Torun: Astana süreci Türkiye'ye atılmış en büyük kazıktır

Gelecek Partisi Genel Sekreteri Cemalettin Kani Torun, KARAR TV'de Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un konuğu oldu. Dış politikadan, Türkiye'deki düzensiz göçmen soruna kadar gündemin öne çıkan başlıklarını değerlendirdi.

KARAR TV'de Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un sorularını yanıtlayan Gelecek Partisi Genel Sekreteri Cemalettin Kani Torun, Türkiye'ye İran üzerinden gelenlerin birinci sorumlusu Süleyman Soylu'dur ifadelerini kullanırken ''Türkiye'de Davutoğlu sonrası Astana süreci diye bir süreç başladı. Cumhurbaşkanı dış politikayı kendisi yönetmeye başladı. Astana süreci Türkiye'ye atılmış en büyük kazıktır'' dedi.

Polis Ankara Kızılay'da Somalililere ait bir kafeyi boşalttı. polisin kafe sahiplerine "gidin Esertepe'de, Uyanış'ta, Keçiören'de açın. Kızılay'da istenmiyor" ifadelerini kullandı. 2011-2014 yılları arasında Somali Büyükelçiliği görevi yapan Cemalettin Kani Torun olay sonrası kafe sahipleriyle görüştüğünü, ordayken öğrenci olarak gönderdikleri çocuklar olduğunu belirterek,

''Bu insanalar Türkiye'de okumuş, Türkiye'ye para getirmiş burada dükkan açmış, helalinden para kazanan, esnaflarla ilişkileri çok iyi olan insanlar. Somalilerle ilgili Süleyman Soylu'nun adamlarının yaptığı aslında Tayyip Erdoğan'a bir darbe. Çünkü Tayyip Erdoğan Somali'de popüler bir siyasetçidir. 2011'deki ziyaretinden beri Somaliler Erdoğan'ı sever. Somali'nin yeniden ayağa kalkmasında Türkiye'nin büyük payı vardır. Şimdi bunu yerle bir etmek için 3 tane dükkanla uğraşıyorlar. 3 genç lokanta açmış onlarla Türk polisi uğraşıyor bu yapılan imaj çökertme operasyonu, ayağına sıkmadır.'' şeklinde konuştu.

İRAN ÜZERİNDEN GELENLERİN SORUMLUSU SOYLU'DUR

Türkiye'nin göçmen politikasını değerlendiren Torun, ''Üçtür göçmen var şu anda Türkiye'de birincisi Suriyeliler şu andaki rakamı 3 milyon 700 deniliyor. Suriyelilerin hepsi kayıtlı, Suriyeliler gelince sığınmacı kartı alıyorlar. Avrupa Birliği'nin fonlarından para verildiği için belgeli geliyor. Artık aslında Suriyeliler de gelmiyor. İkincisi İran üzerinden gelen, Suriyeliler gibi aileli, çoluk çocuk değil de genç erkekler. Afganistan'dan Pakistan'dan genelde doğudan gelenler. Üçüncüsü de Türkiye'deki resmi hukuki yolla gelmiş olan, para getiren, ikamet izni almış yasal göçmenlerdir. Bunların bir kısmı da vatandaşlığa geçmiştir'' ifadelerini kullandı. Torun sözlerine şöyle devam etti:


''İran üzerinden gelenlerin birinci sorumlusu Süleyman Soylu'dur. 2016 Mayıs ayında 2.2 milyon Suriyeli, binlerle ifade edilecek Afgan, Pakistanlı vs vardı. Şimdi ise doğu sınırı kevgire döndü. Akın akın insanlar oradan girmeye başladı. Bu tarz durumlarda parayla geçişlerde çok olur. Türkiye bunları engellemeliydi. Bunların hiçbiri sığınmacı değiller, bunların hepsi ekonomik göçmendir. Hepsi güvenli bir ülke olan İran'dan geldikleri için Türkiye uluslararası anlaşmalar gereği bunları almak zorunda değil. İçişleri Bakanı sınırını koruyamıyorsa o koltukta oturmasınlar.''


Mülteciler konuşuldukça Türkiye'nin, Ahmet Davutoğlu ve Gelecek Partisi'ndeki siyaset yapan siyasetçilerin geçmiş dönemdeki uyguladığı politikalar üzerinden bu noktaya geldiği gibi bir algı var. Burada bir özeleştiri yapıyor musunuz? sorusunu da yanıtlayan Torun,

''Suriye meselesi Mart 2011'de başladı. Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan Başbakandı. 2014 yılına kadar 3 yıl sorumluluk büyük ölçüde hükümette idi. Dolayısıyla burada sadece Ahmet Davutoğlu'nun suçlamak haksızlık o dönemde iktidarın politikası yanlış mıydı? Bence doğruydu. Önce Suriye'de kendi halkına bomba atanları durdurmaya çalıştılar. Davutoğlu, Hakan Fidan defalarca gitti. Bir yerden sonra Türkiye büyükelçisini çekti ve daha sonrasında da muhalif grupları desteklemeye başladı. Bana kırılırsa kişisel görüşüm Türkiye o zaman doğrudan müdahil olsaydı, Rusya ve İran yokken niyeti rejim değiştirmese Türkiye rejimi o zaman değiştirebilirdi. O kadar çok müdahil olmadı. Dış politikada siz ne kadar doğru yaparsanız yapın uluslararası konjonktür, diğer aktörler sizin doğru yaptığınızı yanlışa çevirebilir o günün şartlarına göre Türkiye iyi niyetle davrandı. Türkiye burada kurban oldu. Batı ülkeleri elini çekerek Türkiye'yi ortada bıraktılar. Komple bir devlet politikasıdır bir kişinin üzerine yıkılması ahlaki değildir'' Torun sözlerine şunları ekledi:

''2016 yılında yapılan şey şuydu 2015'ten itibaren Ege'den geçişler başladı. Günde ortalama 7.000 insan geçiyordu ve burada yüzlerce insan ölüyordu. Dışişleri Bakanlığı o dönemde Başbakan ile karşılıklı konuşuldu bunlarla ilgili bir mutabakat yapıldı. 18 Mart mutabakatı buna göre Ege'den geçen her Suriyeliye karşılık buradan bir Suriyeli düzenli göçmen olarak Avrupa ülkelerine gönderilecek bu aslında uygulamaya başlandı. 7000 civarı geri iade oldu. 30.000 civarında Türkiye'den gitti.''

''Diğer bir madde de şuydu, Türkiye'ye Haziran sonunda vize muafiyeti alıyordu. Avrupa Birliği'ne vizesiz gidecekti. Burada 72 tane kriter vardı, bu 72 kriterin 6 tanesi kalmıştı. Terörün tanımı, kişisel verilerin korunması, siyasi etik yasası gibi maddeler çıkacaktı. Haziran sonunda Türkiye Avrupa'ya vizesiz gidecekti. Ahmet Davutoğlu bunu yaparsa bir daha gitmez burada kalıcı olur diye sadece onu göndermekle kalmadılar anlaşmayı da aslında uygulamadılar. Ondan sonra zaten Avrupa'da dış ilişkiler gerildi. Avrupa Birliği süreci de donmuş durumda.''

ASTANA SÜRECİ TÜRKİYE'YE ATILMIŞ EN BÜYÜK KAZIKTIR

Davutoğlu sonrası süreci de değerlendiren Torun, ''Türkiye o dönemde aslında Astana süreci diye Davutoğlu sonrası bir süreç başladı. Cumhurbaşkanı dış politikayı kendisi yönetmeye başladı. Astana süreci Türkiye'ye atılmış en büyük kazıktır. Astana süreci boyunca Türkiye bir tane fayda elde edemedi. Süreç boyunca Halebi boşalttırdı Ruslar girdi, Guta boşaltır Ruslar girdi oradan sığınmacı geldi. Onun sonunda da hiçbir şey kazanmadı. Türkiye Rusya ile arayı düzeltmek için bunlar yapıldı ve şu anda İdlib'de küçücük bir bölgede 4 milyon insan yaşıyor. Halbuki Halep daha düşmedi, Halep direndi. Türkiye'ye teslim olun dediği için düştü.'' dedi