Tek başına bir ‘sürekli kurban’ Stalin

Kapalı büyük rejimler ve onların kapalı liderleri her zaman merak uyandırır. Hayatlarının düğümleri kadar verdikleri kararların etkileri hâlâ yaşıyordur çünkü. Arkaik birer kalıntı olmadıkları gibi Stalin’in Kırım sürgünü özelinde hissedebileceğimiz şekilde bizi daha yakından ilgilendiren sonuçların muhatabıyızdır. Daha nice yerinden yurdundan haksız yere sürgün edilmiş halk ve sayısız insanın dökülmüş kanı da vardır ortada. Stalin bunun da ötesinde bir mesele hatta kavram. Stalinizm diye ne zaman nerede hortlayacağı belli olmayan bir ruhtan bile söz edebiliriz. Dünya sinema endüstrisinin Hitler’e duyduğu hikaye üretme iştahı neden ondan esirgenir anlamış değilim.

Stalin’in önüne konulacak hiçbir sıfat kendisi kadar güçlü ve açıklayıcı değil üstelik. Lenin ile başlayıp Troçki, Rykov, Bukharin kimi koyarsanız koyun anında yok etme yeteneğine sahip bir isim bu. Lenin sonrası Rusya’sı dahil tarihin akışına yön vermiş Marksist teorinin en sert uygulayıcısı olmuş çelişik bir kişilikten söz ediliyor.

***

Bugünlerde, Stephen Kotin’in toplam üç ciltlik çalışmasının okurla buluşan ‘Stalin, İktidar Paradokları 1878-1928’ isimli biyografinin ilk cildine dalmış durumdayım. Totalitarizmin son dönemde dünyada yeniden güç kazanmasını Stalin örneğinden okumanın zihin açıcı yanları var. İnsan ve toplum ilişkileri yanında dönem şartları bu tür kişilikleri nasıl şekillendiriyor onu da sezdiriyor Stephen Kotkin. ‘Sovyetler Birliği’ne dönüşüm sürecinde Rusya’nın dünyadaki gücünü ve Stalin’in Rusya’daki gücünü bize anlatma’yı hedeflese de aslında Stalin olmadan bütün hedefler boşluğa düşüp yön değiştiriyor. Tarihsel özneler kilit konumdadırlar sonuçta toplumlar için. Sorumlulukları da bu yüzden büyük.

Tarihçi E.H.Carr; ‘tarihteki diğer önemli adamların hepsine kıyasla, Stalin kişinin koşulları değil koşulların kişiyi yarattığı tezine çok iyi bir örnekti’ sözleriyle öznenin kara suçunu hafifletmeye çalışsa bile S. Kotkin bu görüşün ‘tümüyle ve her şartta yanlış’ olduğunu vurguluyor. ‘Stalin diktatörlüğü büyük yapısal güçlerin eseridir’ vurgusuyla Rusya otokrat siyasal sistemine göz kırpsa bile toplama baktığımızda Kafkasya’nın işgali, Çarlık rejiminin gizli polis düşkünlüğü, Avrupa’nın hayali sosyalizm projesi, küresel süper-güç rekabetleri ve yıkıcı dünya savaşı gibi etkenler Stalin’in kişiliği ve tercihlerinde anlam buluyor.

Bir biyografiyi ayrıştıran ana nokta olayları gerçeğe bağlı olarak sıralaması değil bu olayların öznede nasıl olgulara evrildiğini sergilemesidir. ‘Daha geniş katılımlı bir hizip oluşturmak, düşmanını bölmek, kanaatlerine gerekli taktik düşünceleri de eklemek konusunda başarısız’ Troçki’nin aksine Stalin tam da bunları yapabilen adamdır. ‘Sahip olduğu çok katmanlı kişisel iktidar araçlarıyla kendisinden farklı fikirler ifade edenlerin acımasızca izini sürerken, hep kendisini kurban addeden’ Stalin’den de söz ediyoruz. Buradaki anahtar durum ‘kendisini sürekli kurban görme’ halidir. Ve bu halin günümüzdeki kimi yansımalara ayna tutması şaşırtıcıdır. Celladın kendisini kurban sayması ileri psikiyatrinin derin konusu olmalı.

‘Kindar ve tedirgin’ Stalin’i yaratan şartlar ya da Stalin ile özleşen yeni şartlar, onu ‘istediğinde son derece cana yakın olabilen despot eğilimli biri’ yaparken aynı zamanda ‘esnek bir pragmatik ideolog’, hiç vazgeçmeyen bir stratejik savaşçıya da dönüştürebilir. Bir insanın hem kurnaz hem de at gözlüğü takmış bir hükümdar olarak tanımlanması karmaşıklık içinde bir karmaşıklıktır.

***

S. Kotkin, Stalin’i çocukluk ve sonrası çevresinden devşirdiği çok yönlü bilgilerle destekleyerek kurmaya da çalışıyor ancak orada saplanıp kalmıyor. ‘Biyografi öznelerinin kişilik oluşumunun, otorite ve itaate - yani iktidara- dair görüşlerinin , çocuklukta ve özellikle aile içinde şekillendiğine’ atıf yaparken Rusya ve dünya şartlarını göz ardı etmiyor. Özellikle 1929 küresel krizinin ‘Stalin’in büyük, öngörülemeyen talihi olduğunu’ vurguluyor. Stalin ve sistemine meşruiyet kazandıran ve kaldıraç görevi gören kriz, kapitalizm ve paranın küresel ikiyüzlülük ve yalanını da açıklar. Çünkü teknoloji ve mal satmak için başka müşterisi kalmamıştır kapitalizmin. Kapitalizm ve Marksizmin bu tuhaf kişilikte çakışması ayrıca ilginçtir.

Stalin paranoyak ve kuşkuculuğunu ‘temelde politik’ bulan S. Kotkin, bir aklama fikrinin peşinde değil. Entrikacı ve katil olduğu kadar soykırımcı bir Stalin vasıtasıyla insanlığın karanlık ve soğuk kışını aydınlatmayı hedeflerken okuyucuyla aynı hizada buluşmuş oluyor.

(Stephen Kotkin. Stalin. Çev: Ali Selman. İletişim.)

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum