Bir çöküş romanı ‘Az Kalan Gölge’

Bir çöküş romanı ‘Az Kalan Gölge’

Osman oğlu Osman, şehrin her mahallesinde görebileceğimiz bir karakter. Daldan dala atlayan hayaller, sürekli hayatın kıyısında süren tutunma savaşı, her seferinde büyük bir heyecanla başlanan ancak bir türlü sonu gelmeyen yollar. Türk edebiyatının özgün kalemlerinden Güray Süngü, son romanı ‘Az Kalan Gölge’de, hayalleri hep yarım kalan, çekip gitme arzusuyla dolup taşan, yaşamak ile yol almak arasında sıkışıp kalan insanların arayışını ve çöküşünü anlatıyor.

UYGAR ATASOY -ISTANBUL

Düş Kesiği’ kitabı 2010 Oğuz Atay Roman, ‘Kış Bahçesi’ kitabı 2011 Türkiye Yazarlar Birliği Roman, ‘Deli Gömleği ve Hiçbir şey Anlatmayan Hikayelerin İkincisi’ kitaplarındaki öyküleri ile 2014 Necip Fazıl Hikâye ödüllerini alan Güray Süngü’nün son romanı ‘Az Kalan Gölge’ okuyucuyla buluştu.

Edebiyatımızın güçlü ve özgün kalemlerinden birisi olan Süngü bu romanında kendine has üslubu ile kaleme aldığı hikâyede bize, gövdesi seksen üç günde yarıya inen bir karakteri, Osman oğlu Osman’ı ve günden güne çöküşünü anlatıyor. En belirgin özelliği ile bir oluşum romanı yani ‘bildungsroman’ diyebileceğimiz kitapta, karakterimiz Osman’ın olgunluğa ulaşmasına, toplumdaki ve hayattaki rolünü bulmasına vesile olan olayların anlatıldığı bir kurgu hakim. Okurun net bir şekilde takip edebildiği bu süreçte kahramanımızın okulu bırakarak fotoğrafçı olmaya, sonrasında amacına ulaşamayarak üniversiteye gitmeye, gemi adamı olmaya ve uzaklara gitmeye karar vermesi gibi belli başlı dönüm noktalarına şahit oluyoruz. Ama bu dönüm noktalarının ortak yönü tamamlanmamış, yarım kalmış olmalarıdır.

19-11/11/2.jpg

Süngü’nün roman kahramanlarından alışkın olduğumuz ‘arayış içerisinde olan karakter’ tipiAz Kalan Gölge’de Osman karakteri ile karşımıza çıkıyor. Farklı bir yaşamı arayan ve ‘insan gitmekten yapılmıştır’ diyerek bir yer olmasını ve oraya gidilmesini isteyen birisi Osman. Bu uğurda verdiği mücadelede insanlardan ne denli uzaklaştığını, merhamet olgusunun yerini kızgınlığın aldığını ve kabuğuna çekilerek sadece insanları izleme çabasının anlatılmasıyla hayattan saklanma hastalığına yakalanmış bir karakter ile karşı karşıya kalıyor okur.

Kitapta okurun dikkatini çeken noktalardan birisi de zaman kavramının olmayışı. Kurgudaki zamanın ilerleyişini yakın tarihimizde yaşanan toplumsal olayların bizlere aktarılmasından anlayabiliyoruz. Gölcük Depremi, 11 Eylül saldırısı, Ronald Reagan’ın ölümü, Avrupa Futbol Şampiyonası… Osman’ın bu olaylar karşısında verdiği tepkileri ve olaylara ilişkin düşüncelerini kahramanın dilinden kimi zaman sayıklamalar kimi zaman da itiraflar şeklinde aktarması Osman’ın iç dünyasını anlamak açısından okura çok yardımcı oluyor.

Süngü’nün öykülerinden de aşina olduğumuz ve metinlerarası ilişkilerden en çok kullandığı yöntemlerden ilki şiir aracılığıyla kurulan anıştırmadır. Yazar, çok bilinen dizeleri kendi metinleri içerisinde eriterek kullanır. Az Kalan Gölge kitabında da bu durumla çokça karşılaşmaya hazır olmalı okur. Yazar kitabında, Cahit Zarifoğlu’na ait, ‘dünya bir tarlaydı, ekip biçecektik, sonra da gidecektik’, İsmet Özel’e ait ‘yine geldi kış baba’, Mustafa Akar’a ait ‘insan gitmekten yapılmıştır’ cümleleriyle şairlere ve şiirlerine göndermeler yapmış.

Süngü’nün öykülerinden de aşina olduğumuz ve metinlerarası ilişkilerden en çok kullandığı yöntemlerden ilki şiir aracılığıyla kurulan anıştırmadır. Yazar, çok bilinen dizeleri kendi metinleri içerisinde eriterek kullanır. Az Kalan Gölge kitabında da bu durumla çokça karşılaşmaya hazır olmalı okur. Yazar kitabında, Cahit Zarifoğlu’na ait, ‘dünya bir tarlaydı, ekip biçecektik, sonra da gidecektik’, İsmet Özel’e ait ‘yine geldi kış baba’, Mustafa Akar’a ait ‘insan gitmekten yapılmıştır’ cümleleriyle şairlere ve şiirlerine göndermeler yapmış.

Bir otoritenin, kurumun, yaptırımın ya da hoşgörünün, güvenin temsilcisi olarak baba, edebiyatın vazgeçilmez bir malzemesi olarak değişik kavramlar etrafında işaret edilen bir izlek olarak edebiyatta yer almıştır. Kimi zaman kelimelere dökülmeden sembollerle tanımlanabilecek bu ilişkilere dair bir örnek ilişki de Osman ile babası arasında ‘abdest’ sembolü üzerinden yaşanıyor. Güray Süngü’nün ‘Mehmet’i Sakatlayan Serçe Parmağı’ kitabından bildiğimiz baba-oğul ilişkisinin karşıtı olan bir ilişki bu kitapta da karşımıza çıkıyor.

Osman’ın babası ile olan ilişkisi sevgiden ve muhabbetten uzak ilerliyor. Ne zaman aralarında bir diyalog başlayacak gibi olsa baba abdest almaya gidiyor ve diyalog başlamadan son buluyor. Baba’nın doğuyu Osman’ın da batıyı temsilini, kahramanımızın hastane odasında bir başka asker olan Levo ile sohbetinden yola çıkarak anlayabiliyoruz.

Kahramanımızın elinde dünyayı dolaşan ve rivayete göre boyu bir metreyi aştığında ev sahibi olunacağına inanılan peygamber kılıcının sembolize ettiği yuva, ev kavramına dair okuyucuyu bekleyen farklı bir sonu olan öykünün; ana rahmine sığınma güdüsünün sembolik anlatımı olan, doğduğu şehre, doğduğu eve gelme, kapanma, dış dünyadan kopuş sahnelerinde Osman’ın yaşadığı travmaları, acıları ve çaresizliği görebiliyoruz. Süngü, diğer romanlarındaki anlatım ve dile nazaran daha duru bir dil ve anlatım tercih etmiş bu kitabında. Sürükleyiciliğini yitirmeyen kurguda yer yer ileri sıçramalar yaparak merakı hep üst seviyede tutmayı başarmış ve okurun metne sıkı sıkıya sarılmasını sağlamış. Burada yazarın kendine has üslubunun katkısı çok fazla hissediliyor. Hayalleri olan ama hep yarım kalan, gitme arzusu ile yanıp tutuşan, yaşamak ile yol almak arasında sıkışıp kalmış Osman’ın arayışının ve çöküşünün hikayesi, hayattan saklanma hastalığının romanı; Az Kalan Gölge.

 

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN