Politik olan

Politik olan, olmayanı belirliyor. Karmaşık süreçlerin sonucu oluşan siyasal erk, aldığı kararlar, yürürlüğe koyduğu eylemlerin neticesinde ortaya çıkan durumlarla siyasal gücünün büyüklüğüne bağlı olarak bazan bir bir bölgeyi, bazan küresel denebilecek büyüklükteki akışları etkileyebiliyor.

Kasım Süleymanî suikasti, içindeki küresel güçler sebebiyle bölgesel ve küresel bir dizi sonuç doğurdu. İçinde, roketle sivil uçak düşürülmesi sebebiyle uluslararası hukuk sorunlarının da bulunduğu atmosfer, şimdilik sadece bölgesel kriz ortamını daha da yoğunlaştırmış gözüküyor.

Tabiatın küresel matrisleri politik olandan farklı işliyor.

Yangınlar, kasırgalar, depremler, sel baskınları başka ve önlenemez boyutta bambaşka sonuçların kapısını açıyor ya da kapıyor.

İran-ABD-Irak denklemsizliğinden çıkıp Türkiye-Libya-Tunus-Cezayir karesine baktığımızda, orada da Akdeniz’in diğer blok sâkinlerini köpürten gelişmeler görüyoruz.

İki farklı fotoğrafın birincisinde güç ya da güçsüzlüğe dayalı kaotik başlangıç sebep ve sonuçlar ön planda iken, ikinci fotoğrafta diplomatik akılların birlikteliğini okumak mümkün.

General Hafter, General Süleymanî, General Sisi…Ne çok general.

Bir de evindeki televizyondan ajansları dinlerken oradan oraya savrulan ve arada yoğun reklam bombardımanını maruz kalmaktan hiç kurtulamayan milyonlarca sivil insan da var.

Eskiden biraz kolaydı sanki bu işler; “Ne olacak bu memleketin hâli?” diye sorulduğu zaman herkes kendi müktesebatınca bir cevap verir ve bu cevabın cevaplar içinde bir yeri olurdu. Şimdi uzman kaynayan ekranlarda kafalar biraz şinanay sanki.

Politik olan, etkisi yalnız politik alanla sınırlı kalmayan sonuçlar üretmeyi sürdürse de, her sabah yeniden doğan güneş, ve her akşam dünyaya inmeye başlayan gece başka boyutların şarkısına işaret çakmayı sürdürüyor.

İyi geceler Dünya.

20-01/13/ekran-resmi-2020-01-13-235600.png

Askerimiz Libya’da

Ben izlemedim, izleyenlerin aktarıcısıyım.

Yapılan anlaşma sonucu Libya’ya ayak basan askerimiz sevinçle karşılanmış. Aksi zaten beklenmiyordu. Tarih bazan beklenmedik biçimlerle ilerliyor. Libya da olan da bu. Yeri gelmişken Ömer Muhtar’a bin selam.

XIX

Biz de ağız dalaşına ve mücadeleye girmemeliyiz. Böyle şeylerden uzaklaşmalı ve bu adamların düşüncesizliklerinden kaynaklanan her ne varsa önemsememeliyiz. Kaldı ki düşüncesizlik olmadan bunlar olmaz. Halkın gelişigüzel sahip olduğu itibarlara da, yaptığı haksızlıklara da önem vermemeliyiz. Ne bunlara üzülmeli ne itibarlara sevinmeliyiz.

Yoksa saldırılara karşı duyduğumuz büyük korku veya onların verdiği yorgunluk yüzünden önemli şeyleri ihmal ederiz ve hoşumuza gitmeyen bir şey duyduğumuzda zayıf endişemiz baskın gelince, devletimiz ve kendimiz için yerine getirmemiz gereken görevleri bazen bizim için yararlı oldukları halde görmezden geliriz. Bazen de nüfuzlulara öfkelenip bu ruh hâlimizi abartılı bir özgürlükle sergileriz. Ama özgürlük hiçbir şeye katlanamamak değildir, kendimizi kandırırız.(…) Seneca-Bilgenin Sarsılmazlığı- Çeviren: Elif Burcu Özkan-Doğu Batı Yayınları

Terörizm mi?

Başlangıçta “terörist” Terör’ü meşru gören ve uygulayan kişiydi. Bu nesnel bir adlandırmaydı ve ancak siyasî muarızları açısından yüz kızartıcı sayılıyordu. Örneğin Fransız Devrimi sırasında Kamu Güvenliği Komitesi’nde yer alan önde gelen Jakobenler kendilerinin “terörist” olduğunu belirtmekten hiç rahatsızlık duymamışlardı. Terör’ü resmen günlük işlerinin bir parçası hâline getirmişlerdi. (…)

Açıkça devlet iktidarının uygulanışındaki özel durumu niteleyen “terörizm” sözcüğünün yavaş yavaş tam tersini imler hâle gelmesi dikkat çekicidir. (…)

“Terörist” artık siyasî bir yönelimi yazda falanca durumdaki bir imkânı değil, daha çok ve münhasıran eylemin biçimini belirtmektedir. Ve bunu da üç ölçüte göre yapmaktadır.

Kamuoyuna ve onu şekillendirmeye çalışanlara göre, öncelikle gerçek ya da mitolojik yasadışı şebekelerin ürünü olan ve devletin yapmadığı seyirlik eyleme “terörist” denir. İkinci olarak öldürmeyi ya da imha etmeyi hedefleyen, şiddete dayalı bir eylemdir. Son olarak da sivillerle savaşçılar arasında ayrım yapmayan bir eylemdir. (…) Alain Badiou-Sonsuz Düşünce- Çevirenler: Işık Ergüden-Tuncay Birkan-Metis

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.