Kopya dahi hazırlayamayan bir nesil!..

Davul sizin boynunuzda tokmak başkalarının elinde olunca bir şeyleri yapmak da değiştirmek de neredeyse imkansız bir meşgaleye dönüşür. Bizim eğitimdeki durumumuz biraz buna benziyor. Sayın Bakanımız Ziya Selçuk gerçekten halisane niyetlerle bir şeyleri değiştirmek istiyor ama bunu başarmasının önünde birçok engel var.

Vurun abalıya misali eğitim sorunları denilince nedense akla ilk öğretmenler geliyor. Kaba tabirle evde iki çocuğun hakkından gelemeyen, eskilerin deyimi ile iki koyun dahi güdemeyecek tipler rahatlıkla öğretmenleri eleştirebiliyor. Doğrudur öğretmenler, çağın donanımlarına yeterince sahip değiller, hatta çoğu yetersiz bile ama bunda emin olun en az suçlu öğretmenler.

Öğretmenlik mesleğinin adının acilen değiştirilmesi şart, şart diyorum çünkü bugün öğretmenlerin büyük bir kısmı abartmayayım ilkokulları çıkın %80’i öğretmenlik yapmıyor, yapmıyor değil YA-PA-MI-YOR çünkü asli görevleri öğretmenlik değil BAKICILIK.

Sonrada LYS, YGS, KPSS vb. nice sınavlarda derslerdeki doğru cevap ortalamaları üzerinden ahkâm kesiyoruz: “Yok, Türkçe net ortalamamız şu kadar, matematik bu kadar vs.” diye. Bu iş biraz simyacılığa benziyor -benzetme biraz ağır olacak ama- kalitesiz malzemeden kaliteli ürün çıkarmayı beklemek gibi bir şey. Bakırı altın yapma sevdasındayız…

Çok şükür her ülke gibi bizde de çok ciddi eğitim alan ve ortalamanın üstünde kaliteye sahip ciddi bir kitle var ve bu da sanırım devletimiz için yeterli. Yeterli olmalı ki son 30 yıldır eğitim-öğretim alanında yaşanan büyük çöküş gerçekte çok az kimsenin umurunda.

Sık eğitim yazdığım için tekrar tekrar aynı tezleri dile getirmek istemiyorum, bugün konuya bir başka noktadan yaklaşmak istiyorum.

Önce yaşanmış bir iki olayla konuya gireyim. Okuldaki sınavlar sırasında bir öğretmen arkadaş öğrencileri biraz serbest bırakır, bu durumu gören okula yeni gelmiş dersin öğretmeni duruma oldukça sinirlenir ve sınavdan sonra öğretmenler odasında –haklı olarak- arkadaşına ve meslektaşlarına biraz sert çıkar. Arkadaşlarının alttan alması ile olay çok da büyümeden atlatılır. Aradan bir süre geçtikten sonra meselenin rengi belli olur. Kızan öğretmen arkadaşımız da bu denli sert çıktığına üzülür çünkü bu serbestliğe rağmen öğrencilerin büyük bir kısmının başarıları oldukça düşüktür.

Yıllar önce Ankara’da öğretmenlik yaparken, sene sonunda okul müdürü beni yanına çağırarak “Sayın hocam notlara baktım da bu 12-B sınıfının durumu çok kötü. Bu çocuklar zaten bir yıl uzattılar bir daha kalırlarsa okuldan tasdikname alacaklar o nedenle biraz kolaylık yaparsanız sevinirim.” dedi. Baktım olacak gibi değil riske girip sınav sorularını yeniden hazırladım, soruların geneli sadece içindekiler sayfasına bakılarak yapılabilecek kadar kolaydı ve sınavda da “Arkadaşlar defter kitap serbest ancak herkes kendi yapacak buyurun başlayın!” dedim. Sınıfta müthiş bir çalışma başladı herkes hummalı bir şekilde cevapları arıyor. Ben de bekliyorum, bu arada müdür de sınıfa geldi durumu gördü, gülerek gitti. Fakat sonuç tam bir felaketti, 40 kişilik sınıfta iyi not alan öğrenci sayısı bir elin parmaklarını bile geçmemişti.

Bugün öyle bir noktaya geldik ki kendisine verilen 20-30 tane çalışma sorusunun cevabını kitaptan bulup öğrenemeyen, hazırladığı kopya kâğıdına doğru cevabı yazamayan, sonra da –eğer kopya çekebilirse- hazırladığı yanlış cevap üzerinden puan almayı bekleyen devasa bir kitle yetişiyor.

Acı ama gerçek KOPYA DAHİ HAZIRLAYAMAYAN BİR NESİL yetiştiriyoruz.

(Kopya çekmeyi ahlaken meşrulaştırmıyorum ancak kopya hazırlarken öğrencinin aynı zamanda öğrendiği gerçeğine vurgu yapmak istediğimi sanırım açıklamama gerek yok.)

Zaten sınıfta kalma olmadığı ve yıllardır öğretmenlere de sorduğunuz soruların yarısını sınıfın %50’sinin yapabileceği zorlukta olmalı dayatması olduğu için –bu bilimsel bir gerçekmiş(?)- soruların zorluk dereceleri her yıl biraz daha düşerken gelinen nokta işte bu.

Ama gelin görün ki kaliteli okul ve bölümlere öğrenci alırken bu bilimsel gerçekten uzaklaşıp öğrencileri eleyecek müthiş bir sistem kurmuş durumdayız.

Sonrada çok samimiymişiz gibi her yıl çeşitli sınavlardan sonra sıfır çeken ve baraj altında kalan binlerce-yüzbinlerce öğrencimizi konuşuyoruz. Liselerimiz korkarım Amerikan okul filmlerindeki okullara dönmüş durumda ama kimsenin umurunda değil.

YORUMLAR (28)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
28 Yorum