Bayram sahnesinde ölümün bize bıraktığı keder
Halkın içinden çıkan bir iktidar partisi, halktan kopmamak ve halkın gerçek gündemini anlamak amacıyla halkın içine halk kılığında ekip çıkarır da ben durur muyum...
2019 yerel seçimlerinde Ankara ve İstanbul'u kaybettikten sonra AK Parti, halk arasında tebdili kıyafetle halktan görünecek ekipler dolaştırma kararı almıştı.
Biliyorsunuz; o gün bugündür ben de fırsatları kaçırmıyorum, özellikle bayramlarda turist kılığında halkın arasına karışıyorum.
Bu bayram da teftiş görevine hazırlanıyordum. Ama önce kalabalıkların sesi meydanlardan duyuldu. İktidarın dekoder cihazlarına göre mesaj şifreliydi. Hak, hukuk, adâlet sloganları, kanun önünde eşitlik ve yolsuzlukla gerçek mücadele talebi diye düz okunmamalıydı. Hemen çözdüler. Meğer yolsuzluk, haksızlık ve adâletsizlikler Türkiye'de değil CHP içinde yaşanıyormuş, ondanmış şikâyet.
Muhalefet, huzur ve rahat bırakmamış millette. Ağız tadıyla bayram bile ettirmiyor, arife günü seslerini duyurmaya çağırıyormuş bir de.
Enflasyon, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı vesair de CHP'nin kötü yönetilmesinden kaynaklanıyormuş. O da deşifre edildi.
Dolayısıyla halkın gerçek gündemi ne diye gizlice kulak vermeye gerek kalmadı.
Sanırım AK Parti de halk kılığında halkın içine artık ekip çıkarmıyordur, çıkanlar da geri dönmüştür.
Halkı dinleme görevi iptal olunca sıra arkaya yaslanıp şöyle dokunaklı bir Volkan Konak şarkısı dinlemeye gelmişti.
Favorim tabii ki Nazım Hikmet şiiri Tahir ile Zühre Meselesi'nden bestelenmiş olandı.
Hani "sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi şart mı" diye soran şarkı.
Öyle ya, sen halkı seviyorsun diye halkın da seni sevmesi şart mı? Ancak siyasette galiba şart.
Tahir Zühre'yi karşılıksız sevebilir, insan dünyayı. Zühre Tahir'e, dünya insana karşılık vermediğinde de onları sevmeye devam etmek ayıp olmaz.
Fakat halk, bir siyasete karşılık vermiyorsa orada bir terslik vardır. Halkta karşılık bulmayan siyasetçinin halka karşı boş olmaması, boş iştir.
Hudut çizmeden, şarta bağlamadan, karşılık aramadan halk da sevilir elbette. Niye sevilmesin. Ama halkın sevgisini kazanmadan, halka rağmen halk için siyaset yapılmaz.
Dağıtmayayım, diyordum ki tam Volkan Konak dinlemenin sırasıydı. Ne bayram ama... O da Kuzey Kıbrıs'taki bayram sahnesinde veda etti hayata, kederiyle baş başa bıraktı bizi.
Sadece ne bayram mı, ne sene ama... Ferdi Tayfur, Edip Akbayram derken Volkan Konak da ayrıldı aramızdan.
Bizim kuşağın içine doğduğu, içinde büyüdüğü dünyanın sesleri bir bir kayboluyor. Eksilenlerin yerine de tanımadığımız sesler, yabancısı olduğumuz bir müzik türü doluyor.
Hep hatırlatıyorum; Spotify'ın en çok dinlenenler listesine bakın, neyi kaybettiğimizi daha iyi anlarsınız.
"Ben burda kansızlarla savaşıyom caney, sen nerdesin haney" diye bağıran Arabesk rap şarkıların sığlığına, yavanlığına bakın bir... Bir de Volkan Konak repertuvarından Tahir ile Zühre Meselesi'nin derinliğine, zenginliğine.
Sorsan ikisi de aşkı anlatıyor ama öbürü şöyle:
"Seversin dünyayı doludizgin/ ama o bunun farkında değildir/ ayrılmak istemezsin dünyadan/ ama o senden ayrılacak/ yani sen elmayı seviyorsun diye/ elmanın da seni sevmesi şart mı?/ Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık/ yahut hiç sevmeseydi/ Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?/ Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da/ hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil."
Allah rahmet etsin, Volkan Konak'ın erken vedasıyla bayramdan geriye şu acı mesaj kaldı elimizde:
Bir var bir yoksun, bir dakika sonran belli değil. Üç günlük dünyada iktidar kavgası için değer mi bayramları birbirimize zehretmeye!














