Adın bir merhametle verilir

Adım ile atmak arasında bir ilişki var mı? Kelimeyi fiil olarak kullanmaya kalktığımızda “adım atmak” şeklinde kullanıyoruz. Adım demek ki atılan bir şey. Adım kelimesini kullanmayan Türk lehçesi yok gibi. Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğünde sadece Uygur Türkçesinde adım kelimesi kullanılmıyor. Adım kelimesini karşılamak için “kadem” ve “çamdam” kelimeleri verilmiş. Azeri, Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar ve Türkmen Türkçelerinde adım ve kadem kelimelerini görüyoruz. Kadem Arapça. Tatmin olmayıp Uygur Türkçesi ile ilgili elimdeki sözlüklere bakayım dedim. İklil Kurban’ın Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğünde adım, edim, etim, atım, atim, ayım ve eyim maddeleri var mı yok mu baktım. Olan kelimelerin adımla irtibatı var mı, ona baktım. Bulamadım. Sonra, bundan dört beş yıl önce Pekin’e gittiğimde bizzat müellifinden aldığım The English Uyghur Dictionary’ye baktım. Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğünden fazla olarak orada baskuç kelimesini buldum, bizzat “adım” kelimesinin kullanıldığına dair bir bilgi göremedim.

Acaba “atmak” kelimesinin “ad” kelimesine ve “adım” kelimesine dönüşmesi yani “t” sesinin “d” sesine dönüşmesi; sert sesin yumuşaması ile kelime bizi nereden nereye taşıyor?

Öyle zannediyorum ki “atmak” kelimesini kavramaya çalıştığımızda şöyle şeyler düşünürüz: Fırlatıp atmak, sertçe atmak. Kendinden uzağa bırakmak değil, daha sert, hızlı, kararlı bir şekilde uzaklaştıracak bir güç uygulamak…

Kelimemiz ne “açmak” gibidir ne “almak” gibidir ne de “av” etmek yani elde etmek gibidir. “Av etmek” derken “elde etmek” deyişim boşa değil. “Avuç” kelimesi ile “av” kelimesinin, “avlamak” kelimesinin “el” ile “elde” etmek ile irtibatını yokladığınızda Türkçede bir sesten sonra gelen sesin öyle rast gele gelmediği biraz daha kavranılabilir bir hale gelir diye umuyorum. “A” sesine gelen seslerle oluşan kelimelerin aralarında ikinci ses değiştikçe nasıl bir mana farklılaşması yaşandığını görmemizin mümkün olduğunu söylemeye çalışıyorum.

Bu meselenin üzerinde duruyorum zira “at”, “al”, “ak”, “av”, “an”, “ay”, “az”, “aç”, “ad”, “ağ” kelimelerinin birbiri ile irtibatsız olmadığının “a” kökü baz alınarak her birinin aldığı 2. sesle nereye yöneldiğinin, nasıl bir eyleme yöneldiğinin görülebileceğini söylemiş oluyorum. “At” ile “ad” kelimelerinin diğerlerinden farklı olarak birbirlerine biraz daha yakın bir yerde durduğunu söylemeliyim. Biri yaptığı işi sertçe yaparken diğeri daha yumuşak bir şekilde yapmaktadır.

Şairler bu dünyaya fırlatıldığımızı savunurlar. Sezai Karakoç Üstad düştüğümüzü söyler Yitik Cennet’te. İnsanın Adem Babamızla Dünyaya ilk gelişi düşme, atılma olabilir ama bizim anne karnından dünyaya gelişimiz tam bir atılma değildir. Anne babanın sana bir ad vermesi seni dünyada kendin olarak atamaları değil midir?

Attığın adım ile adın arasında bir irtibat var mı? Senin şu dünyada attığın adımlar senin adını kurmuyor mu? Dünyayı adımlamak, senin yürüyüşün, senin tarzını, üslubunu göstermez mi?

Şimdi “t” “d” seslerindeki sertlik ve yumuşaklık meselesine gelelim. Anne vesilesi ile dünyaya geldin ama o merhamet ocağındır, o fırlatır mı seni hiç. Dünyaya yumuşakça gelişin sağlanır anne ile. İnsanların birbirlerini isimlendirmesi bir ayrıştırma biçimidir ama anne babanın isim vermesi tam bir ayırma, atma eylemi değildir. Bu eylemin yumuşakça gerçekleşeceğini, bir koruma altında olacağını ad kelimesinden, ad kelimesindeki “d” sesinin yumuşamışlığından anlıyorum.

Atamak ile adamak arasında, ata ile ada arasında, at hayvanı ile ad arasında bir irtibat var mı? At ve ata için etimoloji sözlüklerimiz neler demiş? Atmak kelimesi ile ata kelimesi arasında bir irtibat var mı, buna da haftaya bakmaya çalışalım inşallah.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum