İstikbal İslâm’ındır

İstikbal İslâm’ındır

İnsanlık tarihi boyunca peygamber ve müminlerin kurtuluşunu, muhaliflerinin yok oluşunu haber veren pek çok ayet söz konusudur. Bunların Kur’an’da zikredilmesinin en önemli hikmeti, müminlerin bunlardan ders çıkarmaları ve haklarında ‘tarihin tekerrür etmesini’ sağlamaktır.

PROF. DR. NİYAZİ BEKİ-KARAR

Geleceğin hâkimi Kur’an’ın olacağını gösteren üç kaynak: Kur’an’ın kendisi, Kur’an’ın hakiki tefsiri olan Hz. Peygamberin hadisleri ve bu iki kaynağın yolunu takip eden asrın müceddidi Risale-i Nur.

Kur’an’ın Hatırlattıkları /Kur’an’ın Hareket Noktası:

İnsanlık tarihi boyunca peygamber ve müminlerin kurtuluşunu, muhaliflerinin yok oluşunu haber veren pek çok ayet söz konusudur. Bunların Kur’an’da zikredilmesinin en önemli hikmeti, müminlerin bunlardan ders çıkarmaları ve haklarında ‘tarihin tekerrür etmesini’ sağlamaktır. Kur’an’da galibiyet ve mağlubiyetin temel ilkelerine işaret edilmiştir. Bunlardan bazılarını canlı birer misal olarak arz etmeye çalışacağız.

I) Üstünlük Allah’ın ve elçilerinindir

“Allah, ‘Ben ve peygamberlerim mutlaka üstün geleceğiz’ diye yazmıştır. Hiç şüphesiz Allah karşı konulmaz kuvvet sahibi ve her şeyin mutlak galibidir” (Mücadele, 58/21) mealindeki ayette –zımnen-Allah’ın elçilerine tabi olanların da sonunda galip geleceklerine işaret edilmiştir.

II) İslam hâkim olmak için gelmiştir

“Bütün dinlere üstün kılmak için Resulünü hidayet ve hak dinle gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter” (Fetih, 48/28) mealindeki ayette Kur’an’ın ve İslam dininin istikbaldeki hâkimiyetine işaret edilmiştir. Geçmişte bu ayetin müjdesini tarih belgelemiştir: “Küre-i arzın yarısını ve nev’-i beşerin beşten birisini on dört asır bilâ-fasıla saltanat-ı maddiye ve maneviyesi altına alan” (Şualar, 36) Hz. Muhammed (s.a.v)’in geçen asırlardaki tarihi hâkimiyeti bunun şahididir. Geçmişin doğruluğu geleceğin doğruluğunun garantisidir. Bu da en mükemmel bir surette Hz. İsa ve Hz. Mehdi zamanında tahakkuk edecektir (krş. El-Bikaî, ilgili ayetin tefsiri).

III) Yeryüzünün varisleri Allah’ın salih kullarıdır

“Yemin olsun ki biz Zikir’den sonra Zebûr’da da: ‘Yeryüzüne ancak sâlih kullarım vâris olacaktır’ diye yazdık. Şüphesiz bu Kur’an’da Allah’a kulluk etmek isteyen kimseler için yeterli bilgi ve öğüt vardır” (Enbiya, 21/105-106) mealindeki ayette yeryüzünün hâkimiyeti salahat vasfına bağlı olarak tahakkuk edeceğine dikkat çekilmiştir. Salahat kavramı, yalnız dini manasıyla fazla ibadet edenlerin vasfı değildir. Salahat aynı zamanda salahiyet demektir. Salih amel işleyenler, cennete uygun amel işleyen salahiyetli kimseler anlamına gelir. Bu sebeple bu ayetin geniş kapsamına dindarlık yönü olmasa da hâkimiyeti sağlayabilecek uygun şartlara haiz olanlar da dâhil olabilir. Bunun sırrı şudur: “Her hakkın her vesilesi her zaman hak olmayabilir. Öyle de, her bâtılın her vesilesi de her zaman bâtıl olmayabilir. Neticesi şu çıkar: Hak olan bir vesile, bâtıl vesileye galiptir. Haksız olan kimse elindeki hak vesilesiyle, elinde haksız vesile bulunan haklıya galip gelir. Ve ‘el-hakku ya’lu’ hakikati tahakkuk eder.

Örneğin; “Bazen müminde cehalet gibi kâfir bir sıfat; kâfirde de ilim gibi mümin bir sıfat bulunabilir. Mümin bir sıfat olan ilim, kâfir bir sıfat olan cehalete galiptir. Dolaylı olarak da kâfirler müminlere, fasıklar salih kimselere galebe çalar” (krş. Sözler, 725). Diğer bir ifadeyle dinin fasığı dünyanın salihi, dinin salihi dünyanın fasığı olur. Salahat ön planda olduğundan dünyanın salihi olan fasıklar, dinin salihi, fakat dünyanın fasığı olan kimselere üstün gelir.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN