Mücadele için ümit lazım

Uzun bir yazı dizisi ile siber sömürgecilik nedir, siber sömürgecilikle nasıl mücadele edilir sorularına cevap aradık. Siber sömürgecilikle mücadelenin beş öncelikli cephesini belirleyip her birinde neler yapmamız gerektiğini dilimiz döndükçe anlatmaya, bir yol haritası çizmeye çalıştık.

Bundan böyle “savaş” konseptinin kökten değişeceğini, savaş uçaklarının, helikopterlerin, tankların, topların, tüfeklerin, füzelerin, bombaların azalarak biteceğini öngörüyoruz. Her şeyin çevrimiçi hâle geldiği, hayatın sanal alana taşındığı bir dünyada bundan böyle “asıl savaş” sanal alanda cereyan edecek.

Bir ülkenin elektrik şebekesini, yahut bankalarını bir tuşla çalışmaz hâle getirerek o ülkeyi hem ekonomik hem moral anlamda çökertebilecek teknolojiye sahipseniz bombalarla uğraşmazsınız.

Ama tehlike bundan ibaret değil.

Belki kurumlara yönelik siber tehditlere karşı, doğru teknolojik tedbirleri alarak mücadele vermek mümkün olabilir. Fakat verilerinin mahremiyetini koruyamayan, bunun önemini kavrayamayan, siber sömürgeciliğe karşı bir bilinç geliştiremeyen milletler, “nevzuhur dijital yeryüzü Tanrı’larının” elinde oyuncak olmaya mahkûm olacak.

O “yeryüzü tanrıları”, bunu bildikleri için astronomik yatırımlar yapıyor, devasa altyapılar hazırlıyor ve “ürünlerini” insanlığa “bedava” sunuyorlar. Çünkü biliyorlar ki zihinlerinin en kuytu köşelerini öğrenerek avuçlarına aldıkları kimseler, tehdit olmaktan çıkıp sadece para kazandıran yağlı müşterilere dönüşecek.

Canlarını sıkan insanların bir kısmını diğer kısmına düşürmek, siber sömürgelerinde istedikleri anda bir iç savaş çıkartmak onlar için işten bile değil. Çünkü sanal âlemde insanların nefretlerini, korkularını, beklentilerini sinsice öğrenen algoritmalar, toplumsal fay hatlarını da tespit etmiş durumda. Kimleri milliyetçilik gayretiyle hareketlendirebileceklerini, kimleri mezhep düşmanlığıyla galeyana getirebileceklerini, kimleri ırkçılık damarından kışkırtabileceklerini, kimleri dini inançlarını istismar ederek sokağa döküp birbirlerinin karşısına dikebileceklerini biliyorlar.

***

Bu konudaki yazı dizisini bitirirken, yazılarıma gelen tepkilerden de bahsetmek istiyorum.

Yapılan yorumlarda öne çıkan derin ümitsizlik hissi çok çarpıcıydı.

İnsanlar her şeyden önce bizde, bahsettiğimiz “temiz” alternatifleri oluşturacak bir farkındalığın, iradenin ve kabiliyetin varlığına inanmadıklarını beyan ettiler.
Yazı dizimiz boyunca sürekli olarak, üretmeyi önerdiğimiz alternatiflerin, başka türlü tarassut araçlarına dönüşmesi halinde hükmünü yitireceğinin altını çizdik. Okuyucularımız “mahremiyete saygılı, bizi gerçekten izlemeyen alternatif dijital araçları üretme” önerimizi gerçekleştirilebilir bulmadılar. Alternatifler serbest piyasada üretilse bile devletimizi yönetenlerin bu “ütopik” vizyonu asla benimsemeyeceklerini, mahremiyetimizi asla önemsemeyeceklerini, eninde sonunda mahrem iletişim verilerinin peşine düşeceklerini söylediler.

Yerli ve milli bir mesajlaşma uygulaması kullanıp tüm mahrem iletişimini devletin önüne sereceğine bu bilgilerini WhatsApp’ın kullanmasını tercih edeceğini söyleyen okurlarımız oldu. Sosyal medya başta olmak üzere bizim siber sömürgecilik aracı olarak tanımladığımız birçok uygulamanın aslında “özgürleştirici” uygulamalar olduğunu, bunların yerli ve milli alternatiflerini üretmenin ve bunlara erişimi sınırlamanın ancak yerel bir dijital diktatörlüğün yolunu açacağını söylüyorlardı.

Bahse konu alternatifleri oluşturmak için ihtiyaç duyduğumuz nitelikli insan gücünü hızla kaybettiğimizin ifade edildiği yorumların sayısı dikkat çekiciydi.

Bir de bu işlerin devlet memurları eliyle yapılabilecek işler olmadığına dair vurgularımıza rağmen yorumcular devlet bürokrasisine hem kabiliyet hem de niyet noktasında güvenmediklerini dile getirdiler.

Özgürlük alanının, beka problemi, terörle mücadele gibi sebepler gösterilerek gün be gün daraltılması, hem adalete hem devlete duyulan güveni temelinden sarsmış görünüyor. Bu güveni yeniden tesis etmeden siber sömürgecilikle mücadele edebilmek pek mümkün görünmüyor.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum