İstanbul'un son yorgancıları

İstanbul'un son yorgancıları

Düğün sezonu açılırken, çeyiz sandıklarının vazgeçilmezi yorganlar geldi aklımıza. Hala elinde yorgan diken usta var mıdır diye merak edip düştük yollara. İstanbul’un son yorgancılarını gezdik.

[Karar]

Eüzü besmeleyle dükkanımı açarım 

El emeği göz nuru yorganımı dikerim 

Dike dike yorganı geldim 50 yaşıma  

Sana olan aşkımı kattım sanat aşkıma 

Senin için dikmişim mor menekşe yorganı 

Çek üstüne de uyu görürsün rüyaları 

Yorgan çarşafın kirli 

Sevduğun seni yıkar 

Dünyada yorgancılar Trabzonum’dan çıkar 

Dünyada yorgancılar güzel Maçkam’dan çıkar 

İşte bu sözlerle başlıyor, İstanbul’da yüzde 90’ı Maçkalı olan yorgan zanaatkarlarının sabahı… Onlardan İstanbul’da yaklaşık bin tane var. Hepsi de 40-50 yaşın üzerinde. Yetiştirecek çırak bulamıyorlar, bu yüzden belki de onlar “son yorgancılar”… İçlerinden üç, beş emektarın dükkanlarını gezip yorgancılıkta durum neymiş bir dinleyelim, anlayalım dedik.

15-04/22/nazmi-ince-3.jpg“Biz bu yola ahilik ahlakıyla çıktık. Sanat emek, yürek ister” diyen Nazmi İnce, geleneksel
zanaatlara vergiyi kaldırdığı için Erdoğan'a teşekkür ediyor.

Yetiştirecek çırak bulamıyor

Nazmi İnce: Yedi kuşak yorgancı bir aileden gelen İnce, 40 yıldır Feneryolu’ndaki dükkanında yorgan dikiyor. Aynı zamanda Yorgancılar Odası Başkanlığı ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde sanat hocalığı da yapıyor. İşine kelimenin tam anlamıyla aşık. Asker ocağında bile bırakmamış zanaatını. Binbaşıların, albayların, bölük komutanlarının kızlarının çeyizlik yorganları hep onun iğnesinden çıkmış. Zaman içerisinde her şeyin fabrikasyon olanı evlerimizi doldurduğu gibi yorganda da hazıra yönelişle birlikte işler biraz bozulmuş ancak bu durum birkaç yıldır değişiyormuş. Nedeni organik ve doğal kavramlarının moda olması. E yün ya da pamuk yorgandan daha doğalı var mı? Sağlık açısından, ısıtma açısından elyafla kıyaslanır mı? Kıyaslanmaz elbette… İnce şimdiye kadar 50 öğrenci yetiştirmiş ancak artık hiç çırak bulamıyor olmaktan şikayetçi. Ancak sonuna kadar zanaatını gençlere anlatmakta ve aktarmakta kararlı. Çocuk esirgeme yurtlarından çırak yetiştirmek gibi projeleri var. Bunun için devlet desteği bekliyor. “Biz bu yola ahilik ahlakıyla çıktık. Sanat emek, yürek ister” diyor. İnce’nin dükkanında birbirinden emekli yorganlar dikkat çekiyor. Geleneksel zanaatlara vergiyi kaldıran yeni yasadan dolayı Cumhurbaşkanı'na teşekkür etmeyi de ihmal etmeyen İnce, Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye’ye de adının yazılı olduğu bir yorgan dikerek hediye etmiş.  

15-04/22/seyfettin-kaya.jpgSeyfettin Kaya özellikle bel ve boyun ağrısından şikayet 
edenlerin yünyastık kullanmalarını tavsiye ediyor. 

Kimse bu işi öğret demiyor, önce para soruyor

Seyfettin Kaya: Mesleğe henüz çocuk sayılacak bir yaştayken çıraklıkla, yani “eti senin kemiği benim” denilerek başlamış. İki yıl boğaz tokluğuna çalışarak işi öğrenmiş. 30 yıldır da Küçükyalı’daki dükkanında el emeği göz nuru yorgan dikerek yaşamını sürdürüyor. Ancak onun da derdi çırak bulamıyor olmak. “Şimdiki gençler daha kapıdan adımını atar atmaz ‘amca kaç para vereceksin?’ diye soruyor. İşe para sorarak başlayan başarılı olamaz. Kimse bana bu işi öğret, demiyor. Tutturmuşlar çocuklarımızı okutalım diye. Tamam okutalım da zanaatı kim yapacak? Ülkede kalifiye eleman eksikliği var. Üniversiteliler ise işsiz” diye dert yanıyor. E haksız da değil hani, eskiden bir yorgancıda en az iki çırak olurmuş. Çıraklar da hep birbiriyle rekabet içinde en iyisini yapmaya, ustalaşmaya çalışırlarmış. Kaya’nın kendi oğlu bile babasının mesleğini devralmamış, fabrikada çalışmayı tercih etmiş. Ama Kaya var gücüyle zanaatını yaşatmaya çalışıyor çünkü yaptığı işin faydasına çok inanıyor. “Bir kere yün yazın serin, kışın sıcak tutar. O yüzden Anadolu’da tarlada çalışanlar yün hırka giyer. Başı, boynu ağrıyan yün yastıkta yatsa o yastık ağrısını bile çeker alır” diyor.  

15-04/22/ismet-fikret-kardesler.jpgİsmet-Fikret Turan kardeşler, bir ayda en çok sekiz adet saten yorgan
üretebildiklerini söylüyor.
 

İşin en zor tarafı pamuk atmak

İsmet-Fikret Turan Kardeşler: İki kardeş, Erenköy’de cadde üzerindeki küçük dükkanlarında bu geleneksel zanaatı ayakta tutmaya çalışıyor. Onlar da işe çıraklıkla başlamışlar. İsmet Turan Kasımpaşa’da, ağabeyi Fikret ise Çemberlitaş’ta yetişmiş. Sonra da 1985 yılında bu dükkanı tutup beraber çalışmaya başlamışlar. Yaptıkları iş çok meşakkatli, “Herkes bu işi yapamaz” diyorlar. Haklılar da. Zira önce küçük bir odada pamuk atmak denilen bir işlemi yapıyorlar ki insanın ciğerlerine kadar yapışıyor o pamuk tozu. Sonra da ilmek ilmek tavuskuşları, laleler, karanfiller işliyorlar, dikiş makinesinin bile dikemediği kaç kat pamuğun üzerinden. Bir ayda en çok sekiz tane saten yorgan çıkarabiliyorlar haliyle. Fikret Turan’ın da oğlu baba mesleğini sürdürmek istememiş, internet kafe açmış onun yerine. Şimdiki gençler işin kolayına kaçıyor anlayacağınız…  

15-04/22/huseyin-sait-kardesler-2.jpgİki arkadaş Hüseyin Genç ile Sait Uzun, diktikleri bir yorganın en
az 35 yıllık ömrü olacağını iddia ediyor. 

Elyafı kaynananız misafir geldiğinde ona verin

Hüseyin Genç-Sait Uzun: İki arkadaş 80’den beri aile mesleklerini devam ettirirken 1992’de beraber dükkan açmaya karar vermişler. O zamandan beri işte Acıbadem’deki bu “insana şuraya kıvrılıp uyusam” hissi veren dükkanlarında yorgan dikiyorlar. Şu sıralar en büyük dertleri zanaatkarlar için çıkan vergi muafiyetinden yararlanamıyor olmak. Çünkü bu muafiyet sadece yıllık kirası 5 bin liranın altında olanlar için geçerli. Hüseyin Genç “Böyle bir metropol kentte cadde üzerinde dükkanın yıllık kirası hiç o rakamda olabilir mi? Çok mağduruz. Gerekli düzenlemenin yapılmasını talep ediyoruz” diyor. Bir dertleri de tüm yorgancıların ortak derdi olan bel fıtığı. Eeee tüm gün yerde oturup iğne sallamak kolay iş mi… Zor iş ama ortaya çıkan eserler de buna değer doğrusu. Ustalıkla dikilmiş bir saten yorgan en az 35 yıl kullanılabiliyor. Yün ya da pamuk yastık da baş ve boyun sağlığı için çok mühim. Sait Uzun “Bize gelen müşteri bazen elyaf yastık istiyor. Onu da veriyoruz ama ‘bunu kaynananız misafirliğe geldiğinde ona verin’ diyoruz. Çünkü rahat edemeyeceği, sabahına başı ağrıyarak kalkacağı için bir daha gelmez” diye özet bir açıklama yapıyor.

15-04/22/ismail-dursun-5.jpgTeşvikiye'de 1968 yılından beri yorgan diken İsmail Dursun, mesleğe padişah yorgancısı dedesinden el alarak başlamış. (FOTOĞRAFLAR: ERGUN CANDEMİR)

Dedesi Sultan Abdülhamit’in baş yorgancısı  

İsmail Dursun: Yorgancılığın İstanbul’daki duayenlerinden. 1968 yılından beri Teşvikiye’deki dükkanında iğne sallıyor. O, bu mesleği babasından, babası da kendi babasından devralmış. İsmail Usta’nın dedesi Sultan Abdülhamit’in baş yorgancısıymış. Yani İsmail Usta saraylı bir aileden geliyor. Dede Osman Nuri Usta’nın saraya giriş hikayesi de şöyle olmuş anlattığına göre. Maçka’dan çocuk yaşta İstanbul’a gelip yorgancı olan Osman Nuri Efendi her sabah ezandan önce kalkar camiye gider, namazını kılar ve herkesten evvel dükkanını açarmış. Saraya personel alımından sorumlu olan bir görevli varmış. O da sarayda çalıştığı için mecburen erkenden kalkar önce camiye sonra saraya gidermiş. Camiye her gelişinde kendinden önce camide olan bu genç delikanlı dikkatini çekmeye başlamış. Bir gün, üç gün, beş gün, bir ay derken her seferinde bu genç delikanlının erkenden camiye geldiğine tanık olmuş. En sonunda dayanamayıp sormuş “Evlat sen kimsin?” diye. “Benim şuracıkta bir yorgancı dükkanım var” demiş genç adam. “Peki” demiş görevli “Gel seni saraya alalım, ister misin?”. Genç adam heyecandan titreyerek kabul etmiş bu görevi. İşte böyle… İşte 70’lik İsmail Usta da böyle bir aile geleneğini sürdürüyor.  

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN