıyla verilmiş olan bu üstünlüğün kan veya gen yoluyla soylarına aktarıldığına inanır oldular. Seçkinliğin, doğuştan gelen bazı melekelerin denk düşen zaman ve koşullarda, iyi bir cehd ile tama yakın kullanılmasından değil de, hususen verilmiş bir üstünlük nedeniyle ortaya çıktığı benimsendiğinde bir tür “seçilmişlik” sahneye çıkmaktadır. Bu kan ve soy olarak seçilmişlik inancı tarih boyunca ve halen kabileler, topluluklar ve milletler için önemli bir moral ve motivasyon unsuru olagelmiştir (Yahudilik, beyaz ırk vs).  

Seçilmişlikte, kişinin nitelikleri ve gayreti bir faktörse de, asıl olarak kişinin insanüstü bir güç (Yaratıcı) tarafından tebarüz ettirilmesi önemlidir. Peygamberler seçilmişlerdir. Seçilmiş oldukları, peygamberlerin aktardıkları Yaratıcının sözleriyle doğrulanmıştır. İnsanlık tarihinde İskender, Firavun, Attila, Cengiz Han gibi krallar, din veya ahlak sistemi ortaya koyan Buda, Konfüçyüs gibi manevi liderler, Hristiyanlıktaki azizler kendileri veya toplumları tarafından seçilmiş olarak nitelenmişlerdir. Bütün bu seçilmişlerin seçilmişliğini ortaya koyan, delillendiren bir veya birkaç mucizevî hikayesi vardır. Antik çağda mitoslar, sonra destan ve efsaneler, daha sonraları menkıbeler. Aslında, mütalaa ettiğimizde seçkinlerin de en az bir hikayelerinin olduğunu görürüz. Türkçe Bilim Terimleri sosyal bilimler sözlüğünde karizma, “seçilmişlik” gibi, “belli kişilerde bulunduğuna inanılan olağanüstü yetenek, güç, etkileyicilik gibi niteliklerin tümü, büyüleyim” şeklinde tanımlanmakta ve bunların, çalışarak kazanılamayan, doğuştan gelen olağanüstü özellikler olduğu vurgulanmaktadır. 

Max Weber’in tanımlarında karizma seçilmişlik, karizmatik de seçilmiş’e uygun düşmektedir.  “Karizma, bir kimsenin olağanüstü yeteneği olarak anlaşılmalıdır, bu yetenek ister gerçek, ister yakıştırma, ister iddia olsun. İdarelerinin meşruluğu normal insan yeteneklerinin ötesinde olduğu, bir zamanlar doğaüstü sayıldığı için saygı duyulan olağanüstülüğe inanış ve bağlanıştan gelir. Karizmatik yönetimin meşruluğu böylelikle, sihirli güçlere, vahiylere ve kahramanlara hayranlığa dayanır.” Yine Weber’e göre, karizmatik yönetim, genel normlara göre değil somut vahiylere ve ilhamlara göre işler. (2)  

Karizmatik önder misyonu gereği taraftar ve itaat ister. Onlara gönderildiğine inandığı kişiler onun tebliğ ettiği misyonunu benimsemeli ve onu “seçilmiş=karizmatik” önderleri olarak tanımalıdırlar, yoksa seçilmişlik iddiası ve inancı çöker. “Bu misyonu kabul ederlerse onların efendisi olur” der Weber. Tarih boyunca gelen çoğu karizmatik sayılabilecek müddea mehdiler bu taraftarın inancı ve sayısına bağlı olarak güçlenmiş veya zayıflamış, yok olmuşlardır. Başka bir açıdan bakarsak: Seçkinlikle seçilmişlik arasında benzerlik çoktur. İkisinde de doğuştan gelen bazı üstün özellikler vardır. İkisi de önemli ve değerli işler başarmak için çabalamışlardır. İkisinin de az veya çok sıradışı bir hikayesi vardır. Seçilmişin hikayeleri “olağanüstü”dür. Her peygamberin bir veya birkaç özelliği ve hikayesi tebarüz etmiştir. Peygamberler hariç, seçilmişlik bilgisinin ilk kimden kaynaklandığı genellikle bilinmez, bahse konu edilmez, merak da edilmez ama, bu bilginin doğruluğunda icma vardır. Daha doğrusu “seçilmiş”e inananların ittifakı ve itaatı söz konusudur ve şüpheye yer yoktur. Birisi, genellikle sözüne itimat ettiği bir tanıdığının verdiği haberle o kişinin seçilmiş olduğunu kabul eder. Daha sonra o kişiden duyduğu bazı sözler veya yaşadığı bazı olaylarla keyfiyeti bizzat tecrübe ettiği kanısıyla bu kabulü kesin bilgi halini alır.  Seçilmiş kişilere, hem kendisi hem de taraftarlarınca kabul edilen, yüklenmiş bir misyon (görev) vardır. Bu nedenle de “Seçen” tarafından korunurlar.     

Bazı seçkinlerin kendisinde ve çevresinde, özellikle olağandışı başarıları ve zaferleriyle ve vaki ve müstakbel taraftarlarına kazandırdığı maddi ve/veya manevi zenginlikle aslında veya aynı zamanda seçilmiş olduğu inancı doğar, giderek güçlenir ve kesin bilgi haline gelir. Seçkinliğinin amilleri olan bu olağandışı zafer, başarı ve yetenekler iyi niyetli küçük ekleme ve değişikliklerle kutlu “seçilmişlik” menkıbelerine dönüştürülür. Bu sıfat ya da rütbe değişikliği seçkin kişinin kimliğine manevi (karizmatik) bir güç katar. Onun yaptıklarının ve söylediklerinin eleştirilmesini ortadan kaldırır. Çünkü, artık ona muayyen bir görev verilmiş ve nesnel değerlendirmede çoğunlukça makul ve doğru olmadığı görülen bir davranışı, bir ifadesi “vardır bir hikmeti bizim bilemeyeceğimiz” anlayışı ve inancına mazhar olur. Sade seçkinlikte insani bir hak etmişlik vardır. Etkinliği, gücü arttığı gibi zayıflayabilir. Kazanıldığı gibi kaybedilebilir de. Seçilmişlikte ise nasbedilme ve bahşedilme vardır. Dolayısıyla “seçilmiş”in hak edip etmediği, liyakati tartışılabilir değildir. Ancak, “seçilmiş” olduğunu kabul etmek ve etmemek söz konusu olabilir. Bir inananı varsa, bir kişi için de olsa o “seçilmiş”tir. “Seçilmişlik” de seçkinlik gibi ırsi veya sıhri olarak devralınabilir. Devralanın bizzat olağan dışı yeteneklere sahip olması, artık illa şart değildir. Çünkü, güçlü ve etkin seçilmiş, seçilmişliğin aileye mal edilmesini mümkün kılar. Geçmişte olduğu gibi, günümüzde de, birisinin “seçilmiş” olduğuna inananlarla rivayetlerin aslını müzakere etmek, ravileri araştırmak kadar, seçilmişliği tanımayanlara rivayetlerin sahihliğini benimsetmeye çalışmak da akıntıya karşı kürek çekmek olacaktır. 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir