Kadın ruhundaki ‘güvercin tedirginliği’

Kadın ruhundaki ‘güvercin tedirginliği’

Şehir Tiyatroları’nın yeni oyunu ‘Hayat Der Gülümserim’ izleyiciyle buluştu. Yazar Özen Yula’nın yazıp yönettiği oyunda Sema Keçik tek kişilik muhteşem performansı ile göz dolduruyor. Keçik oyunda, yıkılıp yerine AVM yapılmak üzere olan tiyatro sahnesinde adaletsizliğe ve eşitsizliğe maruz kalmış 5 kadın karaktere hayat veren bir oyuncuyu canlandırıyor.

SALİHA SULTAN

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları bu yıl birçok yeni oyuna ev sahipliği yapıyor. Özen Yula’nın yazıp yönettiği ‘Hayat Der Gülümserim’ uzun bir pandemi bekleyişinin ardından nihayet seyircisiyle buluştu.

Oyuncu Sema Keçik, 75 dakikalık tek kişilik performansı ile göz doldurduğu oyunda Virginia Woolf’un ‘Kendine Ait Bir Oda’sı misali, yerine AVM yapılmak üzere olan tiyatrosunda canlandırmak istediği nice kadın rolleriyle ‘kendine ait bir sahne’ hayali kuran bir kadın olarak sahnede.

Üsküdar Muhasipzade Celal Sahnesi’nde izlediğim performansı boyunca kimi zaman ironik kimi zaman delice kahkahaları eşliğinde oyunculuğundaki hüznü, aşkı, tutkusu, kederi, inancı ve sesi ile izleyiciyi büyülenen Keçik’in sahnedeki bu tek kişilik dansı, Türkiye’de kadınların 1980’lerden itibaren hayat sahnesinde kendilerine biçilen roller yerine artık kendi benimsedikleri kimliğe bürünme arzusunun adeta bir resmi geçidi gibi…

oyun1.jpg

‘ARTIK BİRAZ DA BİZİMLE GURUR DUYUN’

Tiyatrosu yıkılmak üzere olan oyuncu da dahil 6 birbirinden renkli kadın portresinin sunulduğu oyunda Osmanlı döneminden bir kadın hikayesi de var, imkansız bir aşkın peşinde yitip giden bir pavyon şarkıcısının dramı da. Karakterlerden birinin salonda ünlediği “Şimdiye kadar birçok şeyle gurur duydu bu memleket, artık biraz da kadınlarımızla gurur duyun” cümlesi ise yazar Yula’nın vermek istediği mesajın özeti. Keçik’in oyun boyunca izleyicinin gözü önünde ustaca giyip çıkardığı kostümler eşliğindeki çırpınışlarına tiyatroya giren bir güvercinin kanat sesleri aralığında tanık olmak ise oldukça etkileyici. Bu atmosferde hissettiğimiz tam da kadın ruhunda yuva yapmış ‘bir güvercin tedirginliği’…

NİHAYETİNDE ‘HAYAT!’ DEYİP, GÜLÜMSEYİP GEÇMEMELİYDİK…

Oyun son ana kadar Keçik’in temposu hiç düşmeyen muhteşem performansıyla ilerliyor. Son sahnede ise Serkan Bacak tiyatroyu yıkıp yerine AVM yapmak isteyen müteahhit olarak sahnede boy gösteriyor. Şahsen Bacak’ın ‘laz müteahhit’ performansını muazzam bulsam da, oyunun böyle bir komedi unsuru ile bitmesini garipsedim. Şahit olduğumuz onca ‘büyülü gerçeklik’ten sonra oyunun seyirciyi tavlaması kesin bir güldürü ile sonlanmasına gerek var mıydı, bilemedim. Bu son sahne bana göre, metnin ve Keçik’in performansının izleyicide yarattığı duyguyu daha salondan çıkmadan hafifletiyor. Tam da eleştirdiğimiz günümüz hız ve sosyal medya çağıyla örtüşen bir son çünkü bu. Görür, tanık olur, hisseder, üzülür, kederlenir ve hatta öfkeleniriz. Sonra sıradaki o komik videoyu açar, yani evet, ‘hayat der gülümser’ geçeriz. Oysa artık günümüzde fazlasıyla şiddetle sarmalanan kadınların dramına karşı hayat deyip geçmemeye, en az bir laz müteahhit kadar inanmış ve adanmış bir şekilde bozuk düzeni yeniden inşa etmeye, odaklanmaya daha çok ihtiyacımız var. Yula, son sahnede yine de bunu düşündürmek istemiştir belki bize. Bu konuda kararı kendiniz vermek için, oyunu 17-20 Kasım, 24-27 Kasım tarihleri arasında Gaziosmanpaşa Sahnesi’nde izleyebilirsiniz.

oyun2.jpg

ADI BIR DEVRE VERILEN DE LÂLE DEĞIL MI?

Keçik oyunda ilk olarak eğlenceli bir Osmanlı kadını olan ‘Lale Sultan’ı canlandırıyor. Yula’nın kadınların renkli kurdelalı, süslü veya dar feraceler giymekten men edildiği bir dönem olduğu belirtilen bir döneme ait karakterinin, kadının adı olmadığı bir devire, Lale Devri’ne adını verdiği ironisi usta bir mizahın ürünü. Babasına inat mimar olup yıllarca yurt dışında yaşadıktan sonra ölüm döşeğindeyken hesaplaşmak için evine dönen Roza karakteri ise kadının siyasi mücadelesini sahneye taşıyor. ‘Öteki kadın’ olarak sahnede arz-ı endam eden pavyon şarkıcısı Şaheser, fedakarlıkla örülü aşk hikayesi bir yana, Keçik’in bu bölümde ustaca seslendirdiği ‘Bir ihtimal daha var’ şarkısı ile izleyiciden en çok alkış alan karakter. Fakat beni oyunda en çok etkileyen karakter Yeşilçam filmlerinden fırlama bir ‘Şöför Nebahat’ tiplemesi olan şöför Hatice Abla oldu diyebilirim. Bir Karadeniz kadını olarak, yazar Yula’nın bölgenin kadınlarının zorluklar karşısındaki direncini ve her şeye rağmen kaybetmediği neşesini bu karakterle kusursuz bir şekilde ortaya koyduğunu söyleyebilirim. İki oğluna bakmak için taksi şöförü olan ve sonunda hayatını vakfettiği çocuklarının bile ataerkil eleştirisine maruz kalan bu karakterin hikayesini Keçik’in sahnede bütün vücudundan taşan Karadeniz motifleri eşliğinde dillendirmesi ise büyüleyici...

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN