Keşke sadece kriz olsa...

Ekonomik Kriz: Anlık acısı yüksek olur ama kısa sürede gelip-geçer. Bunu 94 ve 2001 krizlerinden hatırlayın. Bir yıl sonra kriz bitmiş ve hatta kriz öncesi daha yüksek büyüme dönemlerine girmiştik. Bizler buna -V- deriz.

Ekonomik Buhran: Bir ekonomik krizle başlayıp bir kaç yıl süren düşüş ve yataya yakın seyretme. Bunu son yıllarda kısmen yaşadık. Bizler buna -L- diyoruz.

Yapısal Çöküş: En ama en tehlikelisi budur. Yapısal çöküş ülkenin temel değerlerini çökmesidir. İçten içe çöküşü ifade eder.

***

26 Mayıs 2015 Karar Yazım:

Partilerin seçim vaatlerine bakıyorum. Sanki seçimden sonra herkes çalışmadan zengin olacakmış gibi hayal satıyorlar. Zaten en büyük vaatleri çalışanlara değil çalışmayan emeklilere... Yaşasın çalışmamak, yaşasın emeklilik. Kimse sormuyor ki “çalışan kalmadı; o emekli maaşlarını kimin sırtına yükleyeceksiniz?” Diğer vaatlere göre ise herkes memur olacak. Yasla sırtını devlete, maaş kesin. Hiç patron riskin yok. Maaş zammı alabilecek miyim derdin de yok. Ay sonu saat 12,00 de maaş hesabında. Enflasyona ezilme yok; zam garanti. Türkiye’yi 2019 sürecinde acı bir tablo bekliyor. Bu seçimde sorun yok; asıl sorun 2019’a çıkabilecek miyiz?

***

17 Temmuz 2020 Karar Yazım:

Bakınız, bugün bir kriz var, hatta kriz üzerine kriz yaşıyoruz. Daha da ileri gidelim ve resmi netleştirelim: Biz aslında derin bir ekonomik bunalım yaşıyoruz. Yapısal bozulma öyle bir kriz gibi kısa sürede çözülecek sorunlar değildir. Yapısal bozulmaları toplum bozulma aşamasında algılamakta zorluk çeker. Bazı cümleler duyar ama “ya işler gayet iyi, ne diyorsun sen kardeşim” derler. Oysa yapısal bozulmalar uzun sürede olur ve asıl sorun bozulma tamamlandığında ortaya çıkar. Bazı ülkeler parlak geçmişlerini 40-50 yıldır yakalayamamıştır. Hatta her geçen yıl daha da geri gitmektedirler. Eğer hemen ama hemen önlem almazsak önümüzdeki 10-20 yıl için karanlık bir yapısal bozukluk süreci bizi bekleyebilir.

***

31 Ağustos 2020 Karar Yazım:

1950’lerde Arjantin dünyanın parlak bir ülkeydi. 1950-60’larda Filipinler de bölgede Japonya’dan sonra en parlak ülkeydi. 1970’lere baktığımızda ise Japonya 2000’lerde dünyanın en büyük ekonomik gücü olacak deniliyordu. Oysa bugün durumlar nedir? Filipinler bir diktatör sonrası bir daha kendini toparlayamadı. Arjantin sürekli devresel krizlerle geriledikçe gerildi. Japonya ise 1980’lerde yavaşladı ve 90’larda adeta stop etti. Mesela Meksika Tekila krizinden önce parlak bir gelecek vaat ediyordu. Ne oldu da Tekila krizi sonrası o parlaklığa bir daha ulaşamadı? Ama Arjantin gibi de çökmedi. Meksika, Malezya, Endonezya ve nihayet Tayland... Bu ülkeler bazı dönemler yüzde 8-9 yıllık büyüme yaklaşmıştı. Ama sonra öyle bir çöküşler yaşadılar ki, ekonomik bunalımlarla kendilerini zar zor toparladılar. Türkiye’ye gelince... 2002-2017 arasında aslında bir parlaklık yaşadık ama bu parlaklık bizim değildi. Hiç sağlıklı olmayan, sürdürülebilirlik imkanı olmayan bir parlaklıktı bu. Bunalım ekonomisine aslında 2015 yılında girdik ve 2018 yılında bunalım ekonomisi krizler sarmalını oluşturmaya başladı. Şimdi bu yeni bir kriz sarmalı başlıyor. Umarım bu kışı atlatabiliriz. Umarım Arjantin olmayız.

Not: Şu anda bir çok konuda Arjantin’i bile geçtik. Mesela sefalet endeksinde artık Arjantin bizden daha iyi.

***

04 Mart 2021 Karar Yazım:

2011-2016 arasında defalarca büyük krizin geleceğini ve Türkiye’nin büyük bir buhran yaşayacağını anlattım. Hatta uyarı tonumu 2015’lerde gittikçe daha fazla artırdım ama ne çare.. Beklenen durgunluğa işsizlik olarak 2015 yılında girdik. Beklenen finansal krize 2016 yılında girdik. Beklenen reel krize ise 2018 yılında girdik. Toplamda 2015 yılından beri büyük bir BUHRAN yaşıyoruz. Bugün ülkemizde ekonomik çöküşün haricinde asıl YAPISAL ÇÖKÜŞ yaşıyoruz. Ya da bir başka ifade ile TOPLUMSAL ÇÖKÜŞE doğru gidiyoruz. 2015’den beri yaşadığımız uzun dönemli ekonomik sıkıntı, yani büyük buhran herkesin canını ciddi şekilde sıktı. Ama asıl büyük sıkıntı, yapısal çöküşle beraber kuşaklar sürecek bir dönemde oluşacak.

***

26 Temmuz 2021 Karar Yazım:

2002-2020 arasında Türkiye GSYH büyüklüğünü 240,2 milyar dolardan %200 artışla 720,1 milyar dolara yükseltti. Mesela bizden daha büyük olan Hindistan ise 514,9 milyar dolardan 2 trilyon 623 milyar dolara ulaştı. Türkiye %200 büyürken, Hindistan %410 büyüdü. 2002 yılında Hindistan bizden 2,14 kat daha büyük ekonomiye sahipken, 2020 yılında bu fark 3,64 kata yükselmiş. Endonezya ise 195,6 milyar dolardan %441 büyüme ile 1 trilyon 058,4 milyar dolara çıkmış. 2002 yılında Endonezya bizim yüzde 81,4’ümüz kadar bir ekonomiye sahipken, geriden gelip bizim yüzde 147,0’miz gibi bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış. 9 Afrika ülkesi; Burkina Faso, Mali, Zambia, Senegal, Uganda, Angola, Tanzanya, Gana, Kenya...Bu ülkelerin toplam GSYH büyüklüğü 2002 yılında sadece 73 milyar 682 milyon dolar. Ve bugün: Yani 2020 yılında bu ülkelerin GSYH büyüklüğü artık 412 milyar 280 milyon dolar. Bu ne demek? Bu ülkeler 2002 yılında (Muhteşem AK Parti öncesi batmış Türkiye) ülkemizin yüzde 30,7’si bir ekonomik büyüklüğe sahiptiler. Artık bu 9 Afrika ülkesinin ekonomik büyüklüğü -muhteşem asrın iktidarımız sayesinde- Türkiye’nin yüzde 57,3’üne ulaşmış oldular. Bangladeş’in büyüme oranı %492,5. Ya da Türkiye’nin büyüme oranının iki katından daha fazla..

AK Parti öncesi Bangladeş Türkiye’nin yüzde 23’ü kadar bir ekonomiye sahipmiş; ama şimdi Türkiye’nin yüzde 45,0’ine geldiler. Kim fark atıyor? Görece kim büyüyor? Kim asrın başarısını yakalamış? Kim Milletine kalıcı bir refah sağlamış? Ama köprü yaptık... Ama yol yaptık...Aslında Türkiye’de yapısal gerileme, yapısal çöküş çoktan başlamış.

***

27 Ağustos 2021 Karar Yazım:

Yapısal sorunlar ülkeler için çok daha önemlidir. Çünkü düzeltilmesi bir kuşak süresi gerektiriyor. Bugün herkesi üniversiteli yaparak aslında bir kuşağı yok ediyoruz. Her aile evladının üniversite okumasını istiyor. Okusun ve ırgat olmasın, çırak olmasın istiyor. Böylece topluma yeni üniversiteler açmak çok hoş ve seçimlerde prim yapacak bir atılım gibi geliyor. Ama sonuç ne olacak? Asıl mesele orası.İşsizlik kampları haline gelen üniversiteler aslında Türkiye’nin geleceğini karartıyor. Toplumun istekleri elbette önemlidir. Ama devlet yönetimi bu istekleri kısa vadeli çıkarlar yerine, orta ve uzun vadeli düşünmek durumundadır. Aksi halde günümüzü kurtarıp geleceği batıran bir ülke oluşturmuş oluruz.

***

09 Eylül 2022 Karar Yazım:

Bizim çocuk açığımız büyük sorun. 2014 yılında 2,2 olan kadın başına çocuk sayısı 2021’de 1,7’ye düştü. Her 10 kadında 5 çocuk daha az doğum oluyor. Bu demografik yıkım demektir. Nüfusun kendini koruma oranı 2,1 olduğuna göre büyük çöküş yaşadığımız aşikardır... Doğup okuyan ve değer kazanan beşeri varlıklarımızı da kaybediyoruz. Okuyanın ülkesinden gittiği yerler yozlaşır, kuraklaşır ve kurur. Bizim en büyük yıkımlarımızdan biri de burasıdır. 2017’de başlayan beyin çıkışı dolar fiyatındaki çıkıştan kat be kat daha yıkıcıdır. Bunu da bilelim...Parayı kaybeder buluruz ama insanlığı ve vicdanı kaybedince yeniden bulmamız epey zorlaşacaktır.

***

Şimdi soralım: Türkiye keşke bir ekonomik kriz yaşamış olsaydı. Hatta şunu da söyleyeyim: Yaşadıklarımız henüz hiçbir şey değil... Yaşayacaklarımız karşısında.

Türkiye içten içe çökertiliyor. Bunu çok ama çok net biliyoruz. Bilmediğimiz şu: Türkiye’nin bu şekilde YAPISAL YIKILIŞI bilinçli mi yapılıyor yoksa bilinçsiz mi?

Okumuşlara “giderlerse gitsinler” deyip okumamış cahil ve savaşı nitelikte Afganlı, Yemenli, Iraklı, Somalilileri buraya getirmek neyin nesidir?

Yıllarca kamu kaynaklarını verimsiz şov yatırımlarına harcayıp Türkiye’mizin temel ihtiyaçlarını görmezden gelmek ne amaca hizmet eder? Keşke sadece basit bir ekonomik kriz yaşamış olsaydık.

Keşke 94 ve/veya 2001 krizi olsaydı da bu büyük yıkımı yaşamasaydık.

Kendinizi değil evlatlarınızı düşüşün... Onları siyası tutkularımız uğruna KURBAN EDİYORUZ... Ben tarihe not düşeyim; belki bir kaç kişi anlar.

screenshot-13.jpg

YORUMLAR (73)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
73 Yorum