Prof. Ömer Dinçer “yasal ya da anayasal düzenlemeye ihtiyaç yoktu”

Milli Eğitim eski bakanı Dinçer “Sadece CHP’nin değil ona karşılık olarak AK Parti’nin önerdiği anayasa da düzenleme yapalım teklifini de çok sorunlu görüyorum” dedi.

***

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “yasal güvence” girişimiyle başlayan başörtüsü tartışması siyasetin gündeminde kalmaya devam ediyor.

Önceki gün grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli “Yasa yetmez anayasal düzenleme yapılmalı” diyerek el yükselten Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek verdi, CHP liderine seslendi:

"Şayet samimilerse buyursunlar gündemdeki Anayasa değişiklik teklifine destek versinler. Başörtüsü meselesine Anayasal güvence kazandırmak için hadi elinizi taşın altına koyun." (11 Ekim)

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun TBMM’ye sunduğu yasa teklifini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın el yükselmesini, kamu reformu alanın saygın otoritelerinden olan, Milli Eğitim eski Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer’in nasıl değerlendirdiğini merak ettim, kendisini aradım ve sordum.
Sayın Dinçer şöyle dedi:

Son zamanlarda benim görebildiğim kadarıyla AK Parti mensupları arasında, AK Parti iktidarları döneminde elde edinilen kazanımların kaybedileceği endişesi var. Başörtü yasağının, İmam Hatip Okullarıyla ilgili kat sayı ve diğer başka engellerin ortadan kaldırılması, Ayasofya Camii'nin açılması gibi... AK Parti tabanında böyle bir endişenin oluşması, Altılı Masa’yı ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'ni bu tedirginliği giderecek bir tedbir almaya sevk etti. Altılı Masa diyorum çünkü Altılı Masanın bir toplantısından bu endişeyi gidermeye yönelik mutabakat metni çıktığını hatırlarsanız.”

Hatırladığımı söyledim. 29 Mayıs 2022 tarihinde Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde toplanan altı lider imzaladıkları mutabakat metninde şöyle diyorlardı:

“Ortak hedefimiz, bugüne kadar vatandaşlarımızın elde ettiği insan hakları kazanımlarını daha da ileri götürerek evrensel standartlara tam anlamıyla ulaştırmaktır. Kimseyi, yaşamın hiçbir alanında ayırımcılığa maruz bırakmayacak, kimseye de özel bir ayrıcalık tanımayacağız. Kamusal ve özel yaşamda herkesin inanç pratiğine saygılı olmayı özgürlükçü laiklik anlayışının zorunlu bir gereği olarak görüyoruz. Bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğü çerçevesindeki kazanımların koruyucusu ve güvencesi olacağız.”

CHP liderinin başörtüsü hamlesinin doğru ama sorunun çözümü için önerdiği yöntemin yanlış olduğunu söyleyen Dinçer’e göre AK Parti’nin anayasada düzenleme yapalım teklifi de sorunlu; nedenini şöyle anlattı:

“Başörtüsü vb. meseleler Anayasada düzenleme yapılacak meseleler değildir. Anayasanın mantığına uygun düşmediği gibi hukuk açısından da doğru değil.

Anayasalar toplumu bir arada tutacak temel ilke ve değerler üzerine yapılır. İçerik olarak bu tip tali meselelerin anayasa da yer almaları doğru bir yöntem değildir. Bunun sonu da olmaz. Önceki dönemlerde YÖK’ün, RTÜK’ün anayasa konulması ve bu kurumların anayasal kuruma dönüştürülmeleri bu ülkenin önünü tıkayan etkiler yaratmıştır. Yasal düzenlemeye de ihtiyaç yok çünkü bu sorun çözülmüştü. Kaldı ki başörtüsü yasağının en şiddetli ve yoğun olduğu dönemlerde bile aslında başörtüsünü yasaklayan ne anayasal bir hüküm ne de kanuni bir düzenleme yoktu, siyasi aktörlerin ve arka planda da askeri bürokrasinin başörtülülere tahammülü yoktu sadece, başörtüsüyle ilgili tavır bütünüyle ideolojikti.

Bu nedenle, siyasetçilerin temel politika olarak toplumu rahatlatacak teminatlar vermeleri; toplumsal uzlaşıyı sağlayacak tavır içinde olmaları, başka inanç ve yaşam biçimlerini saygı yerleştirmeleri yeterli olurdu.”

***

Burada müdahale ettim, şunu sordum: “Muhalefetin, liderlerin teminat vermesi, bildiriler yayınlaması yetmiyor, iktidarın “kazanımlarınız geri gidecek” propagandası, hatta başörtüsü yasağı gelecek kaygısı hala var. Sizin öneriniz nedir?

Sayın Dinçer şöyle dedi:

“Doğru olacağını düşündüğüm çözüm yöntemi şu: Anayasada temel insan hak ve özgürlüklerinin kullanımıyla ilgili bir düzenleme yapmak…”

Prof. Dinçer Anayasada yapılacak ufak bir rötuşla sorunun tamamen çözüleceğini söylüyor:

“Mevcut anayasamızda temel hak ve özgürlüklerle alakalı düzenleme var zaten. O düzenleme insanın hak ve özgürlükleri esastır diyor ama o insan hak ve özgürlüklerin kullanılmasıyla alakalı bir düzenleme yok. Geçmişte laiklik söz konusu olunca demokrasi ve bazı haklar askıya alınabiliyordu.

Hem AK Parti için yol gösterici olabilir hem de muhalefetin gözünü açabilir düşüncesiyle bir anekdot paylaşmak istiyorum: Biz kamu yönetimi reformunu yaparken, temel ilkeleri belirleyen kanunda bir düzenleme yapmıştık. Hatırlanırsa o günlerde başörtüsü sorununu çok ağır yaşıyorduk. Bu düzenlemeyi yaparken başörtüsüne veya başka bir mevzuya değinmemiştik, genel hak ve özgürlüklere vurgu yapmıştık. Hatırladığım kadarıyla bu düzenleme temel kanunun 4. maddesinde şu ifadelerle yer alıyordu; ‘Kamu idaresinin amacı(görevi) vatandaşların temel insan hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önündeki engelleri kaldırmaktır.’ Bu ifadenin önemi, hak ve özgürlüklerin devletin iznine ve insafına bırakmaması, vatandaşların kullanım iradesine insana bırakmasıydı.

Hak ve özgürlükler insanlara ait bir şeydir ve uluslararası anlaşmalarla teminat altına alınmıştır. Türkiye'de bu anlaşmaları imzalamıştır. Bu anlaşma zaten var ve hukuk normu açısından anayasanın da üstünde yer alır. Buna göre hak ve özgürlükler insana aittir, bunların kullanımında bir engel varsa, devlet bunu kaldırmalı ve kullanımı kolaylaştırmalıdır.

Başörtüsü, eğitim, dini inanç, seyahat ve ifade özgürlüklerinin tamamını kapsayacak ve onları teminat altına alacak ve devletin bu konudaki rolünü tanımlayacak şekilde bir düzenleme yapmak bütün Türkiye'yi rahatlatacaktır. Ve en doğrusu da budur. Bir düzenleme yapılacaksa anayasada bu kapsamda yapılmalıdır.”

***

Öğretmenlerin okullarda başörtülü olarak görev yapmalarına imkan sağlayan düzenlemeyi Milli Eğitim Bakanlığı döneminde Sayın Dinçer yapmıştı, kıyamette kopmuştu. Kamu personelinin kılık kıyafetini düzenleyen yönetmeliği sil baştan yazmamıştı.

Sayın Dinçer “biraz önce başörtüsüyle ilgili tavır bütünüyle ideolojikti, dediniz siz öğretmenlerin başörtüleriyle görev yapmalarının önündeki engeli nasıl kaldırmıştınız” sorumu şöyle yanıtladı:

İdeolojikti, bu ideolojiyi destekleyen düzenleme sadece yönetmeliklerle yapılmıştı. Mesela devlet memurlarının kılık kıyafetini düzenleyen yönetmelik, Milli Eğitim Bakanlığındaki kılık kıyafetini düzenleyen yönetmeliklerde başörtü yasağı vardı. Yani başörtü yasağı, yönetmelik seviyesindeydi. Zaten yönetmelikler de siyasi iktidarların çıkardığı bir düzenleme olarak kolayca çıkartılabilen veya ilga edilebilen bir niteliğe sahipti. Şimdi o dönemde ilk olarak ben Milli Eğitim Bakanlığında kılık kıyafet serbestliğini sağladım, daha doğrusu yönetmeliği değiştirdim. Değişiklikten sonra bakanlık personeli ve öğrencilerin başörtüsü takmalarına engel kalmamıştı. Başörtüsü ile sınıfa girmek isteyen öğretmen ve diğer personel bu kez devlet memurlarının kıyafetini düzenleyen yönetmeliğe takıldı. Bu kez bu yönetmelik değiştirildi, sorun çözülmüştü…”

***

Kazanımlar kaybedilir endişesinin yersiz olduğunu söyleyen Dinçer son olarak şöyle söyledi:

Şimdi ben şöyle ya da böyle bir iktidarın değişmesi halinde artık Türkiye'nin geldiği demokratik noktadan geriye gideceğini düşünmüyorum. Böyle bir endişe de taşımıyorum. Bunun yersiz olduğunu düşünüyorum. Nitekim kamu yönetimi reformuyla ilgili projemizin tartışıldığı dönemlerde de laik kesim de ‘Cumhuriyetin kazanımlarının tehlikede olduğu’ iddiasındaydı, bu türde haberler yapıldı, ama sonuç olarak bu endişenin doğru olmadığını hep beraber gördük. Bu ülke insanları artık yaşam kalitesinin ne olduğunu farkında ve demokrasinin kendisi için nasıl bir değer ve önemli olduğunu biliyor. Bu açıdan ben böyle bir endişe taşımıyorum şahsen.”

YORUMLAR (62)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
62 Yorum