Küçül de cebime gir

Bir zamanlar bir bina büyüklüğünde olan bilgisayarlar, önce transistörlerin icadı, ardından nanoteknoloji sayesinde önce masaüstüne sığacak kadar küçüldüler, sonra dizüstü bilgisayar oldular. Bugünlerde ise küçülüp akıllı telefon olarak cebimize girdiler. Eskiden evlerde kütüphaneler olurdu. Evlere sığmayacak kadar çok kitap ise kütüphanelere yerleştirilirdi. Şimdi milyon tane kitabı tırnak kadar küçük bir hafıza kartına sığdırmak mümkün. Eskiden bilgiye ve kitaplara ulaşmak zordu. Şimdi birkaç tıklama ile insanlığın ürettiği bütün bilgiye ulaşmak hem hızlı, hem çok kolay. Eskiden kütüphanelerde indeks taraması yapılır, uygun yayın bulunur, sonra kitap alınır veya başkası almışsa geri gelmesi beklenirdi. Bugün saniyeler içerisinde ekranlarımızdan görüyoruz.

Nanoteknoloji atomlardan başlayarak malzemeyi tek tek inşa etmek manasına geliyor. Nano eski Yunanca’daki cüce kelimesinden geliyor. Nano teknoloji elektronikte, tıpta, bilgisayar sistemlerinde, haberleşmede, uzay teknolojisinde, kısacası her alanda kullanılan malzemelerin küçülmesi ve hafiflemesi fakat aynı zamanda performans ve gücünün artması herşeyin küçülüp cebimize girmesi demek.

19-03/24/z1.jpg

Geçtiğimiz hafta bir grup mühendislik öğrencileri ile beraber ilginç bir araştırma laboratuvarına teknik bir gezi düzenledik. Los Angeles’ın kuzeyinde, dağların arasında, sanki gizli bir üs gibi inşa edilmiş olan bu laboratuvar Dünya’nın en iyi üniversitelerinde yüksek lisans veya doktora yapmış, alanında en iyi bilim insanlarını bir araya toplamış ve günümüz meselelerine bilimin ışığında teknolojik çözümler üretmeye ve birçok mevzuda da yeni buluşlar ile bilime öncülük yapmaya çalışıyor. En büyük çalışma alanı ise nanoteknoloji.

19-03/24/z2.jpg

Ziyaret için önceden gidecek isimler tek tek bildirildi. Gerekli formlar doldurulup gönderildikten sonra ziyarete izin çıktı. Kapıda kimlik kontrolünün ardından, güvenlik görevlileri bizi ana binaya götürdüler. Orada laboratuvarın medya ve halkla ilişkiler bölümü karşıladı ve tesisler hakkında kısa bir bilgi verildi. Sonra büyük toplantı salonunda laboratuvarda çalışan bilim insanlarından bazıları ile tanıştık ve ne iş yaptıkları ve bu prestijli araştırma laboratuvarında nasıl işe başladıkları hakkında bilgiler aldık. Sonra iki gruba ayrılıp tesisleri gezmeye başladık.

İlk durağımız nanoteknolojinin kalbinin attığı yerdi. Yaklaşık 300 bin metrekare alana sahip olan laboratuvarın 10 tane temiz odası var. Bu odalara giriş ‘bunny suit’ denilen ve astronotların giydiği elbiseye benzer bir kıyafet ile giriliyor. Nanoteknolojinin en büyük düşmanı orada çalışan insanlar. Gözle görülmeyen ve bir saç telinin milyonda biri kadar küçük bir alanda elektronik devreler ve kartlar üreten tesislerde insanların ellerinden kopan minicik bir deri parçası, yarım damla ter veya bir saç teli milyonlarca dolarlık yatırımların ve bilimsel araştırmaların boşa gitmesi demek. Nefes alıp vermek bile bu odalar için tehlike arz ediyor. O sebeple bu temiz odalarda çalışan bilim insanları işe başlamadan önce kendileri için hazırlanmış ‘astronot’ elbiselerini giyiyorlar ve hazırlanmak 15-20 dakika sürüyor. Dışarı çıkmak da aynı şekilde uzun zaman alıyor.

Nanoteknoloji sayesinde elektronik devreler günden güne küçülüyor. Bugün en basit akıllı telefon bile 50 yıl önce Ay’a insan indiren bilgisayardan kat kat hızlı ve kapasitesi çok yüksek. Nanoteknolojiyi her alanda görmek mümkün. Bu laboratuvarın en önemli müşterileri ve sahipleri uçak ve uzay araçları üreten firmalar ve bazı devlet kurumları. Hal böyle olunca nanoteknoloji sayesinde uzaya gönderilen uydular, uçaklar ve uzay araçları günden güne daha az yer kaplıyor ve daha güçleniyor. Uzaya bir kg malzeme göndermek 15 bin dolara mal oluyor. Bu sebeple gönderilen malzemenin pahada ağır, kiloda hafif olması gerekiyor. Nanoteknoloji ile bu laboratuvarda üretilen malzemeler ve elektronik devreler her geçen gün daha da hafif ve teknik olarak yüksek kapasiteye sahip hale geliyor.

Malzeme bilimi ve kimya alanında da ilginç araştırmalar bu laboratuvarda yapılıyor. Bilimin sınırlarını zorlayan araştırma ve geliştirmelere öncü olmak isteyen bilim insanları Mikrofabrikasyon Teknolojisi Laboratuvarı ile havacılık ve savunma sanayiinde ciddi katkılar sağlıyorlar.

Süper bilgisayarlar ve yapay zeka alanında da çalışmalarını sürdüren laboratuvar insan beyni ve bilgisayar işlemcileri arasında bir model kurmaya çalışıyor. İnsan beyni inanılmaz bir bilgi işlem aracı. Beyin-Makine Zekası araştırmaları, insanların bilgiyi nasıl işlediğini ve çevre ile nasıl etkileşime girdiğini anlamak için beyin fonksiyonlarının hesaplamalı ve matematiksel modellenmesine odaklanır. Bu araştırma daha iyi eğitim sistemleri, gelişmiş insan karar destekleri, daha akıllı özerk sistemler ve beyin benzeri, düşük boyutlu fakat yüksek kapasiteli güç işleme sistemleri sağlayacaktır.

Laboratuvar gezimiz temiz odalardan sonra, hafif ve dayanıklı malzemeler üreten bölümle devam etti. Mor Ötesi ışıkla malzeme üretilen laboratuvar ilginç birimlerden oluşuyor. Uydularda kullanılan ve arı peteklerine benzeyen malzemelerin üretimi hem az yer kaplıyor hem de daha hafif.

Teknolojinin nimetlerini önceden kestirmek ve lider olmak ve havacılık ve savunma sanayiinde müşterilerine katkı sağlamak için her alanda çalışan laboratuvar 3 boyutlu yazıcılar konusu da atlamamış. Tahmin edilebilen her alanda her türlü malzemeyi yazabilen 3D yazıcılar, en çok seramik yazma konusunda problemleri vardı. Burada bu da çözülmüş. Artık 3 boyutlu yazıcılar seramik malzeme de yazabiliyorlar. Hatta gösterdikleri örneklerde roket nozılları bile yazdırmışlar.

Gezimiz bittiğinde okulu bitmek üzere olan öğrencilere bilim ve teknoloji alanında çalışmak için doktora yapmalarını ve eğitimlerini tamamladıklarında kendilerine iş başvurusu yapmalarını tavsiye ettiler.

Bu laboratuvarda çalışma ortamı da çok güzel. Bir tarafı yeşil ve yüksek dağlara, diğer tarafı Pasifik Okyanu’suna bakıyor. Teknik gezimiz bittiğinde Laboratuvar yönetimi öğrencilere okyanus manzaralı öğle yemeği ikram ederek, artan yemekleri de öğrencilerin çantalarına koyarak yolcu ettiler.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum