Sindirilmiş ve korkutulmuş kadrolar kriz yönetemez

Türkiye ekonomisinin göz göre göre kaçınılmaz bir krize doğru, her gün biraz daha yaklaştığı bu günlerde bürokrat ve siyasetçilerin ne yapabileceği üzerinde düşünmeye başlamalıyız.

2017 yılında Türkiye dünyanın en yüksek büyüyen ülkelerinden bir olmuştu: %7,4. Yaşanan 2018 ve 2019 krizlerinin temelinde bu hızlı büyüme oranı ile aşırı açılmanın tetiklediği diğer olumsuzlukların etkisi oldu.

VERİLER NE DİYOR?

TL krediler, 2017 yılında 281 milyar TL veya %25 arttı; 2020 yılının ilk yedi ayında 568 milyar TL veya %35.

Menkul Değerler(bankaların ellerinde tuttukları bono, tahvil ve sukuklar) 2017 yılında sadece 28 milyar TL veya %12 arttı; 2020’nin ilk yedi ayında 204 milyar TL veya %35.

Mevduat/Katılım Fonları 2017 yılında 109 milyar TL veya % 13 arttı; 2020’nin ilk yedi ayında 296 milyar TL veya % 23 ile ilaveten 18 milyar dolar.

Her bakımdan “parasal genişleme”ye sebep olan bu para basma işlemleri eninde sonunda toplam talebi artıracak, toplam talebin bir kısmı ithal ürünlere olacak, ithal ürün talebi cari açığı artıracak ve cari açık da kurları artıracaktır.

Yılsonunda 5,95 TL olan dolar kuru, yazıyı yazdığım anda %24 artışla 7,35 TL olmuş.

Kurlardaki bu %24’lük artışın krediler, menkul kıymetler ve mevduat/katılım fonlarındaki artıştan kaynaklandığı çok açık.

TCMB’deki, BDDK’daki veya TCMB’deki bürokrat arkadaşların üstün yetenekli insanlar olduğuna dair hiç şüphem yok, çoğunu tanıyorum. Fakat söz dinlemediği iddia edilerek ve devlet teamülleri yerle bir edilerek işten atılan eski Başkan Sayın Murat Çetinkaya’nın muhatap olduğu vahşi muamele hiç kimsenin aklından çıkmıyor.

İş güvenliği olmayan, sindirilmiş ve korkutulmuş bürokratlar, işlerinin uzmanları olarak, ne yapılmasını bildikleri halde ekonominin ihtiyaç duyduğu gerçek müdahaleleri yapamayacaklardır.

Eğer böyle devam ederse enflasyonun %20’yi aşabileceğini geçen pazartesi günü, yani döviz kurları sıçramadan önce, yazdığım yazıda iddia etmiştim.
Hâlbuki gerekli ve en doğru hamleler tam zamanında alınırsa enflasyon %15’i geçmeyebilir;

A) TCMB, ilk PPK’da %8,25 olan faizleri %12’ye yükseltmeli ve her ay bu oranı %1 artırabileceğini alenen açıklamalı,

B) Para politikası araçları sonuna kadar kullanılmalı: Mesela APİ’den verilen tutarlar azaltılmalı, pahalılaşmalı ve TCMB elindeki 91 milyar TL’lik menkul kıymetleri satmaya başlamalı

C) Aynı anda TCMB, BDDK ve diğer kurumlar hep birlikte makro ihtiyati tedbirler almalıdır.

Fakat malum sebeplerle bu tedbirler alınmayacaktır.

En muhtemel senaryo, GLP (geç likidite penceresi) gibi dolaylı faiz artırımları, piyasalara daha az fon vermek gibi para politikası araçları ve başta “aktif rasyosu” olmak üzere bazı “makro ihtiyati tedbirler” alınması olacaktır ve muhtemelen, bunun ötesine geçilmeyecektir.

Böyle olunca da enflasyon belki %20’yi aşmayacak ve kurlar da, bir yıllık bir süre zarfında %15 ila %20 arasında artacak ve bu, kimseye sürpriz olmayacaktır.

Velev ki A, B, C olarak sıraladığımız doğru kararlar alındı ve enflasyon %15’ten döndü; eş dönemde kur artışları da %10 seviyesinde kaldı; olacak olan, mevcut ekonomik süreç ve şartların zayıflayarak devam etmesidir. Türkiye’nin uzun vadeli ihtiyacı bu seçenek bile olamaz.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Ak Parti’nin, Türk ekonomisine herhangi olumlu bir katkı sunma ihtimali her geçen gün azalıyor, görünüm bu.

OLACAK OLAN

Türkiye gibi “dışa açık ekonomiler” kendi ihtiyaçlarını eninde sonunda siyasilere dayatırlar. 2001 krizinden önce Türkiye ekonomisinin ihtiyaçlarını ve yapılması gerekenleri bürokrat ve siyasilerin bildiğini Kemal Derviş gelince anladık.

Hükümet, IMF etiketli Kemal Derviş’in her istediğini kanunlaştırdı. Kemal Derviş’in tasarladığı uzmanlaşmış ve odaklanmış ekonomik kurumlar ve yönetim tarzlarını işletmek Ak Partiye nasip oldu ve faydasını gördüler.

Siyasiler, bürokratlar ve borçlular er ya da geç gerekli olan tüm tedbirleri alırlar, ya isteyerek ya da alacaklıların dayatmasıyla; ancak hem bu yola girmek hem de girmemek, maalesef, iktidar olan siyasiler için her zaman bir hezimetin başlangıcıdır.

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum