Suriye’de nüfuz alanları siyaseti

Suriye’de takvimin hızlı işlediği bir dönemden geçiyoruz. Bu çözümle alakalı suni bir iyimserliğe yol açmamalı çünkü çözümden hala çok uzaktayız. Aktörler henüz bütün opsiyonlarını tükettiklerini ve limitlerini zorladıklarını düşünmüyorlar. Fakat cereyan eden hızlı diplomasi, masaya konulan teklifler, farklı aktörlerin direnci iki noktanın altının kalın çizgilerle çizilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Birincisi, Suriye’nin bütün kalmasının tek yolu uygulanabilir ve kabul edilebilir bir adem-i merkeziyetçi siyasal sistemin inşasını gerekli kılıyor. İkincisi, bu birinci maddenin hem bir sonucu hem de sebebi olarak Suriye’de sınırları belirginleşmeye başlayan nüfuz alanları ortaya çıkıyor. Bu Suriye’de mevzubahis nüfuz alanlarının dışında kalan gri alanların olmadığı manasına gelmesin. Rakka örneğinde olduğu gibi Suriye’de henüz herhangi bir bölgesel veya uluslararası gücün nüfuz alanına girmemiş alanlar mevcuttur. Zaten bu gri alanların kim tarafından kontrol edileceği ve kimin nüfuz alanına dahil olacağı etrafında ciddi bir rekabet yaşanıyor. Bu alanlar aynı zamanda Suriye’de başlıca gerilim alanlarını da teşkil ediyor.

Daha açmak gerekirse, Suriye’de fiili olarak nüfuz alanları siyaseti icra ediliyor. Bu siyaset de kendisinden ümit edilenin tersi bir sonuç vermeye namzet görünüyor. Suriye’ye müdahale eden her ülke Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını gerekçeleri arasında saydı. Zaten Suriye’nin toprak bütünlüğünü açıktan sorunsallaştıran hiçbir güç yok. Fakat her yeni gücün müdahalesi, Suriye’de yeni fiili durumlar yarattı ve yeni siyasal haritaların doğmasına yol açtı. Suriye’de her geçen gün İran, Türkiye, Amerika, Rusya ve hatta Ürdün’ün de kapsamı ve sınırları daha belirginleşmeye başlan nüfuz alanları mevcut.

Bu Suriye’yi daha parçalı bir yapı haline getiriyor. Merkezi bir devlet imkanını ortadan kaldırıyor. Örneğin Türkiye’nin son harekatının Suriye’de YPG’nin ilerleyişine ket vurduğu aşikar. IŞİD’i sınırdan söküp gerilettiği de ortadadır. Fakat Suriye’nin siyasal veya idari bütünlüğüne ciddi bir katkı yaptığı konusu en azından muammalıdır. Suriye’de niyetlerden ziyade korkuların şekillendirdiği bir harita ortaya çıkıyor.

Türkiye’nin Cerablus operasyonuna tekrardan dönecek olursak, öncelikle nereye kadar devam edeceği kestirelemeyen bir bağımlılık ilişkisi ortaya çıkıyor. ÖSO, ilerleyişini Türkiye’ye borçlu. Türkiye’nin desteğinden mahrum kalırsa, bu ilerleyişini sürdürüp sürdüremeyeceği şüphelidir. Muhtemelen sürdüremeyecektir. Bu da Türkiye’nin bir süre daha sahada fiili bir şekilde kalması gerektiğini gösteriyor. Bu sürede Türkiye’nin sağladığı güvenlik şemsiyesi altında ÖSO’nun kökleşmesi ve kendi ayakları üzerinde durmasını bekleyeceğiz. Bu da kısa sürede ve maliyetsiz gerçekleşmeyecek gibi duruyor.

Aslında bu resim sadece ÖSO ile Türkiye arasında geçerli bir resim değildir. Suriye’de sahada mücadele eden her bir aktörün bağımlılık ilişkisi kurduğu bir dış aktör mevcuttur. Sahadaki bu aktörler etkinliklerinin devamını hatta hayatta kalabilmelerini bu dış desteğe muhtaçlar. ÖSO’nun Türkiye (daha sınırlı bir şekilde Suudi Arabistan ve Katar ile kurduğu) ilişkinin bir benzerini, YPG (SDG) ABD ile kuruyor. Rejim, İran (dolayısıyla Hizbullah’la) ve Rusya ile kuruyor. Dış destek kesilirse, buradaki hiçbir aktör ayakları üzerinde duramaz. Bu bağımlılık ilişkisi vekalet savaşlarına ve nüfuz alanları siyasetine zemin hazırlıyor. Sahadaki hiçbir grup Suriye’nin tamamına hitap edemiyor. Şu anda Suriye’de siyasal olarak etnik ve mezhebi bağların üzerine çıkabilen, kuşatıcı bir şekilde Suriyeli kimliğine hitap edebilen bir aktör yok. Böyle bir aktör olmadığı için de Suriye’de çözüm ümidi içeriden dışarıya taşınmış durumda. Dış aktörlerin belli bir çerçeve üzerine uzlaşmaları ve daha sonra bu uzlaşılan çerçeveye de Suriye’de destekledikleri grupları ikna etmeleri veya daha doğru bir tabirle zorlamaları bekleniyor. Bu resmin ortaya çıkaracağı çözüm yan yana kümeler halinde duran bir Suriye resmi olacaktır. Buradan kuşatıcı bir Suriyeli kimliği de merkezi bir siyasal sistem de çıkmaz.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum