Görüşler

Zihnimiz karışıyor 

Zihnimiz karışıyor 

‘Menkibe’ ya da hikayeleştirmeler, anlatılar güçlü bir sosyal eğitim metodu. Ancak bu yolun ciddi bir tehdidi var. Samsun Üniversitesi eski rektörü Profesör Doktor Hüseyin Akan, tıpta ‘anlatılar’ üzerinden neredeyse kemikleşen ‘inanışlara’ dikkat çektiği yazısında bu ‘menkıbe gerçekliğin’ toplumun neredeyse tüm alanlarına sirayetini ve bunun sonuçlarını inceliyor.  

Başta tıp olmak üzere bir çok alanın öğretiminde ve süregiden eğitimde vaka örneklerinin sunulması ve tartışılması yaygın bir usuldür. Hasta başı eğitimlerde, o vaka örneği özelinden çıkılarak o hastalık ve yakın ya da ilişkili diğer hastalıklar efradını cami ağyarına değinen bir tarzda konuşulur, tartışılır. Bir çeşit tümevarım da yapılarak teorinin anlaşılmasını ve uygulamaların berraklaşmasını kolaylaştırıcı tesbitler yapılır. Bu usül aslında çok eskiden beri kullanılmaktadır. Ama, bir vakadan çıkılarak o vakanın bulguları ve olan bitenler genelleştirilip o hastalığa has kılınmaz. Genel kural; tıpta hastalık yoktur, hasta vardır. Diğer alanlarda da öznel hadiseleri hikaye veya rivayet eden anlatılar esaslı rol oynamıştır. Fıkhî meseleler genellikle bir vaka örneğinde cevaplanmıştır. Toplum üyelerinin eğitiminde, örneğin dinin belletilmesinde vaka örnekleri diyebileceğimiz “menkıbe”ler yani hikayeler ve rivayetler çok önemli yer tutmaktadır. Hatta, sosyal talim ve terbiyenin en temel aracıdır. Öğretim ve eğitimde hikayeler ve teşbihler (metaforlar) anlamayı kolaylaştırıcı sık kullanılan temel ögelerdendir, eyvallah. Ama bu hikayeler zihni ve davranışı biçimlendiren, biçimlendirmesi gereken – bazen yegane- temel unsurlar haline gelirse... Ya da menkıbelerden genelleme yoluyla akaid ve davranış kuralları çıkarılır veya telmih edilirse. Yani, hikayeler ve rivayetler sahih haber/bilginin ve aklın önüne geçerse? Geçmiş midir? Zaman zaman mı, genellikle mi? Bu öne alma toplumsal hayatın akışında birilerinin işini kolaylaştırmakta mıdır? Ya da toplumun büyük kesiminin işini kolaylaştırmakta ve içini rahatlatmakta, zihninin dinginliğinin bozulmasını önleyici bir işlev görmekte midir? 

Bir de aile içinde, kahvehane veya kafelerde, tıp mensubu olmayan insanların oluşturduğu küçük ve orta ölçekli sosyal grup birlikteliklerinde konuşulan, çok daha müessir vakalar vardır. “Benim ortaokul arkadaşımın dayısının kızında aynı şikayetler varmış” diye başlayan konuşmalar: “Aynı hastalık. Ne doktorlara götürmüşler çare bulunmamış. Sonunda, filan kimseye götürmüşler. Bir su hazırlamış vermiş. Sıkı sıkı da tembih etmiş, gece yarısından sonra kalkıp bir tahta yemek kaşığıyla, kaşık boyasız olacak, ilk gün bir kaşık, hergün bir arttırarak yedinci gün yedi kaşık, sonra da birer kaşık azaltarak 7 gün olmak üzere toplam 14 gün içilecek,  kalan suyun hepsi 19. gün içilecek. Yirmibirinci gün bütün şikayetleri geçmiş.” Bu menkıbe tıbbına göre saralı (epilepsi) kişi karanlıkta yalnız kalmış, korkutulmuştur; izbe bir yerde madde ötesi bazı varlıkları rahatsız etmiştir, onlar da bu kişiye musallat olmuştur. Bel ağrısı olan kimseye de diyelim “beline birkaç çizik atıp sonra balık yapıştıran müdavi” tavsiye edilir ve iyileşen örnek rivayetleri aktarılır. Bir zamanlar hatırlarsınız zakkumcu bir doktor vardı. Onunla ilgili hikayeler menkıbeyi aşmış efsane niteliği kazanmıştı.  

Bu arada, menkıbelerin sadece tarihî olduğunu da düşünmeyelim. Yeni menkıbeler sürekli, ihtiyaç oldukça türetilmektedir. Rivayet edilen tarihi menkıbeler çok daha kolay inanılır olsa da, çağdaş menkıbeleri de kabule teşne pek çok insan vardır. Muhtemelen, yüzyıllar boyunca menkıbe dinlemeye ve inanmaya uygunlaşan, buna göre organize olmuş insan beyninin bu özelliği genetik olarak kuşaktan kuşağa tevarüs etmiştir.   

Steril. Kelime esas olarak mikroptan arınmışlığı ifade ediyor. Ayrıca kısır ve verimsiz anlamları da var. Daha çok tıp alanında kullanılıyor, hatta tıbbi terim de denebilir. Vücut direnci ve bağışıklık sistemi zayıf veya bozuk kişiler dışardan gelen yabancı bir ajana karşı savunmada yetersiz kalacaklardır. Hastalanacak, belki öleceklerdir. Yabancı bir unsurun hiç (b)ulaşmadığı steril ortamda gelişip büyüyenler, hayatlarının idamesi için yabancı unsurlardan daima uzak kalmalıdırlar. Tersi de doğrudur. Yani, bağışıklık sistemi ve vücut direnci zayıf kişiler steril tecrit edilmiş ortamlarda yaşamalıdırlar. (Gelişme sürecinde yabancı unsurlarla peyderpey karşılaşanların mücadele yeteneği gelişecek, bağışıklık sistemi güçlenecektir.) 

Şimdi, steril ortamda yetişmiş birisini alıp daha önce karşılaşmadığı, dolayısıyla tanımadığı her türlü yabancı unsurun bulunduğu bir yere koyarsanız, bu unsurların nüfuz ettiği organizma bunlara karşı ne yapacağını bilemez; onlara karşı duramaz, kısa sürede düzeni bozulur, karmaşa ve dengesizlik hakim olur organizmaya. Atlatabilirse bu yabancı unsurun etkisini, tekrar dengeye kavuşur ve yeni bir düzen oluşturur. Bu yeni durumda organizma edindiği yeni bilgiler ışığında yeni özellikler geliştirmiş; tanımaları, yüklediği anlamlar ve düzeyleri az çok değişmiştir. Yabancı unsurları etkisizleştiremediği durumlarda ya becerebilirse uyumla (adaptasyonla) bu halde birlikte yaşamayı, sürebildiği kadar sürdürür veya canlılığını kaybeder.  

Toplulukların bilgi ve haber bakımından steril olması, yani tecrit edilmiş (izole) olması, menkıbe temelli bilimlerin, alanların (tarih, tıp, sofizm, sosyoloji, siyaset bilimi, soybilimi v.b.) ve öğretilerin inandırıcılığını ve kabul görmesini ve hakikat başlığı altına girmesini kolaylaştırmaktadır. Çünkü menkıbelerin anlattığı dışında bir bilgiye muhatap olunmamaktadır. Yani gönlü ve zihni karışmamaktadır. Can sıkıcı bir soru doğmamaktadır zihninde. Mutmaindir, sakindir, uyumludur. 

İzole, menkıbe temelli bir zihin dünyasına sahip homojen bir topluluğun bireyleri o güne kadar duymadığı bir bilgi veya haberle karşılaştığında ise kafası karışır, zihin konforu bozulur, rahatı kaçar.  

Peki, yeni bir bilgiyle karşılaşmasa da zihninde bir soru belirmez mi hiç? Burada da detay yardımcı olur. Ayrıntıyı mühim gösterip kişiyi ayrıntılarla meşgul ederseniz, daha temel,  ana meselelere zihin yönelemez. Çünkü zihnin işi gücü ayrıntıları bellemek ve onları hakkıyla tam olarak gerçekleştirmektir. Esaslar “o kadar yüce ve değerlidir ki, öyle herhangi biri tarafından tedris ve mütalaa edilemez”, hale getirilir. Böylece üzerinde düşünülmez, konuşulmaz, dokunulmaz olan esasların boşalttığı koltuğu “ayrıntı” alır. Bir metni, işini ciddiyetle bir musahhih okuduğunda büyük ihtimalle metnin anlamını gözden kaçırır. Bir nesneyi odaklayarak karşıya baktığınızda, o nesne dışındakiler silikleşecektir. Şu ağaca, şu kimseye dikkatle bakıp döndüğünüzde, o kimse veya o ağaç dışındakileri anlatmanızı istesek hafızanız size hiçbir şey söylemeyecektir. Meleklerin kanatlarının şekil ve boyutlarının ilim konusu olduğu bir dünyada esasa taalluk eden düşünce ve müzakerelerin yapılmayacağı açıktır.    

Menkıbe temelli bilgiyle donanmış ve steril zihne sahip bireylerden oluşan homojen topluluklara toplum önderleri bayılırlar. Düşünün, bilgiler aynı, kabuller aynı, ritüeller aynı, tepkiler, davranışlar aynı; aykırı bir söz, aykırı bir tavır, can sıkıcı soru yok. Ne alâ.  

Yüzyıllarca kolaylıkla sürdürülebilecek bu düzen, bu kolay hal internet yüzünden yara aldı. Dünyada doğru-yanlış, sahih-yalan her bilgiye, her söze, her yoruma, her düşünceye, her soruya ve binlerce menkıbeye zahmetsizce, oturduğumuz yerden ulaşabiliyoruz artık. Steril kalamıyoruz. Kirleniyor zihinlerimiz (!). Bütün günümüzü, zihnimizin tümünü meşgul eden ayrıntılar hele bir kenarda dursun deyip başka ayrıntılara da günümüzde ve zihnimizde bol yer olduğunu fark ediyoruz. Dolayısıyla, esas hakkında da sorular, farklı bilgiler ve yorumlar istemesek de karşımıza çıkıveriyor, kaçamıyoruz. İşin doğrusu, işin gerçeği çoğalıyor, çeşitleniyor. Bilgilerimizin ve kabullerimizin menkıbe kaynaklı olduğunu; menkıbelerin ise hikaye ve rivayetle günümüze ulaştığının farkına varıyoruz. Hayalî mi, gerçek mi olduğu konusundaki soru işaretlerini ne kadar zihnimizden kovsak da yok edemiyoruz. Tarihi bir olayı başka tarafların anlatımıyla da okuma imkanına kavuşuyoruz. Tarihteki bir kişinin kahramanlığına veya hain ya da zalimliğine menkıbelerle ikna olmayabiliyoruz. Çok taraflı anlatıları okuyup gerçek yerine oturtmaya çalışabiliyoruz. 

Menkıbe temelli berrak, net zihinlerimizin bulanıklaşmaması için ya sterilliğimizi korumanın ve zihnimizi meşgul edecek cazip yeni ayrıntılar sunmanın yollarını arayacağız. Ya da... 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir