Gelecek-Saadet TBMM Grubu adına konuşan Dr. Selim Temurci, 2025 bütçesi ve 2023 kesin hesaplarını değerlendirirken, "Güven, adalet ve şeffaflığa dayalı bir ekonomik model inşa edilmeli" mesajı verdi.
Gelecek-Saadet TBMM Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Dr. Selim Temurci, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi ve 2023 kesin hesap kanunu üzerine yaptığı kapsamlı konuşmayla Türkiye’nin ekonomik sorunlarını ve çözüm yollarına değindi. Temurci, hükümetin bütçe politikalarını, ekonomik verilerdeki güven sorunlarını, toplumsal refah ve adalet anlayışını sert sözlerle eleştirirken, mevcut sistemde yapılması gereken reformlar konusunda çarpıcı önerilerde bulundu. Konuşmasının ana teması; güven, adalet ve şeffaflık üzerine kurulu bir ekonomik modelin inşa edilmesiydi.
SURİYE’DE YENİ BİR DÖNEM: "TÜRKİYE HAKLI ÇIKMIŞTIR"
Konuşmasına uluslararası gündemden başlayarak Suriye’de yaşanan gelişmelere değinen Temurci, “61 yıllık Baas zulmü sona erdi. Şam’ın kurtuluşu, Suriye halkı için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu süreç zalimin değil, halkın yanında duran Türkiye’yi haklı çıkarmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızı, Gelecek Partisi’ni ve Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlu’nu haklı çıkarmıştır” ifadelerini kullandı. Temurci, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasının Türkiye’nin güvenliği açısından vazgeçilmez olduğunu belirtirken, “Tüm paydaşları içine alan bir geçiş hükümeti kurulmalı, Suriyeli misafirlerimiz huzur ve güven içerisinde yurtlarına dönebilmelidir” dedi.
"PARLAMENTONUN BÜTÇE HAKKI ZAYIFLATILDI"
Bütçe tartışmalarına geçerek sistemin işleyişine yönelik eleştirilerini dile getiren Temurci, parlamentonun bütçe üzerindeki yetkisinin giderek azaldığını ifade etti. “Parlamentolar, yasama faaliyetlerinin yanı sıra halk adına iktidarın vergi toplamasına ve harcama yapmasına onay veren kurumlar olarak bütçe üzerinde tam denetim hakkına sahip olmalıdır. Ancak, bugün geldiğimiz noktada milletvekilleri bütçeyi sadece eleştirebilir; hiçbir değişiklik yapma yetkisi bulunmamaktadır. Bu, bütçe hakkının gasp edilmesi anlamına gelir” dedi.
Kesin hesap kanunu ve yeni bütçenin aynı anda görüşülmesinin de büyük bir sorun olduğuna dikkat çeken Temurci, “Önceki yılın bütçesinin gerçekleşmeleri üzerinde detaylıca konuşma fırsatı bulamıyoruz. Oysa önceki bütçelerin denetimi, en az yeni bütçelerin hazırlanması kadar önemlidir. Bu iki sürecin birbirinden ayrılması, meclisin denetim kalitesini artıracaktır” önerisinde bulundu.
“TÜİK, ACİLEN BİR YAŞAM MALİYET ENDEKSİ ÇALIŞMASI YAPMALI”
2025 yılı bütçesinin temel eksiklerinden birinin güven sorunu olduğunu belirten Temurci, ekonomik verilerdeki tutarsızlıklara vurgu yaptı. “TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları halk nezdinde güvenilir bulunmamaktadır. TÜİK, İTO ve ENAG gibi farklı kurumların açıkladığı enflasyon oranları arasında ciddi farklar vardır. Bu durum, ekonomiye olan güveni sarsmaktadır. TÜİK, acilen bir yaşam maliyet endeksi çalışması yapmalı ve asgari ücret bu endekse göre belirlenmelidir” dedi.
Merkez Bankası’nın şeffaflık sorunlarına da değinen Temurci, “Artık sadece 128 milyar dolar değil, 2019’dan bu yana 400 milyar doları aşan bir döviz satışı gerçekleştirilmiştir. Bu işlemler neden ve nasıl yapılmıştır? Ekonomik güvenin yeniden tesis edilmesi için bu süreçlerin şeffaf bir şekilde açıklanması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
"GENÇLERİMİZ GELECEKLERİNİ KAYBEDİYOR"
Temurci, konuşmasının önemli bir bölümünü Türkiye’nin eğitim politikalarına ve beşeri sermaye sorunlarına ayırdı. Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında eğitime en az kaynak ayıran ülkelerden biri olduğunu belirterek, “2025 bütçesinde eğitime ayrılan pay yüzde 10’un altına düşmüştür. Bu tablo, Türkiye’nin geleceği için alarm verici niteliktedir. Gençlerimiz, iş dünyasının ihtiyaçlarını karşılayacak niteliklere sahip olamıyor. Eğitim sistemimiz, mezunlarımızı diplomalı işsizlere dönüştürüyor” dedi.
Sanayi ve eğitim arasındaki kopukluğa dikkat çeken Temurci, “Sanayinin ara eleman ihtiyacı karşılanamıyor. İş dünyası, iş gücüne nitelikli eleman bulamıyor. Eğitim sistemi ile sanayi arasındaki bağın güçlendirilmesi, teknolojik ve ekonomik ilerleme için şarttır” ifadelerini kullandı.
“400 MİLYAR DOLARI AŞAN BİR RAKAMIN SATILDIĞI SÖYLENİYOR”
Temurci, konuşmasında Merkez Bankası üzerindeki iddialara da değinerek: “Daha önemli bir şey -Mehmet Şimşek Bey de aramızdalar- Merkez Bankamız. Merkez Bankamız... Sadece 2019 yılı değil 2019 yılından sonra -sadece 128 milyar dolardan bahsetmiyorum- 400 milyar doları aşan hesaplamalar var yani kurdaki artışı engellemek için, kurdaki artışın enflasyonu tetiklememesi için, kur geçişliğini kontrol etmek için ne yapıldı? Kur düşük tutuldu ve 400 milyar doları aşan bir rakamın satıldığı söyleniyor. Merkez Bankamızın ne yapması lazım? Şeffaflığın bir gereği olarak kime ne sattı, hangi kurdan sattı bu millete açıklaması lazım çünkü rasyonalite, her şeyden önce, güvenilir bilgiyle başlar. O olmadan hiçbir şeyi yapamayız; Türkiye öngörülebilir bir ülke olmaz, Türkiye yatırım yapılabilir bir ülke olmuş olmaz.” Dedi.
“BÜYÜYORUZ DA NEDEN BİZİM İNSANLARIMIZ MUTLU DEĞİL?”
Temurci, büyüme rakamları üzerine; “Türkiye, üçüncü çeyrekte de yüzde 2,1 büyüdü. Türkiye 17 çeyrektir büyüyor ama şöyle bir hatırlatma yapayım: Türkiye, biz, 2022 yılında dünyada ekonomik büyüklükte 19'uncu sıradaydık, yerimiz iyi değildi, geriye düşmüştük. 2023 yılında biz geldik, 17'nci büyük ekonomiye ve 1 trilyon doları aştık, teşekkür ediyoruz ama benim şu hatırlatmayı yapmam lazım: Bizim 2023 hedefimiz, dünyada ilk 10 ekonomi arasına girmekti. Şöyle bir soru akla gelebilir: Bugün dünyada 10'uncu büyük ekonominin gayrisafi millî hasılası nedir? 2,2 trilyondur yani biz koyduğumuz hedefin yarısına gelmemişiz. Daha da acı bir şey söyleyeyim: Türkiye'de, 2016 yılında, Türkiye ekonomisi dünya ekonomi listesinde, sıralamasında 16'ncı sıradaydı yani şu anda 20'nin dışına çıkmayı bir başarı gibi aktarmak, 17'nciliği bir başarı gibi aktarmak bizim bütün siyasi mazimizi inkâr olur; ben bunu asla kabul etmiyorum ve değerli milletvekilleri, şu soruları soralım, hep birlikte soralım: Ya, büyüyoruz da neden bizim insanlarımız mutlu değil? Neden bu refahı hissetmiyor? Neden bu ülkede hâlâ bir barınma krizi var, sağlıklı gıdaya erişme krizi var? Ve neden milyonlarca insanımız hâlâ işsiz? Neden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın yardım ettiği insan sayısı her geçen yıl artıyor? Bu nedenleri sorgulamamız lazım. Özellikle, yoksulluk sınırının 70 bin TL'ye dayandığı bir ortamda, biz bugün milletin vekilleri olarak "30 bin lirayı versek mi, üstüne mi artırsak, acaba asgari ücrete ne kadar zam yapılacak, yoksulluk sınırının 70 bin TL olduğu bir ülkede asgari ücreti 30 bin lira yapabilir miyiz?" tartışmasını niye yapıyoruz? Eğer refah varsa, büyüme varsa bunu neden yapıyoruz?” ifadelerini kullandı.
“ŞİMDİ "CUMHURBAŞKANIMIZIN SÖYLEMİ İLE BU BÜTÇE BİRBİRİYLE TUTARLI." DİYEBİLİR MİYİZ?”
Temurci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine yönelik “28'inci Dönem Üçüncü Yasama Yılı açıldığında Sayın Cumhurbaşkanımız geldi, burada dedi ki: "Siyonist zalimlerin hedefi Türkiye'dir. Savaş kapıdadır." Şimdi, bu bütçede tutarlılığına buradan başlayalım. Eğitimi biraz önce söyledim. Eğer savaş kapıdaysa ne bekleriz değerli milletvekilleri? Millî Savunma bütçemizin yeniden değerleme oranı 2025'te yüzde 43,93; bunun üzerinde artmasını bekleriz, değil mi? E, artmamış. Şimdi "Cumhurbaşkanımızın söylemi ile bu bütçe birbiriyle tutarlı." diyebilir miyiz?” ifadelerini kullandı.
“BU BÜTÇE KİMİN BÜTÇESİ DİYECEĞİZ?”
Temurci, tasarruf paketine yönelik; “Daha ilginç bir şey; geçtiğimiz yıl Mecliste -önce Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi- 100 milyar TL'lik bir tasarruf paketi onayladık. Ya, şöyle bir düşünün: 100 milyar TL tasarruf paketi ödeyip öteki taraftan da 97 milyar ilaveyle 1 trilyon 254 milyarı 1 trilyon 351 milyara çıkardığımız bir faiz var. Yani şöyle bir şey yapmışız: Tasarrufu da faiz yemiş bizim bu sene; maalesef, böyle rezil bir tabloyla karşı karşıyayız. 2025 için "1 trilyon 950 milyar" dendi -peki, devam ediyor- 2026 için 2,3 trilyon faiz ödeyeceğiz, 2027'de de 2,56 trilyon. Değerli milletvekillerimiz, bu devlet 2025, 2026 ve 2027 yıllarında 6,81 trilyon faiz ödeyecek; bugünkü kurlarla toplam 198 milyar dolar, yıllık 66 milyar dolar. Ya, böyle bir bütçe, böyle bir anlayış, ekonominin geldiği yer; burada, nerede adalet diyeceğiz, bu bütçe kimin bütçesi diyeceğiz? Hakikaten, bu, ciddi anlamda izaha muhtaçtır.” İfadelerine yer verdi.
“KAMU ARAÇ ALIMLARINDA YERLİ ÜRETİME ÖNCELİK VERİLMELİDİR”
Savunma sanayiinde elde edilen başarıları takdir eden Temurci, bu başarıların diğer sektörlere de aktarılması gerektiğini vurguladı. “Milli savunma sanayiimizdeki yerlilik oranı ve ihracat başarısı hepimiz için bir gurur kaynağıdır. Ancak bu tecrübenin yüksek katma değerli üretime dönüşmesi ve diğer sektörlere örnek olması gerekmektedir. Bu konuda daha fazla adım atılmalıdır” dedi.
TOGG gibi yerli projelere destek verilmesinin önemine dikkat çeken Temurci, “TOGG’un başarısı, milli projelere verilen destekle doğru orantılıdır. Kamu araç alımlarında yerli üretime öncelik verilmelidir” önerisinde bulundu.
“FAİZ YÜKÜ, TÜRKİYE EKONOMİSİNİN EN BÜYÜK KAMBURUDUR”
Temurci, Türkiye’nin vergi politikalarındaki adaletsizliğe dikkat çekerek, dolaylı vergilerin toplam vergi içindeki payının yüzde 65 olduğunu belirtti. “Bu oran, OECD ortalamasının iki katıdır. Vergi sistemimiz, gelir adaletsizliğini derinleştirmektedir. Vergiyi tabana yayma yaklaşımı sürdürülemez. Artık vergiyi tavana yayacak bir model geliştirmeliyiz” dedi.
Faiz yüküne ilişkin çarpıcı rakamlar paylaşan Temurci, “2025 yılında sadece faiz ödemelerine 1 trilyon 950 milyar TL ayrılmıştır. Bu miktar, sosyal yardımlardan eğitime kadar birçok alanda daha fazla yatırım yapılmasını engellemektedir. Faiz yükü, Türkiye ekonomisinin en büyük kamburudur” ifadelerini kullandı.
"CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ REVİZE EDİLMELİ"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ekonomi ve demokraside yarattığı sorunlara değinen Temurci, bu sistemin millet ve devlet için faydalı olmadığını savundu. “Mevcut sistem, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmıştır. İktidar mensupları dahi sistemin revizyonuna ihtiyaç olduğunu dile getiriyor. Daha demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir sistem için değişim şarttır” dedi.
"GAZZE’DEKİ SOYKIRIM HEPİMİZİN ORTAK ACISIDIR"
Gazze’de yaşanan insanlık trajedisine değinen Temurci, İsrail ile ticaretin toplum vicdanında yaralar açtığını ifade etti. “Gazze’deki soykırım hepimizin ortak acısıdır. Ancak, İsrail ile ticaretin devam edip etmediği konusundaki belirsizlikler toplumda derin kuşkulara yol açmıştır. Bu konuda net bir açıklama yapılmalıdır” dedi.
"BÜYÜME YOKSULLAŞTIRMAMALI"
Konuşmasının sonunda Türkiye’nin ekonomik büyüme anlayışını eleştiren Temurci, “Türkiye, yoksullaştıran bir büyüme modeliyle ilerliyor. Kişi başı gelirimiz, yıllar içinde dünya sıralamasında yerinde saymaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, büyümenin halk nezdinde hissedilmesini engellemektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir” dedi.
Dr. Selim Temurci’nin detaylı eleştiriler ve reform önerileri içeren konuşması, 2025 bütçesi üzerine önemli bir tartışma başlattı. Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal sorunlarına dair net bir perspektif sunan Temurci’nin çağrılarının, siyasi arenada nasıl bir yankı bulacağı merak ediliyor.