Erdoğan'ın adaylığına itiraz-2

İlkini bir yıl önce yazmıştım, bu ikincisi.

Önüne ne zaman hukuki engel çıkarılsa Erdoğan'a yaradı. Yargının karşısına milli iradeyi çıkardı, son sözü sandıkta millete söyletti.

Anayasa 101’e göre, bir kimse en fazla iki kere Cumhurbaşkanı seçilebiliyor. 116’ya göre de ikinci dönem bitmeden Meclis seçimi yenilerse üçüncü kez aday olabiliyor. Yoksa olamıyor.

Buradan çıkan bir tartışma: Erdoğan, erken seçim dışında cumhurbaşkanlığına tekrar aday olabilir mi, olamaz mı?

CHP lideri, başından beri bu tartışmayı anlamlı bulmadı. Çözümü sandığa havale etti.

Fiilen sonuçsuz kalacağını göre göre, yine yargıya başvurmayacaklar. Başvursalar mıydı!

Erdoğan'a ve AK Parti'ye bir kez daha "biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük" dedirtmeyecekler. Dedirtseler miydi!

“İsteyen tartışsın, biz tartışmayacağız” dediği için Kılıçdaroğlu o zaman da eleştirilmişti, şimdi de eleştiriliyor.

CHP olarak Erdoğan’ın adaylığına itiraz edip etmeyecekleri sorulduğunda şöyle demişti:

“Yok hayır. Net; aday olmak istiyorsa buyursun gelsin, millet herkesin boyunun ölçüsünü verecektir. Özel bir tartışma yapmayacağız. Bu tartışmalar artık geride kalmalı.”

Şimdi eleştirilere yine şu cevabı veriyor:

"Diyelim ki ses çıkardık nereye gidecek? Yüksek Seçim Kuruluna. O üyeleri atayan kim, Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek? İtiraz edeceğin hiçbir yer yok."

Var mı bu cevapta bir yanlışlık, yok.

Fakat tavrı, kimi muhalifleri kızdırmaya devam ediyor. Kılıçdaroğlu'nu, hukuksuzluğa ve Anayasa'nın çiğnenmesine sessiz kalmakla suçluyorlar.

Ne demekmiş, Anayasa’ya aykırı bile olsa itiraz etmeyeceğini nasıl söylermiş ana muhalefet lideri!

Fiili durum oluşturma, gerekirse yasaların, Anayasa’nın üstünde davranma gücü Kılıçdaroğlu'nda da kullanmıyor sanırsınız.

Siyaseti hukuk çıkmazına sürükleyen taraf, hep CHP olurdu. AK Parti de yargının karşısına millet iradesini çıkarırdı.

İlk kez tersi oluyor. Çözümü sandığa, milletin hakemliğine havale eden CHP. İstanbul seçimlerinin iptali, İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu'na siyasi yasak örneklerindeki gibi yargıda ön kesmekle suçlanansa AK Parti.

Sormuştum, tekrar soruyorum...

Erdoğan, sandıkta yenilemediği için yine yargıda engellenmek isteniyor mu görünseydi?

‘Güçleri yetse hakkını elinden alacaklar, bir defa daha mağdur edecekler’ propagandasıyla mı seçime girseydi?

Ve ekliyorum...

Kılıçdaroğlu, "Bizim terk ettiğimiz CHP neydiyse bugünkü AK Parti odur" diyemeyeceği bir siyaset mi izleseydi?

20 yıldır iktidardaki AK Parti'nin hâlâ "yeter söz milletindir" sloganıyla seçime gitmesi, tuhaf kaçmasa mıydı?

"Söz milletin" sloganı; adı Millet olduğu halde muhalefet ağzı gibi durmasa, iktidarın ağzına yakışsa mıydı? Yakışmasını sağlamadığı için mi yanlış yapıyor Kılıçdaroğlu?

YÖNLENDİRİCİ SORU MU DEDİNİZ!

Kasaptaki ete soğan doğrayan arkadaşların iştahını kaçırmak istemem.

Ama cevabı yönlendirici, manipüle edici soru soranların gazetecilik etiğini taşlayacaksak... "Karne hediyesi et" röportajına gelene kadar, Cumhurbaşkanlığı uçağındaki sorulardan başlamak gerekmez mi? En seçkin örnekleri orada veriliyor.

Uçakta Cumhurbaşkanı'na sorulanlardan bir örnek size:

"CHP, şu anda ana muhalefet gibi görünüyor ama ana muhalefetten ziyade analara muhalefet eden bir tarzı var. Diyarbakır’da HDP önünde çalınmış evlatlarını bekleyen anneler var. Onlar ana gündemden düşmek istemiyorlar ve sizlere teşekkür ediyorlar. Onlara bir mesajınız var mı?"

Cevaba ihtiyaç bırakmayan soru nasıl sorulurmuş, bir tane daha:

"Ülkemizde yaşanan son yıllardaki depremlerden sonra iki tavır ortaya çıkıyor. Devletin tavrı, muhalefetin tavrı… Devletin tavrı, son 17 yılda milletle dayanışma içinde. Muhalefet ise deprem üzerinden siyaset yapıyor. Kılıçdaroğlu 'deprem vergileri nereye harcandı' dedi. Bu tavrı sormak isterim."

Nasıl!

Bu da Altılı Masa sorusu:

"Seçime de az bir zaman kaldı ama buna rağmen herhangi bir aday belirleyememiş olmaları da göz önünde bulundurulursa bu yapının ülke yönetimine talip olmak istemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?"

Cevabı içinde, üstüne diyecek bırakmayan soru şöyle de olur işte:

"Elazığ’da kurtarma harekatı yapılırken bile CHP buradan siyaset devşirme gayretine girdi... Siz sadece orada can kurtarmaya odaklandığınız için bu tür siyasi değerlendirmelere girmediniz. Bu tür anlarda bile siyaset devşirilmesine ne söylersiniz?"

Veya 'damardan soru' diye aferin alan şu mesela:

“İki hafta önce Kılıçdaroğlu elektrik faturasını ödemeyeceğini söyledi. CHP zihniyeti zaten bu ülkeye verdiği zararın faturasını ödememişti. Fatura ödememe alışkanlığı buradan mı geliyor? Böyle bir muhalefetten elektrik alabiliyor musunuz?”

Yahut da:

"Baktığınız zaman millete sevdalı bir lider var, millet de liderine sevdalı. Duygularınızı öğrenmek istiyoruz.”

Erdoğan'ın, 'beni söyletmeyin, en güzelini siz söyleyin' demek zorunda kaldığı... Soranın da 'ben yazımda cevabını verdim' diyerek gurur duyduğu ne sorular var. Daha ister misiniz?

YORUMLAR (142)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
142 Yorum