Kitap dostları ve düşmanları

Bu köşede Necip Asım Yazıksız’ın Kitap isimli kitabından söz edip etmediğimi hatırlamıyorum. Etmiş olsam bile “et-tekrâru ahsen velev kâne yüz seksen”.

İlk baskısı 1893 yılında yapılan bu güzel kitap, Türker Acaroğlu tarafından sadeleştirilerek yayına hazırlanmış ve bir yayınevi tarafından kuruluşunun 10. yılı dolayısıyla özel bir tasarımla yayımlanmıştı. Fakat o kadar okuma hatası vardı ve o kadar kötü sadeleştirilmişti ki, İsmail Kara dayanamayıp “Yazıksız’ın Kitabına Yazık Edildi” diye bir eleştiri yazdı.

İsmail Kara’nın yazısından Kitab’ı yeniden hazırlayıp yayımlamak gerektiği sonucu çıkıyordu. Bu temenni karşılığını yıllar sonra bulmuş, Kitap, Ali Yıldız tarafından diline dokunulmadan, fakat bazı kelime, kavram ve terkipler sayfa altlarında açıklanmak suretiyle yeni harflere aktarılmış ve Büyüyen Ay Yayınları tarafından yayımlanmıştı.

* * *

Bu yazıyı Necip Asım’ın Kitap’ını bir kere daha tanıtmış olmak için yazmıyorum. Niyetim “Muhibbân-ı Kütüb” (Kitapseverler) ve “Mecânîn-i Kütüb” (Kitap Delileri) bölümlerinde anlatılanları hatırlatmak...

Yatakta kitap okumanın kitapseverlik raconunda yeri olmadığını ben Necip Asım’ın eserinden öğrenmiştim. Hakiki kitapseverler, sayfa kenarlarına haşiye yazmayı da doğru bulmazlarmış, ama bu ilkenin doğruluğundan emin değilim; kurşunkalemle sayfa kenarlarına kitabın canını acıtmadan notlar almak faydalıdır. Nitekim sahaflarda haşiyeli kitaplar daha yüksek fiyatlara alıcı buluyor.

Başka? Kitap kurtları acemi mücellitlerden ve yıpranmış ucuz ciltlerden hiç hazzetmez, sayfaları kolay çevirmek için parmak ıslatanlardan nefret ederlermiş. Ben de sahaflardan kitap alırken sayfaların üst kısımlarının uçlarında tükürük lekesi fark edersem, sahip olmayı çok arzuladığım bir kitap bile olsa, satın almaktan vazgeçerim. Kitapların açık bırakılmaması, açık haldeyken birbirinin üzerine konulmaması, okurken sigara içilmemesi, kitap arasında çiçek miçek kurutulmaması, çeşitli kitapların bir arada ciltlenmemesi, tozlarının kirli paçavralarla alınmaması, içlerindeki şekil, harita, illüstrasyon ve fotoğrafların asla çıkarılmaması da kitapseverliğin başlangıç ilkeleriymiş.

Bu ilkeleri benimsemiş “muhibbân-ı kütüb”, Frenkçe tabiriyle bibliyofiller, Necip Âsım Bey’in ifadesiyle “tetebbu ve tahassus”, yani incelemek ve ihtisas sahibi olmak için kitap edinirler. “Mecânîn-i kütüb” (bibliyomanlar) ise sadece toplar ve sahip olmanın hazzını yaşarlar. Kitap deliliği çok ileri noktalara varabilen bir hastalıktır. Necip Asım Bey, Astre adında bir kontun okuma yazma bilmediği halde elli iki bin beş yüz kitap topladığından söz eder. Don Vensant adında bir kitap delisi ise, çok istediği bir kitabı mezatta alamadığı için arkadaşını çekip vurmuş. Bazı meraklılar terekeye bile sevinir, yani kıskandıkları bibliyofil veya bibliyomanlardan birinin ölüp kitaplarının satışa çıkarılmasından mutlu olurlarmış.

Bibliolatry ise kitaba tapınmayı ifade eden bir terim. Bazıları bilgilerin iki kapak arasına girince kudsiyet, dolayısıyla dokunulmazlık kazandığını zanneder, “Kitapta öyle yazıyor!” derler ya…

20-01/12/ekran-resmi-2020-01-12-002112.png

Biblio-kleptomaniac’lar, yani kitap hırsızları ayrı bir bahis. Bir İngiliz lordu kitap hırsızlığıyla meşhurmuş; bir keresinde bir şatodan yazma bir İncil çalarken yakalanmış ve iki yıl hapse mahkûm edilmiş. Bizde de kitap meraklılarının isimlerini çok iyi bildiği, kütüphanelerini “yürütme” kitaplarla kurmuş usta hırsızların bulunduğunu kaydetmekle yetiniyorum. Kütüphanelerden ödünç aldıkları kitapları asla iade etmeyen meşhurlar da var.

* * *

İnsanların kitapla ilişki biçimleri bunlarla sınırlı değil. Kitap saklayanlar, kitap yakanlar ve kitap yırtanlar (biblioklast’lar) da vardır. Kitap yakmanın tarihinden daha önce bir yazımda söz ettiğimi hatırlıyorum. Necib Asım’ın Kitap’ında da bu konuda bir hayli malumat bulabilirsiniz. Biblioklastlara gelince... Kütüphanelerde çalışanlar, bu hastaların bıraktıkları izlerle çok sık karşılaşırlar. Not almaya üşenip gazete, dergi ve kitap sayfalarını yırtarak veya jiletleyip alarak başkalarının faydalanmasına mani olanlar da az değildir.

Son günlerde kitap yırtma hastalığının bir başka çeşidinin orta çıktığı kulağıma çalındı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde, önceki dönemde yayımlanmış bazı kitapların, kim tarafından yazıldığı, hazırlandığı, tasarlandığı, hangi tarihte ve nerede basıldığı, kaçıncı baskı olduğu, basıldığı yer gibi bilgilerin yer aldığı jenerik sayfaları yırtılarak, yani kimliksizleştirilerek gelişigüzel dağıtıldığı söyleniyor. İnanmıyorum; ama doğruysa, bunun bibliyofobinin, yani kitap korkusu ve düşmanlığının bir başka tezahürü olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Yetkililer lütfen bu söylentinin doğru olmadığını açıklasınlar.

Sevgili okuyucularım için yeni yılda bol kitaplı günler diliyorum.

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum