Görüşler

İskenderiye kütüphanesi

İskenderiye kütüphanesi

Müzik yazarı ve sinema eleştirmeni kimliğinin yanısıra son yıllarda kendisine “alt kültür arkeologu” nitelemesi kazandıran kültür tarihi araştırmalarıyla öne çıkan Taner Ay KARAR Görüşler için İskenderiye Kütüphanesi’ni yazdı.

İsmi Türkçe’ye “İskender” olarak geçen Aleksandros, Boḥēret Maryūṭ’dan deniz tarafına doğru dönüp, deniz ile göl arasındaki dile indiğinde, Pharos Adası ve koy tıpkı Homeros’un Odysseia’da (IV, 354-359) tasvîr ettiği gibi önüne çıkmıştı. İlyada ve Odysseia destânlarını ezbere bilen ve bir nüshasını ona hocası Aristoteles’in hediye etmiş olduğu İlyada’yı yanından hiç ayırmayan Aleksandros (Plutharkos, Paralel Hayatlar, “İskender”, 8.2) orada sanki Homeros ile karşılaşmışcasına büyük bir şaşkınlığı yaşamış olmalıdır.

Plutharkos, Aleksandros zamanında Pharos Adası’nda bir yerleşimden bahsetmez ama, Caesar İç Savaş’ta ondan 284 yıl sonra adada “şehir genişliğinde bir köy” bulunduğunu yazacaktır ( III, CXII). Homeros’un Odysseia’sında “liman gibi bir koy” olarak tanımlanan bu yerin muhtemelen bir ismi yoktu. Çünkü, Strabon da burayı sadece “büyük liman”şeklinde zikretmiştir (Coğrafya, XVII, 1.6 ve 1.9). Pausanias’ın Periegesis of Greece kitabına göreyse, dilin batı tarafında Araplar’ın Râ-Kedet dedikleri “küçük bir kasaba” bulunmaktaydı (V, 21.9). Johann Gustav Droysen’in Büyük İskender’inde, Râ-Kedet için “eski bir sınır karakolu” ifâdesi kullanılmıştır (C. II, B. 2, 1833).

Bânîsinin ismini alacak şehrin kuruluşunun hikâyesi Plutharkos’tan okunabilir (Paralel Hayatlar, “İskender”, 26.2 - 26.6).

***

Kurduğu şehirde büyük bir kütüphânenin bulunması kitapkurdu Aleksandros’un bir hayâli olabilirdi (J. R. Hamilton, Alexander the Great, 1973). Ama, İskenderiye Kütüphânesi’nin asıl kurucusu muhtemelen arkadaşı ve ordusunun subaylarından biri olan Ptolemaios Soter’dir. Aleksandros, kısacık yaşamı boyunca babasından çok annesini sevmiş olsa bile ( Droysen, Büyük İskender, C. I, B. 2, 1833), bilime, edebiyata ve kitaplara merâkıyla babasına çekmişti. Annesi Epirli Olympias ise Bacchus dînine mensûbiyetiyle kocasından ve oğlundan çok farklı birisiydi. Kaynaklarda Aleksandros’un annesinin dînine yakınlığı husûsunda en ufak bir imâ bile bulunmamasına karşın, İskenderiye Kütüphânesi’nin Bacchus dîniyle bağlantılı Orpheus gizemleriyle dolaylı bir ilişkisi olacaktır. Doğu Akdeniz’i Yunanlaştıran Pisagor’un ve Platon’un öğretilerinin kültürel merkezi İskenderiye Kütüphânesi olmuştur. Patricia Cannon Johnson, İskenderiye’nin dünyaya bıraktığı en önemli mirâsın bu “felsefî kayma” olduğunu belirtir. Johnson’a göre, onların felsefesinin kökleri, hatta Proklos’un da belirttiği gibi Yunanlılar’daki teolojinin tamamı, Orpheus gizemlerine dayanmaktaydı. İskenderiye’de Hıristiyanlık egemen olduğunda bile, İskenderiyeli Clemens ve İskenderiyeli Origenes, yeni dîni Platoncu felsefeyle Eski Ahit’in bir devâmı olarak değerlendirecekler ve Platon’un öğretilerini bu dînin anlaşılmasına katkıda bulunacak bir felsefe olarak kabûl edeceklerdi. Aleksandros, ancak kafasındaki şehrin işâretini verecek kadar yaşamasına karşın, onun bakışı, Mısır’daki haleflerinin şehircilik algısında kilit yer tutmuştur. Titus Livius’un 142 kitaptan oluşan Roma Tarihi’nin 107 kitabının yangınlarda yok olduğu biliniyor. Yanan kitaplardan birinde de İskenderiye şehri anlatılıyormuş. Şehir hakkında çok önemli bilgiler verdiği tahmîn edilen Roma Tarihi’nin bu kitabı günümüze kadar gelememiş olsa bile, Titus Livius, İskenderiye’yi “dünyanın merkezi” yapan unsurlardan biri olarak kütüphâneyi de bütün gizemleriyle birlikte anlatmış olmalıdır. Ancak, kayıp kitaplar veya Strabon gibi tarih ve coğrafya yazıcılarının suskunlukları nedeniyle, İskenderiye Kütüphânesi’nin nasıl bir yapı olduğunu ve şehrin tam olarak neresinde bulunduğunu bilmiyoruz. Kütüphâne hakkında yazılan her şey artık bir parça tarihe, ama tarihten daha fazla da bir “heterotopya” efsânesine dayanıyor. Muhtemelen şehrin batı tarafındaki Râ-Kedet ile doğu tarafındaki Yahudi Bölgesi’nin arasında, sâhil tarafındaydı. Onun hakkındaki bilgilerimizin çoğu, sıhhati tartışmalı bir metin olmasına karşın, Aristeas’ın Mektupları’ndan geliyor. Aristoteles’in Lykeion’u gibi “peripatetik” tarzda tasarlandığı tahmîn edilen kütüphânenin temelleri devrin ekâbirinin bağışları olan kitaplarla atılmış olsa bile, Ptolemaios Hanedânı’nda İskenderiye Kütüphânesi için kitap toplama işinin zamanla hastalıklı ve suça dayalı bir tutkuya dönüştüğü muhakkaktır. Ptolemaios Soter, İskenderiye’deki “Mouseîon” ve kütüphâne için, Atina’daki “Mouseîon” düşüncesini esâs almıştı. Bu hükümdâr kitaplara en az Aleksandros kadar merâklıydı. Zâten, Aleksandros’un çocukluk arkadaşlarından biriydi ve Aristoteles’in Mieza’da Aleksandros’a verdiği derslere muhtemelen o da katılmıştı.

***

Makedonyalı Ptolemaios Soter döneminde, kitap denince, papirüs ruloları anlaşılıyordu. Heredot’un, papirüsten, sadece “mevsim bitkisi” olarak bahsetmesi ve onun kâğıt olarak kullanımına hiç değinmemesi dikkat çekicidir (Herodot Tarihi, II, 92). Theophrastus’un Historia Plantarum’u (IV ve VIII) papirüs konusunda Herodot Tarihi’nden farklı değildir. Ama, Gaius Plinius Secundus’un Naturalis Historia’sında (XIII, xxi - xxvii) biraz daha ayrıntı bulmak mümkündür. Efesli Zenodotos’tan önce papirüs rulolarına sözcükler birleşik hâlde yazılıyorlardı. Onun İskenderiye Kütüphanesi’ndeki yazmaların okumalarını kolaylaştırmak amacıyla her metne noktalama işâretlerini koyması ve sözcükleri birbirlerinden ayırması, yöneticiliği esnâsında yaptığı işlerin belki de en önemlisidir.

***

Bizanslı Iōánnēs Tzétzēs, Callimachus’un verdiği rakamlarla, Ptolemaios Philedolphos zamanında İskenderiye Kütüphanesi’nde toplam 490.000 papirüs rulosunun bulunduğunu yazmıştır. Ama, “bir eserin tamamı olan rulo” (“amigeis”) ile “bir büyük eserin yalnızca bir kitabını içeren rulo” (“symmigeis”) ayrımını yapması, kütüphânedeki kitapların gerçek sayısını tartışmalı hâle getirmiştir. Iōánnēs Tzétzēs, “amigeis” sayısını 90.000 olarak vermiştir. 400.000 olarak belirttiği “symmigeis” sayısının ise kaç esere âid olduğunu belirtmiyor. 9 kitaptan oluşan Herodot Tarihi’ni 9 rulo olarak düşündüğümüzde, 9 rulonun sadece bir kitap olduğu ortaya çıkıyor. Polybius’ Histories ise 40 kitaptan oluşuyordu ve bu da 40 “symmigeis” demekti. Prolegomena de Comoedia’ya nazaran (II, XIa II, 32.9 - 11) İskenderiye Kütüphânesi’ndeki gerçek kitap sayısının 490.000’den çok daha az olduğunu söyleyebiliriz.

***

İskenderiye Kütüphânesi’nin “özgür” ortamı Ptolemaios Philadelphos ile son bulmuş gibidir. Aslında İskenderiye Kütüphânesi’nin şöhretlerini siyâsî ve dînî çatışmaların dışında düşünmek de mümkün değildir. Maalesef bazıları bu çatışmaların kurbanları olmuşlardır. Caesar’ın, kendisine karşı kurulan komplonun içinde olduğunu düşündüğü Sakızlı Theodotus’un peşine düştüğü ve Theodotus’u Gaius Cassius Longinus’un veya Marcus Iunius Brutus’un yakalayıp çarmıha gerdiği bilinir. Şehirde Hıristiyanlık egemen olunca, İskenderiye Patriği Cyrill’in kışkırttığı bağnaz bir gürûh da, M.S. 415 yılında, döneminin en önemli matematikçisi ve düşünürü sayılan Hypatia’yı kütüphâneye giderken yakalar ve patriğin kendilerine “cadı” olduğunu söylediği bu kadını linç ederek öldürürler.

İskenderiye Kütüphanesi’nin M.Ö. 48 yılında, şehrin Caesar tarafından yağmalanması sırasında, yandığı söylenir. Olayın Plutharkhos anlatımına göre, yolu kesilen Caesar, kurtulmak için limandaki gemileri ateşe verince, alevler rüzgârın etkisiyle bir anda sâhil tarafındaki yapılara sıçrar ve bazı yapılarla birlikte İskenderiye Kütüphânesi de yanar (Paralel Hayatlar, “Sezar”, 49.3). Ancak bu öykü pek inandırıcı değildir. Çünkü, yangında, İmparatorluk Bölgesi’nde bulunan ve sarayın bir parçası olan kütüphâne yanmış olsaydı, civârındaki saraya âid diğer yapıların da yangında zarar görmüş olmaları gerekirdi. Oysa, Caesar, yangın esnâsında bir amfinin bitişiğindeki bu yapılardan birinde kalıyordu (İç Savaş, III, CXII). İç Savaş’ta yanan bir kütüphâneden hiç bahsedilmez. Luciano Canfora, dönemin kaynaklarına dayanarak, yangından 40.000 kitaplık bir deponun zarar gördüğü ve kütüphâneye bir şey olmadığı sonucuna varmıştır. Dio Cassius’un, limana âid bazı yapılarla birlikte çok sayıda kitabın yandığını yazması dikkat çekicidir (Historiae Romanae, XLII, 38.2). Ama o da yanan bir kütüphâneden bahsetmez. M.Ö. 24 yılında İskenderiye’ye gelen Amasyalı Strabon ise, “Mouseîon” hakkında kısa bilgiler verirken, yapının yakın geçmişindeki bir yangın tahrîbatına hiç değinmemiştir.

***

İskenderiye Kütüphânesi’nin, Hıristiyan yayılmacılığının başlarına kadar, Babil, Mısır, Yahudi ve Yunan düşüncesine âid kitapların toplandığı bir kültürün mekânı olarak kalabildiği tahmin edildiğinden, M.S. 270 ile M.S. 275 arasındaki çatışmalardan sonra kütüphânede eğer bu metinlerden bazıları kalmış olsa bile, Patrik Theophilus zihniyetinin bunlara müsâmaha göstermiş olabileceğini düşünmek saçmalıktır. Olaylar esnâsında “Museîon” yapısı Serapeum gibi yıkılmamış olsa dahi, içinde bulunan ve büyük kısmı M.Ö. 48 ile M.S. 391 arasında birkaç kez toplanmış olan kitapların çoğu Patrik Theophilus’un çıkardığı olaylar esnâsında muhtemelen yok edilmişti. Gaius Suetonius Tranquillus’un Domitianus hakkındaki bir kaydı (De Vita Caesarum, 20.71), İskenderiye’nin ikinci yüzyıl başlarında bile hâlâ kitap merkezli bir şehir olduğuna işâret etmesine karşın, M.S. 416 yılı civarında İskenderiye’ye gelen Bragalı Orosius’tan “ayakta kalmayı başaran hiç bir kütüphâne kalmadığını” öğreniyoruz. İskenderiye Kütüphânesi M.Ö. 48 yılında yanmamıştır ama M.S. 270 ile M.S. 275 arasındaki çatışmalarda yağmalanmış olmalıdır. Bu çatışmalar esnâsında, aralarında kütüphânenin de bulunduğu tahmîn edilen şehrin İmparatorluk Bölgesi’ndeki yapıların büyük bölümünün tahrîb olduğunu Ammianus Marcellinus yazıyor. Çatışmalardan sonra şâyet geriye İskenderiye Kütüphânesi diye bir yer kalmışsa, artık tarihî İskenderiye Kütüphânesi’ne hiç benzemeyen bu mekânın da M.S. 391 yılındaki Hıristiyan vandallığıyla ortadan kalktığı muhakkaktır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir