Kent erkeğinin varoluş sorunlarını beyazperdeye taşıyan ‘Kaybedenler Kulübü Yolda’ ilk filme göre daha küstah ama daha içten. Abartılı bir ifadeyle her beş saniyede altı aforizmanın izleyiciye sunulduğu yapımda bir yol öyküsü anlatılıyor. Ancak bu defa toplumsal göndermelerden çok, dışarıdan kudretli gözüken ‘en dipte’kilerin kişisel sorunları detaylandırılıyor.
ERKUT TEZERDİ/İSTANBUL
Kozmopolit kentlerde çeşitlilik teşvik edici bir yaptırım. Küçük şehirlerde ve kasabalarda durum farklı çünkü ‘her ne varsa o ilgi çeker’ misali kent insanı hem sürekli bir yerlere yetişmeye çalışıyor -ki alternatif çok- hem de tercihlerinin hep en mükemmeline uzanmak istiyor. Daha iyi bir ev, okul-eğitim, iş, eş, avukat, trafiksiz yol, doktor, restoran, yaşam koçu, kahveci, mobilya, spor ve sinema salonu... Ancak bu arayış insanı yoruyor, göz açıp kapayıncaya kadar da vakit geçiyor; her şeye sahip olmak isterken her şey kaybediliyor... ‘Kaybedenler Kulübü Yolda’ da bu yitirmenin öyküsünü anlatıyor. “Nelere sahip olmak isterken kim bilir nelerden vazgeçtik” mesajını veren filmi yazan ve yöneten Mehmet Ada Öztekin. Başrollerinde Nejat İşler ile Yiğit Özşener’in oynadığı serinin devam yapımında Hande Doğandemir, Merve Çağıran, Rıza Kocaoğlu ve Sarp Akkaya da yer alıyor.
‘Kaybedenler Kulübü’nün ilki neredeyse tek mekânda radyo odasında geçerken ikinci film motosikletler üzerinde ve kalınan motellerde ‘yolda’ geçiyor. Yapımın adı da zaten buradan geliyor. Filmin öyküsü Olimpos’ta başlıyor; Kadıköy’de arkadaş grubuyla ağaç evlerde konaklayan Kaan ile Mete, hayat üzerinde konuşuyor. İlk olay merkezi ikili arasında yaşananları aktarıyor.
Filmin ikincil olay dizisi Kaan’ın Olimpos’ta aşık olmasıyla gelişiyor. Klinik psikolog Sevda ile tanışan Kaan, yelkenleri suya indiriyor. İkisi de birbirine vuruluyor ama acaba kim daha çok seviyor? Veya kim daha gerçekçi bir tavır takınıyor? Filmin sonunda bunu öğrenmek mümkün. Not: Kent insanı ayakları yere sağlam basanı tercih eder! Yani arzu edilen ile sahip olunan her zaman farklıdır! ‘Kaybedenler Kulübü Yolda’nın önermesi böyle. Filmde çatışma bu ikilem üzerine kurulu.
Üçüncü olay dizisi ise eş zamanlı olarak İstanbul’da 6:45 Yayınları’nın ofisinde geçiyor, komiklikler silsilesi yaşanıyor. Hatta öyle ki bu komik sahneler sinirleri de bozuyor. Rıza Kocaoğlu’nun canlandırdığı çevirmen Murat karakteri o kadar utanmaz, umursamaz, donuk ama ilgi çekici ki “düşman başına” diyebilirsiniz. Tuna Kiremitçi ile Murat Menteş gibi yazarlar yayınevine gidip ilgilenmeleri için yeni romanlarını bıraktıklarında Murat’ın sülalem rahat tavırları kavga bir yana savaş çıkarır.
‘Kaybedenler Kulübü Yolda’nın çekimleri doğal ortamda gerçekleşmiş, ışık kullanımı ve görüntüler ilgi çekiyor ama kapalı alan çekimlerinde karanlığın ölçüsü daha iyi ayarlanabilirmiş. İlk yapımdaki mesajından da arınan film, orta yaş bunalımı konusunu kent yaşamıyla birlikte işliyor. Toplumsal göndermelerin yerini bireysel varoluş sorunu alıyor ama bunun biraz abartılma durumu var. Ayrıca ilk filmde radyo konuşmaları esnasında sarf edilen aforizmalar bu defa yol boyunca adeta oluk oluk akıyor. Filmin artısı, gerçekçi tavrı: Tüketirsen tükenirsin! Düşmez kalkmaz ve kudretli gibi gözüksen de aslında en diptesin. Dahası arzuyla aşkı karıştırmamak gerek. Filmden bu doğrultuda birçok sonuç çıkarılabilir...
Popülerliğin izlenmeye etkisi çok büyük
‘Kaybedenler Kulübü’ 2011 yılında 137 kopyayla izleyici karşısına çıktı. İlk film, ‘değerini zamanın belirleyeceği yapımlar’ listesine rahatlıkla girer. Farklı aylarda ama toplam 25 hafta vizyonda kalan yapım 4 milyon 500 bin TL hasılat elde etti. ‘Kaybedenler Kulübü Yolda’ ise muhtemelen daha fazla izlenecek. Çünkü hem birinci yapımla kazanılan hayran kitlesi hem oyuncu kadrosunun popüler isimlerle genişletilmesi hem de 346 lokasyon izlenme sayısının artışı için önemli etkenler.
