Tarikatta secde nedir?

Tarikatta secde nedir?

Alevilik’teki ritüellerin anlaşılamamasında Tasavvufi geleneğin kaybolmasına neden olan anlam dünyasındaki değişimlerin etkisi vardır. Birçok ekolde bulunan ‘tarikat secdesi’ şirkle karıştırılır. Bu düşünceye sevk eden ise secdenin kişiye yapılıyor gibi görünmesidir.

ŞENOL KALUÇ / YAZI DİZİSİ - 12

Mescidim mihrabım üstad işidir,

Yola secde kılmak farz oldu bize.

Bir musahip gerek yola gitmeğe,

Evliya buyruğu arz oldu bize.

Pir eşiği Kabe, Muhammet mihrap,

Özün turap eyle dört kapını yap.

Şu dünya fanidir hem hane harap,

Güvenme faniye bahara yaza.” 

Pir Sultan Abdal

Türkiye’de Tasavvufi gelenek kaybolurken yerini daha çok Vahhabi yoruma dayanan kitabi ve taklidi bir din anlayışı almıştır. Bu din anlayışı ile tasavvufi geleneğin uzlaşması çok da kolay değildir. Bunda anlam dünyamızdaki değişmelerin büyük rolü vardır. Bu nedenle Alevilikle karşılaşan pek çok kişi -hatta Aleviler de dâhil olmak üzere- Alevilik ritüellerini anlayamamakta, dolayısıyla da yanlış yorumlamaktadır.

YANLIŞ YORUMA MÜSAİT

Bu yanlış yorumlamaya müsait en önemli noktalardan biri de “secde” konusudur. İslam secdeyi yalnızca Allah’a hasretmiş, Allah’tan başkasına secdeyi “şirk” saymıştır. Bu nedenle sadece Alevilikte değil hemen tüm tasavvufi ekollerde görülen dervişlerin/taliplerin “Pir Postu”na ve birbirlerine “tarikat secde”si etmeleri kolaylıkla “şirk”le karıştırılabilmektedir. Mevlevi ayinlerinde de Alevi Cemlerinde de Dede’ye ya da Baba’ya ve meydana secde edildiği görülür. Ancak buradaki yanılgı ‘secde’ eyleminin görüntüsüne bakılarak talibin bir insana secde ettiğinin düşünülmesidir.

“Gel ey zahit atma kendini gama

Keramet bizdedir, şükür Hüdama

Ve lekad keremin (kerremnâ)
beni âdeme / 1

Dervişlik tacını giydikten beri” 

Kul Nesimi

Tasavvufi gelenekte insan “eşref-i mahlûkat”tır ve yine insan Allah’ın yüceliğinin tecelligahıdır. Kuran; “Doğrusu Biz; insanı en güzel biçimde yarattık” / 2 buyurur. Allah cümle âlemlere sığmaz iken küçücük insan gönlüne sığmıştır. Nitekim Allah: “Andolsun ki; insanı, Biz yarattık ve nefsinin kendisine ne fısıldadığını da biliriz. Biz, ona şah damarından daha yakınız” / 3 buyuruyor.

HAKK ESRARINA YAPILIR

Meşhur Âdem kıssası incelendiğinde görülür ki; Allah-u Teâlâ: “Onu yapıp ruhumdan kendisine üflediğim zaman; derhal secde edin ona” / 4 buyururken Ruh’un kaynağının bizzat kendisi olduğunu ifşa etmektedir. Ruh’un üflenmesi olayı bir başka vesile ile Meryem kıssasında geçmekte ve Allah’ın yaratıcı kudretine atıfta bulunulur. Allah nasıl âdemi kuru bir balçıktan yaratmış ise İsa (a.s.)’da: “Mahrem yerini koruyana da ruhumuzdan üflemiş; onu da, oğlunu da âlemler için bir ayet kılmıştık” / 5  ayeti hükmünce babasız yaratmıştır. Tasavvufi gelenekte dervişin dervişe secdesi, ancak yukarıdaki ayetler ve benzerleri ışığında bakıldığında anlaşılır. Burada secde ve niyaz bir kula değil insanın içinde gizlediği “Hakk esrarına” yani “Ruh”adır. Tabii ki bu açıklamanın fıkıh ve kelam ehlince kabulü zordur.

“Işk îmâmdur bize gönül cemâ’at

Kıblemüz dost yüzi dâimdür salât

Cân dost mihrâbına secdeye vardı

Yüz yire uruban ider münâcât” 

Yunus Emre

DEYİMLER KURANİ YORUMDUR

Bu ayetler ışığında anlaşılır ki tarikatta secde “insanın içindeki tanrısal öze” yani “ruh”un sahibine yapılır. Pir seyid-i resul evladı olarak kabul edildiği için temsil ettiği makam Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin makamıdır yani nübüvvet ve velayet makamlarını temsil eder. “Secde âdeme” buyrulduğunda kast edilen insanın insana secdesi değil, Kuran-ı Kerim’inde açıkça işaret edilen “üflenen ruh”un sahibine secde edilmesidir. Aleviler arasında çokça söylenen “Hakk’tan geldik Hakka gideceğiz” ya da vefat durumunda “Hakk ile Hakk oldu”, “Hakka yürüdü” benzeri deyimler bu açıdan Kurani yorumlardır. Kuran-ı Kerim kırktan fazla yerde dönüşün yalnızca rabbimize olacağını açıklamaktadır. “Dönüşünüz ancak Allah’adır. Ve O, her şeye Kadir’dir.”6 Bisati Buyruğunda “Tarikat içinde secde” konusu kısaca şu şekilde açıklanmaktadır:

“Eğer sual etseler, secde niçindir? Cevap ver ki Allah Teâlâ Âdem’in kalıbını kendi kudret eli birle [:ile] yoğurup dahi kalıbını yapıp ve meleklere Âdeme secde kılın, diye buyurup. O zaman kendisi, Âdem’in kalıbında idi. Onun için melaikeler Âdem’e niyaz ettiler. Malum oldu ki Âdem’e secde onun içindir. Hak celle ve a'la buyurur ki: “Âdem’den gayriye secde olmaz. Eğer bir kimse halk için eder, küfürdür.”

1- İsra/70. ayetin giriş cümlesi: “ve andolsun ki; Âdemoğlunu kerem sahibi (şerefli) kıldık.”

2- Tin/4

3- Kaf/16

4- Sad/72 ve Hicr/29

5- Enbiya/91

ON İKİ İMAM: 12-MEHDÎ EL-MUNTAZAR (GAYBETİ 260/874)

İmâmiyye Şîası’nca halen gaybet halinde olduğuna, gelecekte mehdî olarak ortaya çıkıp dünyada adaletli bir düzen kuracağına inanılan on ikinci imam. İmam Hasan el-Askerî’nin ölümünden (ö. 260/874) sonra imâmetin kime intikal edeceği hususunda çeşitli gruplara ayrıldı. İmâmiyye Şîası’na göre Hasan el-Askerî, fevkalâde olaylar çerçevesinde dünyaya gelen oğlunun doğumunu Abbâsî baskısından dolayı gizlemiş, çok az sayıda yakını dışında kimseye duyurmamıştır. Ayrıca tehlikeli olacağı düşüncesiyle adının söylenmesi yasaklanmış, Kāim, Hüccet, Sâhib, Sâhibüzzamân, Mehdi’l-enâm, Halef gibi lakaplarla anılması istenmiştir. Hasan el-Askerî’nin ölümünün ardından gaybete giren bu imamı bazı Şîa ileri gelenleriyle sefirler dışında kimse görmemiştir.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN