İşler yolunda gitmeyince

Ege meselesinde en nihayet akl-ı selim galip geliyor da bin derdimize bir dert daha eklenmiyor.

Hamasetin ve sloganın zirvesinde gezerken ve ambargonun kapısına yaklaşmışken ortalığın sükun bulması hayırlı oldu. Zararın bir yerinden döndük de yeterince sıkıntımız varken bütün bu sıkıntıları büyütecek bir sıkıntıyı listeden eksilttik. Gayet tabii Ege’de istediğimizi elde etmiş değiliz hatta başladığımız yerin biraz da geresindeyiz ama gerilim böyle devam etseydi maliyeti büyük olacaktı. Diplomasi zaman kazandırır ve riski azaltır, şimdi buna odaklanalım.

Dikkatimiz dış politikanın heyecanına kapılıp giderken Türkiye’nin büyük ve kronikleşmiş ve kronikleşmekte olan meseleleri olduğu hakikati yerli yerinde duruyor. En başta ekonomi artık propaganda ve düzeltilmiş rakam kaldırmayacak kadar ciddi bir krizdedir. Enflasyon, işsizlik, kur ve rezervlerden ağrılı sesler geliyor. Dahası, toparlanabilme ihtimali giderek zayıflıyor. Rakamları sıralayıp can sıkmaya gerek yok zaten bilmeyen de bilmese de hissetmeyen kalmadı. Meselenin ciddiyeti, bütün istatistiklerin eğilip bükülmesinden anlaşılıyor.

İşler kötü gitmeye başladığında her yerde hissedilir. Dış politikada yalnızlıktan ve sonuç alamamaktan da anlaşılır, içeride internet üzerinden eğitimi ele yüze bulaştırmaktan da … Yaşadığımız budur. Ülkenin kudreti dahilinde olduğunu varsaydığımız birçok konu garip biçimde meseleye dönüşüyor ve çözümsüzlük listesine ekleniyor. Liste kabardıkça da daha fazla slogan, daha çok hamaset ve şiddeti giderek artan korku ortalığa yayılıyor. Eleştirmekle yol göstermek, muhalefet etmekle tavsiye vermek aynı kefeye konuyor. Hakaret, itham, suçlama pervasızca yağıyor. İş yapmak, bir sorunu çözmek, bir gerçekle yüzleşmek, oy hesabı yapmadan bir mesele odaklanmak yerine muhalif fişlemek, farklı fikirleri kara deftere yazmak ve kibirle efelenmek atmosferi dolduruyor. Bu da bir kötü gidiş alametidir.

Bizatihi başkanlık sisteminin başarısızlığı rutin yollarla dahi çözülebilecek veya büyümeden üstesinden gelinebilecek meseleleri de çözümsüzlüğe mahkum ediyor. Seçimden bugüne kadar geçen sürede iyiye giden tek bir gösterge yoktur ve bazı rakamlar ise fazlasıyla kötüleşmektedir. Bu bariz kötüleşme tesadüfi veya konjonktürel değildir; salgınla da ilgisi yoktur. Yeni sistem başarı üretememektedir. Sistemin Cumhurbaşkanı’na yüklediği ve Cumhurbaşkanı’nın da üstlenmeye çok istekli olduğu görevler arasındaki koordinasyon zayıflamış durumdadır. Sadece bürokratik tecrübe değil siyasi kapasite de dışlandığı için devlet mekanizması yavaşlamış ve riskleri önceden göremez ve görüp tedbir alamaz hale gelmiştir. Ekonomi, dış politika, eğitim ve bilhassa yargı bu verimsizlik sarmalına dolanmış haldedir. İdarenin tabiatı gereği her kötü sektör diğerinin ayağına dolanmaktadır. İşlerin yolunda gitmediğine dair bir başka alamet ve işlerin yoldan çıkaran sebep de budur.

Devlet işleri ve hizmetleri verimsizleşince iktidar oy ve seçmen derdine düşer. Yapılacak ve yapılmayacak işler oy hesabına göre listelenir ve mesela iktidar partisine üye kazandırma kampanyası, birçok problemden daha öncelikli hale gelebilir.

Türkiye’nin idaresi ve bilhassa derinleşen meselelerin çözümü artık sadece odaklanma ve kolları sıvamayla mümkün değildir. Hem bu hem de sistemin köklü biçimde revize edilmesi, yetki ve sorumluluk paylaşımı ile hukuk otoritesinin tesisi zaruridir. Aksi takdirde, nasıl bugün dünden kötüyse, yarının da bugünden kötü olması mukadderdir.

YORUMLAR (50)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
50 Yorum