Yargı: Olsun da varsın AB endeksli olsun

Avrupa Birliği İlerleme Raporunda en vurgulu eleştirinin Hukuka yapıldığı, ekonomideki sancıların ana çıkış mecrasında Hukuk’un altının çizildiği ve Devlet – Toplum ilişkisinde en sancılı alanın Hukuk olduğu bir zamanda, yola “Adalet” iddiası ile çıkan Ak Parti, iktidarının 17’inci yılında “Yargı Reformu”na dair bir strateji hamlesini devreye soktu.

Dün ben, Cumhuriyet’in başından beri yaşanan “Yargı sancısı”nı “Yargı cinayeti” başlığı ile değerlendirmiştim.

Aslında Lozan’da karşımızda oturanlar yeni devletin önüne en çok “Adalet sorunu”nu koymuşlar, ısrarla “Yargı kapitülasyonu” diye nitelenebilecek bir talebi seslendirmişlerdi. Bizim heyet de Yargıda sorun olduğunu kabul ediyor, ancak “Biz bunu kendi kendimize iyileştireceğiz” diyerek çok kötü bagajlar bırakan kapitülasyon uygulamasına karşı çıkıyordu.

Aradan 100 yıla yakın bir zaman geçti, Lozan’da karşımızda oturanlar dediğimiz dünyanın bugünkü uzantısı kabul edilebilecek olan AB, hala “Yargı” demekte ısrar ediyor.

Reform Strateji belgesini dün Cumhurbaşkanı Erdoğan sundu. Sunumda, “Biz bu reformları AB dayattığı için değil milletimizin ihtiyacı olduğu için hayata geçiriyoruz.” İfadesini kullandı. Ama AB ile ilişkinin “Reform çalışmaları” için hızlandırıcı bir mahiyet arzettiğini de şu sözlerle ifade etti: “Türkiye’nin AB üyeliği sürecindeki en büyük kazanımlarından biri reform çalışmalarını özellikle sistematik bir şekilde hazırlama ve tartışma kabiliyetini geliştirmiş olmasıdır.” Ve sözü bağladı: “AB tam üyelik sistemine bağlılığımızı da bununla göstermiş oluyoruz.”

Ne diyelim, olsun.

Cumhurbaşkanı yine de “Adalet”in kendi kültür – medeniyet dünyamızdaki müstesna yerine vurgu yapmayı ihmal etmedi.

Adalet mülkün temelidir diyerek devleti adalet temeli üzerinde inşa eden bir medeniyetin temsilcileri olarak bu mesele bizim önceliklerimiz arasında hep ilk sıralarda yer almıştır.

Tarih bize gösteriyor ki adaletin güçlü, güçlülerin de adaletli olduğu toplumlar hızla büyür, kalkınır ve gelişir. Adalet tabanı güçsüz olan devletin uzun süre ayakta kalma imkânı yoktur.

Elbette eksikliklerimiz var, sıkıntılarımız var ama her şeye rağmen kültürümüze, tarihimize karşı olan bağlarımızı koruyoruz. Kaybettiğimiz değerleri kendi coğrafyamızda bulacağız.

Önümüzde bir reform stratejisi var. Belli ki yargı alanıyla bağlantılı pek çok çevre ile iletişim sağlanarak bir sorun araştırması yapılmış ve AB standartları da dikkate alınarak bu stratejik metin ortaya çıkarılmış. “Güven veren ve erişilebilir bir adalet” hedeflenmiş. “Amacımız, diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm kurumlarımızın ifade özgürlüğüne, özgürlüğü kısıtlayan diğer tüm uygulamalara karşı duyarlı olmalarını sağlamaktır.” Sonra da “Mevzuattan kaynaklanan sıkıntıları süratle çözmekte kararlıyız. Yargı reformu belgesi içerdiği pek çok hedefle vatandaşların sisteme duyduğu güveni artıracak hem de daha öngörülebilir bir yatırım ortamı oluşmasına katkı sunacaktır.” diyerek yatırım alanına yönelik duyarlılığı seslendiriyor.

Reform Stratejisi, genelde “yapılacaklar”ı derliyor. Hukuk eğitiminden başlayarak pek çok alanda restorasyon söz konusu olacak. Yargının insan unsuru her zaman hayati önem arz etmiştir. Adalet insanla, vicdanla, hakkaniyet duygusu ile gerçekleşen bir hadise. Yargı insanının olmazsa olmazı olan tarafsızlık da bağımsızlık da insan karakterinin özelliği. İşleyişe ilişkin sorunları aşmak daha kolaydır. Zor olan insanların yüreğini durultacak “Adalet”i gerçekleştirmektir.

Reform Stratejisi bir siyasi kadronun hazırladığı belgedir. Danışılmış, görüşülmüştür ama altında Cumhurbaşkanı’nın, Adalet Bakanı’nın imzası vardır. Oysa, Türkiye’de yaşanan “Yargı sancıları” (Bugün de dahil) siyaset – yargı ilişkisinden kaynaklanmaktadır.

Yargı Reformu yapmak, onun için, öncelikle Siyasetin kendi kendine bakması gereğini ortaya koyar. Adalet’i şaşmaz bir kılavuz olarak görmek gerekir. Kur’an’ın o ayetini unutmadan:

Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide Suresi, 8)

YORUMLAR (60)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
60 Yorum