Erdoğan'dan İdlib mesajı: Atılacak adımları yarın açıklayacağım

Erdoğan'dan İdlib mesajı: Atılacak adımları yarın açıklayacağım

İdlib'deki rejim saldırısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan "Atılacak adımları yarın açıklayacağım" dedi ve ekledi: Özellikle İdlib'de misliyle belalarını buldular. Ama yetmez, daha devam edecek. Bunlar, bizim Mehmetlerimize saldırdıkça bedelini çok ama çok ağır ödeyecekler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni'nde konuştu.

Konuşmasının başında İdlib'de Suriye rejimi tarafından gerçekleştirilen hain saldırıda şehit düşen askerlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Erdoğan "Rabbim şehitlerimizi cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Sevgili Habibi'ne komşu eylesin" ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın açıklamalarında satır başları şöyle: 

"Gerekli karşı cevapları en üst düzeyde Suriye tarafına verdik. Ciddi manada orada, özellikle de İdlib'de misliyle belalarını buldular ama yetmez, daha devam edecek. Çünkü bunlar bizim Mehmetlerimize saldırdıkça bedelini çok ama çok ağır ödeyecekler ve bu adımları da yarın kamuoyu ile paylaşacağım.

UNESCO çatısı altında imzalanan, Müşahhas Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi gereğince bu konuda her yıl yenilenen bir envanter çalışması yürütülüyor. Ülkelerin gelenek ve göreneklerindeki zenginliği ortaya koyan bu çalışmalara biz de Türkiye olarak 2006'dan itibaren iştirak ediyoruz. Bu sözleşmede imzası bulunan her ülke gibi Türkiye'de müşahhas olmayan kültürel miras ve yaşayan insan hazineleri kategorileri ile ilgili belirlenen kriterler çerçevesinde değerlendirmeler yapılıyor. Değerlendirmeler sonucunda tespit edilen kişilere de ödüller veriliyor.

Bu sanatçılarımız, tüm hayatlarını vakfederek elde ettikleri bu becerileriyle, ortaya koydukları eserlerle, ülkemize ve dünyaya kazandırdıkları bu özgün değerlerle her türlü teşekkürü ve takdiri hak ediyorlar.

20-02/11/ana-manset-2-1581427230.jpg

"BİZİM MEDENİYETİMİZ, AŞK MEDENİYETİDİR"

Bizim medeniyetimiz her şeyden önce aşk medeniyetidir, sevgi medeniyetidir. Aşk bu toprakların mayası, hamurudur, harcıdır. Anadolu, şehitler diyarı, gaziler diyarı, yiğitler diyarı olduğu kadar aynı zamanda bir aşıklar yurdudur. Ortaya koyduğu her eseri aşkla var eden, hüner sahiplerinin vatanıdır. Selçuklu'dan Osmanlı'ya kadar bu topraklarda kurduğumuz tüm devletler, aşkla yükselmiş, aşkla düzelmiştir. Hattatların kalemleriyle, nakkaşların fırçalarıyla, ustaların çekişleriyle, ozanların mızraplarıyla yaptıkları dokunuşlar bin yıldır bu topraklarda aşkın şaheserlerini meydana getirmiştir.

Yüreklerdeki o aşk olmasaydı hat, ebru, kalem işi, minyatür, taş işleme, ahşap baskı, sedefkar, meddah, çini, keçe, kispet, çam düdüğü, kaval, bağlama, nazar boncuğu, yazma, basma, dokuma, aşıklık, zakirlik, mersiye hanlık gibi onlarca sanatın bugün hala yaşıyor olmasından, soruyorum, bahsedebilir miydik? Hayır. Her biri birbirinden kıymetli maharetleri sahip olan bu sanatçı üstatlarımız, unutulmaya yüz tutmuş olan değerlerimizi yine aşkla ayakta tutuyorlar. Yüreklerinde koca bir aşkı, ellerinde emsalsiz bir mahareti sımsıkı tutan bu sanatkarlarımızı takdir etmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Ülkemiz, yaşayan insan hazineleri bakımından dünyanın en mümbit coğrafyasında yer alıyor. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine kayıt ettirdiğimiz 18 unsur ile 178 ülke içinde en çok kültürel değerlere sahip 5 ülke arasında bulunuyor.

20-02/11/ana-manset-2-1581427249.jpg

"KALBEN VE RUHEN EĞİTİLEN BİR MEKTEBİN ADIDIR"

Yaşayan İnsan Hazinelerimiz, milli kültürümüzün bayraktarı ve usta-çırak geleneğinin seçkin temsilcileridir. Onlar, 'Her seherde besmele ile açılır dükkanımız, Ahi Evran'dır bizim pirimiz, sultanımız' diyen bir geleneğin varisleridir. Ahilik, geçmişte kalmış bir nostalji değil, bugün de hayatımızda yerini koruyan bir değerler silsilesidir. Ahilik, bir mesleki eğitim kurumu olduğu kadar aynı zamanda manevi tekemmül müessesesidir.

Talebelerine evvela doğruluğu, dürüstlüğü, helal kazancı, sabrı, kanaati öğreten bir mektep olan ahilikte usta, çırağını evladı gibi görür, korur, kollar. Çıraklıktan ustalığa doğru yürürken hem mesleğe hem de hayata dair incelikler keşfedilir. Bu süreç, ustanın çırağını el becerisi yanında kalben ve ruhen de eğittiği bir mektebin adıdır.

"MAALESEF UZUN YILLAR KIYMETİNİ BİLEMEDİK"

Bugün maalesef ahlak ve ekonominin birbirinden ayrı telakki edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın yaşadığı birçok buhranın temelinde bu sorunlu zihniyet var. Daha fazla kazanmaya, hırsa, açgözlülüğü, acımasız bir rekabete dayanan bu düzen, esasında insanlığın tamamını tehdit ediyor. Oysa bizler kalkınma, büyüme, zenginleşme yolunda insani değerlere daha çok sahip çıkmayı, ahlakı, maneviyatı, vefayı, diğerkamlığı, cömertliği esas alan bir medeniyete sahibiz. Bu medeniyet 'Kapını, keseni, sofranı açık tut. Elini, dilini, belini, bağlı tut' düsturunu benimseyen ahilerin elinde şekillenmiştir.

Ahi Evran'ların rahle-i tedrisinden geçmiş olan bu milletin terazisi çok hassastır. Değerlerine itibar etmeyene asla itibar etmez. Böylesine köklü, böylesine özgün bir medeniyet müktesebatına sahip olmamıza rağmen maalesef kıymetini uzun yıllar bilemedik. Bunda Türkiye'nin kültür, sanat ve siyaset hayatını kuşatan ideolojik bakış açısının elbette önemli payı bulunuyor.

20-02/11/ana-manset-2-1581427297.jpg

"TABİRİ CAİZSE BİR KÜLTÜREL SOYKIRIM YAŞADIK"

Tabiri caizse bir kültürel soykırım yaşadık. Tek parti yıllarında kültür hayatımızı esir alan anlayış çağdışı yaftası vurduğu kadim değerlerimizi bu topraklardan söküp atmak için her yolu denedi. Musikiden mimariye, edebiyatımızdan geleneksel sanatlarımıza kadar bizi köklerimize bağlayan ne varsa dışlandı, görmezden gelindi, izleri silinmeye çalışıldı. Milletin değerlerini, milletin zevk ve kültürünü gerilik emaresi olarak gören bu kültürel faşizm en büyük darbeyi Türkiye'nin kültür ve sanat hayatına vurdu.

Sanatçılar ortaya koydukları ürünlerden daha çok siyasi görüşlerine göre baştacı edilmiş ya da yok sayılmıştır. Çoğu zaman hiçbir sanat değeri olmayan eserler yüceltilirken milletin bağrından çıkmış sanatçıların özgün eserleri kasıtlı bir şekilde geri plana itilmiştir.

"BUNLAR TEK PARTİ DÖNEMİNİN JAKOBENLERİDİR"

Türk müziğinin 'alaturka müzik' denilerek yasaklandığı, afedersiniz 'Türkülerimiz tezek kokuyor' denilerek tahkir edildiği tuhaf dönemler yaşadık. Mesela ülkemizin yetiştirdiği en büyük halk ozanlarından Neşet Ertaş en verimli dönemlerinde kadri, kıymeti layıkıyla bilinmeyen elitist sanat anlayışının kurbanı olmuş hazinelerimizden bir tanesidir. Aşık Veysel de öyle değil miydi? Aşık Veysel'i Ankara'ya sokmadılar. Niye? Bu yönüyle. Kendisi imkansızlıktan, yokluk ve yoksulluktan dolayı tam 25 sene boyunca gurbette yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Aşık Veysel gibi büyük bir usta, dönemin Ankara Valisi tarafından kılık kıyafetinden dolayı şehrin merkezine alınmamıştır.

Edebiyatımızın burçlarından merhum Necip Fazıl, boynunda mahkumiyet kararıyla bu dünyadan ebedi aleme göç etmiştir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif'in cenazesini Beyazıt Camii'nden devlet erkanı değil bu ülkenin vefalı gençleri kaldırmıştır. Nazım Hikmet'i 12 yıl hapiste çürütenler, Sabahattin Ali'yi katledenler de yine tek parti döneminin jakobenleridir. Batı karşısında kompleksli, kendi insanına küstah, kendi değerlerine karşı düşman bu zihniyet Türkiye'nin kültür, sanat ve toplum hayatında onarılmaz yaralar açmıştır. Ne zaman ülkemiz bu zihniyetin esaretinden kurtuldu işte o zaman halkın sanatçıları hak ettikleri ilgiyi, desteği ve hürmeti görmeye başladı.

20-02/11/ana-manset-2-1581427315.jpg

"KUŞATICI, KUCAKLAYICI TAVRIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ"

Türkiye sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil kültür, sanat ve edebiyat alanında da vesayet zincirlerini artık kırmıştır. Şiirleri, kitapları, müzikleri yasaklayan bir ülkeden şairleri, edebiyatçıları arasında ayrım yapmayan, sanatçılarını ötekileştirmeyen, asırlara sari zengin kültür mirasına sahip çıkan yepyeni bir Türkiye'ye kavuştuk. İnşallah bir daha asla milletimizin üzerine vesayet gölgesini düşürmeyecek, kuşatıcı, kucaklayıcı tavrımızı devam ettireceğiz.

Mevlana'dan Yunus'a, Fuzuli'den Şeyh Galib'e, Osman Hamdi Bey'den İbrahim Çallı'ya ve Fikret Mualla'ya kadar tefekkürle, tezekkürle, incelikle yoğrulmuş bir medeniyetin mensuplarıyız.

Bize zengin bir kültür mirası bırakan bu değerlerimizin her biri milletimizi millet kılan kültür köprüsünün olmazsa olmaz birer parçasıdır.

Ancak teknoloji ile beraber diğer birçok alanda olduğu gibi geleneksel sanat dallarında da ciddi sınamalarla karşı karşıyayız. Üstat ve ustalarımızın pek çoğunun sanatlarını devam ettirecek talebe ve çırak bulmakta zorlandıklarını görüyoruz. Bu sebeple unutulan veya devam ettirilemeyen her bir sanat köklerimiz ile bağımızı kuran bir halkanın kopması, milli hafızamızdan bir sayfanın eksilmesi demektir. Elbette devlet olarak biz bu konuda büyük bir hassasiyet gösteriyoruz." 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN