Kraliyet ciddiyetinin ürkütücülüğü

Shakespeare, tedbirli bir hiciv ustası; oyunları hep İngiltere dışında geçerdi. Çürümüş bir şeyler, Danimarka gibi krallıklarda olurdu.

Bu yazıdaki ciddiyetsizlikler de İngiltere'de, kurgusal Buckingham Sarayı'nda cereyan ediyor.

Hayali karakterlerle kraliyet ailesini yerden yere vuran bir Netflix dizisi izliyorum: The Royals.

Ömürleri, birbirlerinin kuyusunu kazmakla sürüp gidiyor. Ayak oyunlarının bini, bir para.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deyimiyle strerlin de patladı ki; entrikanın nasıl ucuzladığını varın, siz düşünün.

Bizim paramızdaki rekor erime bile onlarınki kadar tarihi değil. Dolar karşısında tam yüzde 5.

Ayrıca paramızdaki erimeden dış güçler ve ekonomimize çektikleri mahvetme operasyonları sorumlu. Ortada görünür başka hiçbir sebep olmadığı, dün yine söylendi.

Yoksa iktidarın ekonomi modelinin başarısını, artık dünya da kabul ediyor.

Cumhurbaşkanı, "açık net" ilan etti:

"İnşallah bu yüzyıl, adını koyuyorum, ‘Türkiye Yüzyılı’ olacak. Dünyada şartlar ne getiriyor ne götürüyor; Avrupa’da, Amerika’da durum nedir görüyorsunuz..."

Bilimsel ifadesi, Bakan Nebati'den. Şöyle:

"Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır."

Kadere kırkbeş, şansa emanet nöroekonomi modelini denemeyen dünya, yanlış yöne gittiğini anlamaya başladı yani.

Fakat İngilizler hariç. Onlar hala faizi artırarak enflasyonu indireceklerini sanıyorlar. Epistemolojik kopuşa direnerek ortodoks yanlışta ısrar ediyorlar, inatları inat.

Hükümetlerinin, heterodoks deneme-yanılma yöntemine kapalı olmasının bedelini ise İngiliz halkı ödüyor. Deneme tahtasına dönemediler.

Ortada bir tek hükümetleri görünür olduğu için de sterlindeki erimeden, direkt onu sorumlu tutuyorlar.

Yöneticileri ise; kendi başarısızlıklarının, dış güçlerin başarısı olduğunu itiraf edemiyor. Kötü yönetime bahane uydurdukları, türlü kılıf ve mazeretlerin arkasına saklandıkları gibi yanlış anlaşılmalardan kaçınıyorlar galiba.

Oysa sterlindeki 'tarihi' erimeye, kendi başarılarıymış gibi kimler seviniyor diye bize doğru baksa uyanacaklar.

Öyle ya; bizdeki kötüleşmeler, Londra bankerleriyle İngiliz derin devlet aklının başarısıysa... Onların başarısızlıkları niye bizim başarımız olmasın!

Yine de bir parmağımız olabileceğini akıllarına getirmemeleri ilginç.

Bir de kurt geçinip tilkilik etmezler mi!

The Royals dizisinde, şeytanın aklına gelmeyecek kirli entrikalar çevriliyor.

Taht oyunlarının piri Cyrus, yardımına başvuran yeğeni Prens Liam'a bir noktada şunu diyor:

"Git başımdan, ciddiyetin beni ürkütüyor."

Yalnız; ciddilik için 'earnest' kelimesini seçmesi, meşhur bir kullanımını çağrıştırdı.

Belli ki senarist, Oscar Wilde'ın "Ciddi Olmanın Önemi/Ciddi İnsanlar İçin Önemsiz Bir Komedi" oyununa gönderme yapıyor.

Viktorya döneminin sıkıcı, boğucu ve ikili hayata zorlayan gösteriş ciddiyetini alaya bozuyordu Wilde.

19. yüzyıl züppelik akımının hınzır ve ikili yaşayan bir dandisinden, başka ne beklenirdi!

"Umarım iki farklı hayat sürmüyorsunuzdur. İyi biri olduğunuz halde sürekli kötüymüş gibi görünmeniz, ikiyüzlülük olur" repliğiyle ironiye vuracaktı.

Güya ciddiyet, sığlığın ve absürtlüğün sığınağından başka bir şey değildi.

Wilde da sahte ağırbaşlılığın, ikiyüzlü ahlakçılığın maskesini indirmeye soyunmuştu. 'Mühim biri' görüntüsünün arkasına saklanmış gülünç saçmalıkları, büyük laflar ve büyüklenme pozlarıyla örtülen adilikleri iğneleyerek.

Popüler olan 'Ernest' isminin; oyundan sonra gözden düştüğünü, Londra'da uzun süre çocuklara konmadığını okumuştum.

Oyunun ehemmiyeti; kamusal ciddiyetin gösterilmeyen içyüzünü, perde arkasındaki laçkalığı sözde sergilemesinden geliyordu.

The Royals dizisi de aynı kurguyu, asilzadelerin temsili dünyasına uyarlıyor. Aristokrat tavırlar takınarak kurum satan saray eşrafının, birbirlerine oynadığı tiyatroyu canlandırarak.

Halıların altına süpürülen rezilliklerin, yozlaşma ve sahtekarlıkların; senaryo icabı nasıl ortalığa saçıldığını tahmin edersiniz. Ciddiyet, şapşallık ve küstahlıkla atbaşı gidiyor sanki gerçekte.

Kraliyet memurlarının bile kendilerini ekselans hazretleri zannedip haşmetmeap kral yerine koyduğu, yalanların ayaküstü su gibi söylendiği ciddiyetsiz bir dizi. Bizden uzak olsun bu İngiliz sululukları.

Kaldı ki, ilk yerli arabamız TOGG'un fiyatlarının bile öyle ürkütücü çıkacağına ihtimal verilmiyor bizde. Devlet ciddiyetimiz mi ürkütecekti!

Ucuz demagojiye, filmlerimizde dahi yüz verilmiyor.

Devlet yetkilileri, kanuni ispat gerektiğinde belgesiyle konuşuyor. Anında koyuyorlar ortaya. 'Devlet düşmanı mısınız, devletle ne meseleniz var, devlete inanmıyor da düşmanlarının sözüne mi inanıyorsunuz' gibi laf kalabalıklarına getirmiyorlar.

Şarkımız MFÖ'den:

"Mazeretim Var Asabiyim Ben"

YORUMLAR (38)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
38 Yorum