Karıncalar gibi çalışan bir adam: Necati Tonga

Karıncalar gibi çalışan bir adam: Necati Tonga

Her münevverin kitaplığında bulunması gereken önemli ve değerli eserlere imza atan Necati Tonga, karıncalar gibi çalışarak kütüphanemize birbirinden değerli eserler kazandırmaya devam ediyor.

TANER AY

Yazar ve edebiyat araştırmacısı Necati Tonga’nın yayıma hazırladığı ‘Şair Portreleri’ (Ziya İlhan Zaimoğlu) ile ‘Bizim Caddeden Portreler’ (Oğuz Özdeş) kitapları Ötüken Neşriyât, Güzide Sabri'nin ‘Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi’ ile ‘Nedret’ isimli romanları Can Yayınları tarafından geçtiğimiz günlerde okura sunuldu. Her münevverin kitaplığında bulunması gereken önemli ve değerli eserlere imza atan Tonga, karıncalar gibi çalışarak kütüphanemize birbirinden değerli eserler kazandırmaya devam ediyor.

Maalesef, '47 ve '57 kuşaklarından, ideolojilere mesâfeli veya ideolojilerine içeriden eleştiri getirme cesâretine sâhip münevverler pek çıkmadı. Edebiyat araştırmalarını da ideolojilerine bağlı gerçekleştirdiklerinden, genellikle değerli ve önemli şeyler kaleme alamadılar. Buna karşın, bu iki kuşak nedense günümüzün gençlerini küçümsüyorlar. Oysa, ne varsa onlarda var. Şaban Özdemir, Necati Tonga, Turgay Anar ve Bilen Işıktaş gibi genç arkadaşlarıma hayrânım. Onların her çalışmalarını büyük ilgiyle izliyorum ve çok şey öğreniyorum.

Kırıkkale'de yaşayan Necati Tonga'nın 2019 yılında Çolpan Kitap'tan yayımlanan ‘Bir Edebî Muhit Olarak Ankara’ isimli eseri benim başucu kitaplarımdandır. Bu eserden sonra karıncalar gibi çalışan Necati Tonga'nın sıkı bir takipçisi oldum. Geçtiğimiz günlerde yine onun yayıma hazırladığı ‘Şair Portreleri’ (Ziya İlhan Zaimoğlu) ile ‘Bizim Caddeden Portreler’ (Oğuz Özdeş) kitapları Ötüken Neşriyât'tan çıktı. İkisi de her münevverin kitaplığında bulunması gereken önemli ve değerli eserler. Ayrıca, bir süredir ‘Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler’ dizisine çalıştığımdan, Zaimoğlu'nun eserini okurken, kendisiyle birlikte İdris Ahmet Pura'yı, İsmail Safa Esgin'i, Haşim Nezihi Okay'ı, Vehbi Cem Aşkun'u ve Kemal Kaplancalı'yı listeme almayı unuttuğumu fark ettim. Bana onları anımsattığı için Tonga'ya müteşekkirim. Oğuz Özdeş'in portrelerini okurken ise çok keyif aldım.

Yıllardır Ahmet Zeki Pamuk ile Güzide Sabri'nin romanlarının niçin yeni baskılarının yapılmadığını konuşup dururduk. Necati Tonga'nın Can Yayınları'nın ‘Miras’ dizisi için Güzide Sabri'nin ‘Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi’ ile ‘Nedret’ isimli romanlarını yayıma hazırlamış olması beni çok sevindirdi. Romanların kapak tasarımları da nefis. Umarım ‘Miras’ dizisinden Güzide Sabri'nin diğer eserleri de yayımlanır.

Bu kitaplarla birlikte eğer henüz okumadıysanız Tonga'nın ‘Bir Edebî Muhit Olarak Ankara’ isimli eserini de okumanızı ısrârla öneririm. Sanırım baskısı var. Müthiş bir araştırma ve bildiğim kadarıyla Tonga'nın hazırladığı asıl metnin sadece bir kısmı. Bir gün tamamının büyük boy ve bol resimli baskısının yapılacağını umuyorum.

MAHFİL VE MUHİT ARASINDAKİ FARK

Okurlar için küçük bir not düşeyim: Ahmet Murat'ın TRT2 için hazırlayıp sunduğu ‘Edebiyat Söyleşileri’ programının 46'ncı bölümü Tonga'nın ‘Bir Edebî Muhit Olarak Ankara’ isimli eserine ayrılmıştı. Bu söyleşiyi bir ara YouTube kanalında görmüş ve yeniden izlemiştim. Tonga programda gerçekten önemli şeyler söylüyordu ve pek çok yazarın karıştırdığı ‘mahfil’ ile ‘muhit’ arasındaki farkı da seyirciye açıklıyordu.

Tonga, öncelikle edebi muhit kavramının İstanbul gibi şehir babında düşünülmesi gerektiğinin altını çizerek, edebi mahfilin ise şair ve yazarların buluştuğu ve birbiriyle iletişime geçtikleri bazen bir ev, bazen bir otel, bazen bir pastane gibi daha dar bir mekan olduğunu kaydediyor. Edebiyat mahfili kavramının temelinin konak ve saray kültürüne dayandığını vurgulayan Tonga, matbaanın icadından sonra özgürleşerek, kafelere kadar taşındığını anlatıyor. Bir haminin gölgesinde gelişen mahfillerin, İstanbul’da Osmanlı döneminde şair ve yazar evlerine taşındığını belirterek, İbnülemin’in Arif Hikmet’in evlerini hatırlatıyor, batıdaki mahfiller ile koşut bir paralel seyrettiğini ayrıca belli bir periyodu olduğunu kaydediyor.

Tonga, mahfile yakın bir örnek olarak 1940’ların önemli bir sanat hamisi olarak bilinen Nahit Fıratlı’yı şu ifadelerle aktarıyor: “Evini önemli edebiyatçılara açıyor ve herkes gidemiyor evine. Ses yükseltilemiyor mesela, kuralları var. Ahmet Hamdi’den Peyami Safa’ya, Can Yücel’den Nurullah Ataç’a çok kişi gidiyor.

Saygın bir edebiyat öğretmeni kendisi, eşi Halil Vedat Fıratlı vesilesiyle çok kişiyle tanışıyor. Nahit hanım ayrıca Gülten Akın’ın hocası. Şair ve yazarlar gidip geldikçe birbiriyle iletişime geçiyorlar. Yaprak, Tercüme dergileri bu evdeki toplantılarda ortaya çıkıyor.” Konu hakkındaki sohbeti YouTube’dan izleyebilirsiniz.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN