Saçma sapan bir iş

Fransa’da yazar, sanatçı ve siyasetçilerden oluşan 300 kişilik bir cühela ordusu, Le Parisien gazetesinde yayımlanan cehalet manifestosunda “Yahudilerin, Hıristiyanların ve inançsızların öldürülmelerini ve cezalandırmalarını öngören Kur’an ayetlerinin ilahiyat otoriteleri tarafından geçersiz ilan edilmesini talep ediyoruz” dedi.

Bu mösyö ve madamlara göre Kur’an, Müslüman olmayan kimselerin sırf Müslüman olmadıkları için öldürülmelerini -hâşâ- vazediyor.

Kur’an’a göre haksız yere bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir; öldürme emrinin yahut müsaadesinin verildiği ayetler ya katilin cezalandırılması veya savaşla ilgili, üstelik “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz de savaşın” dendikten sonra “Fakat aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez” de deniyor; gel de anlat bu bedhahlara!

***

Nasıl ki Katolik Kilisesi 1960’lı yıllarda Yahudilerin ve Müslümanların hakkını-hukukunu resmen tanımışsa, Müslümanların “ilahiyat otoriteleri” de Müslüman olmayanların -bilhassa Yahudilerin- hakkını hukukunu resmen tanımalıymış ve bunun yolu Kur’an’ın revize edilmesinden geçiyormuş, tövbe estağfirullah!

Ümmet-i Muhammed, tam da Kur’an terbiyesinden ötürü, o hakkı hukuku zaten tanıyor; hem de tarih sahnesine çıktığı günden beri.

Medine Site Devletinin ‘anayasası’nı teşkil eden vesikanın başlangıcında, bu vesikanın Rasulullah Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) tarafından Kureyşli (Mekke kökenli) ve Yesribli (Medine’nin yerlisi) Mü’minler ve Müslümanlar ile onlara tabi olanlar ve onlarla beraber savaşanlar için tanzim edildiği belirtildikten sonra, “Bunlar, diğer insanlardan ayrı tek bir ümmet (Umme Vahide) teşkil ederler” deniyor.

Ulus anlamında kullanılan “ümmet”in içinde Yahudiler de var.

Medine Vesikasının 25’inci maddesine göre “Benû Avf Yahudileri Müminlerle bir ümmet oluştururlar. Yahudilerin dinleri kendilerine, Müslümanların dinleri de kendilerinedir.”

Yahudilerle ilgili Kur’an ayetleri, Peygamber Efendimiz bu vesikayı hazırlarken de mevcuttu.

O ayetlerin nasıl anlaşılması gerektiğini veya nasıl anlaşılmaması gerektiğini İslam Peygamberinden değil de Nicolas Sarkozy yahut Gerard Depardieu’den mi öğreneceğiz?

Hazret-i Ömer’in (radıyallahu anh) Kudüs Hıristiyanlarına verdiği emannameyi, Osmanlı Devletinin Endülüs Yahudilerine kucak açmasını vs, vs, vs, Kur’an’a muhalefet olarak mı göreceğiz?

İslamofobinin ve “IŞİD” mantalitesinin değirmenine su taşıyan saçma sapan bir işle karşı karşıyayız.

***

Bu saçmalığa “henüz öğrenci almamış olan Fransız dili ve edebiyatı ile Fransızca öğretmenliği bölümlerine yeni bir karar alınıncaya kadar öğrenci yerleştirilmemesi” kararıyla cevap veren, o “manifesto”nun acısını -onlarca Afrika ülkesinin de konuştuğu- Fransızcadan çıkarmaya kalkışan YÖK’ün tavrı da akıllıca değil.

Anlamsız bir refleks.

‘İmam hatip liselerinde ve ilahiyat fakültelerinde Fransızcaya ağırlık verelim ki bu zevata Kur’an hakikatlerini kendi lisanlarında güzelce anlatabilecek hocalar yetişsin’ deseydi anlamlı olurdu.

YORUMLAR (34)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
34 Yorum