Kürt meselesiyle yüzleşmeden!

Siyasetin en zor tarafı ülkenin temel ve çözülemeyen sorunlarını konuşmak ve bu konuşmada ısrar edebilmektir. Söyleyip geçmek, söylemiş gibi yapmak veya birkaç satırla sırayı savmak değil, üzerine gidebilmektir. Zorluk, böylesi konuların siyaseten kazancının belli belirsiz olmasından ve çoğu kez kaybetmek ihtimali içermesindendir. Kürt meselesi gibi çoğunluğun kendisini emniyetli alana atıp sıradan cümlelerle yetindiği zeminde tavır almak gibi…

Kürtlerin seçtiği belediye başkanlarının tamamına yakınının görevden alınıp, çoğunun da hapse atıldığı ve yerlerine kayyım atandığı gerçeği bile Türkiye’nin büyük bir Kürt sorunu olduğunu anlatmaya yeter. Bu yanlış politika, var olan meselenin daha da büyümesine ve derinleşmesine yol açmıştır. Başta siyasi dil olmak üzere Kürtlere yönelik ayrımcılık hissettiren, ötekileştiren tavırların bu sayede merkezde yer bulmaya ve güçlenmeye devam etmektedir. Meseleyi derinleştiren bir faktör de budur.

Ne var ki, Türkiye’de bir Kürt meselesinin olmadığını söylemek hala en emniyetli tavır, meselenin varlığını kabul edip üzerine gitmemek de buna yakın başka bir emniyet garantisidir. Özellikle siyasi partiler bu alanlarda gezinmekte beis görmüyor çünkü, sorunun varlığını inanlar bile Kürt oylarının zaten kemikleşmiş bir dağılımı olduğu varsayımına inanıyorlar. Gerçek öyle olmasa da; yani Kürtlerle ilgili gerçekçi ve cesur politikalar üreterek bu dağılım değiştirilebilecek olsa bile, burası siyaset için yine de pek meşakkatli bir alandır. Sonuçta, devletin keskin tutumu hakimdir, terör tehdidi devam etmektedir ve çok büyük bir milliyetçi kesim vardır. Oysa Kürt meselesi öncelikle ve aynı zamanda bu kesimin de duygularını yönetmekle mesele olmaktan çıkabilir. Son çözüm sürecinin bir ara başarmak üzere olduğu ama nefesinin yetmediği konulardan birisi de buydu.

Gelece Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu uzun bir süredir Kürt meselesinin üzerine gidiyor. Üstelik, merkezi hedefleyen bir lider olarak, MHP’nin arkası kesilmeyen ithamlarına aldırmadan ve “Serok Ahmet” sloganını taşıyarak; bundan çekinmek şöyle dursun bizzat kendisi de tekrarlayarak özgüven sergiliyor. Bölgede sokakları, köyleri, mezraları dolaşıyor ve “Serok Ahmet’in selamını söyleyin” diyor. Bu tutum ve ısrar önemlidir. Öncelikle, iktidar partisinin kalbini kırdığı ve dolayısıyla devletten uzaklaştırdığı Kürtlerin duygu dünyasında eski Başbakan olarak bir eksiği gidermektedir. Siyasi parti lideri olarak da bu mesele çözülmediği takdirde Türkiye’nin huzur bulamayacağı mesajını vermektedir. Konyalı Bir Türkmen olarak Davutoğlu’nun gösterdiği dayanışmanın ülkeye yansıyan iyimserlik ve empati mesajı da vardır.

Diyarbakır konuşmasında “Kürt sorununun nedeni geçen yüzyılda yaşanan bölünmüşlüğün devlet aklına yüklediği abartılı korkudur ve bu korkulardan kaynaklanan kısıtlamalar, o kısıtlamaları istismar eden terör faaliyetleridir” demişti. En son Van’da konuştu ve “Kürt sorunu ne zaman biter biliyor musunuz? Türkiye’de yaşayan Kürt vatandaşlarımız ‘biz bu ülkenin eşit, onurlu vatandaşları olarak sorunlarımızı hallettik’ dedikleri zaman biter” dedi.

Evet, birçok sebebin yanında zihinlerde aşılamayan korkular var ve bunlarla yüzleşmenin zamanı geldi, geçiyor. Ve çözüm eşiği de Kürtler adına başkalarının ne söylediği değil, sıradan Kürtlerin eşitlik duygusunu eksiksiz hissettikleri zamandır.

Çözüm isteyen ve çözüme inanan siyasetin sadece gerçekle yüzleşmesi yetmez, bu istikamette cesaret göstermesi ve keskinleşen tutumları yönetecek bir vizyona sahip olması şarttır. Sıradan ve durumu idare eden sözlerin yeterli olmadığı noktaya geldiğimizi de unutmamak lazımdır.

YORUMLAR (207)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
207 Yorum