Hükümet ne yapsın bu ekonomiye?

Son zamanların dikkat çeken gelişmelerinden biri iktidar çevrelerinin dilindeki “dış güçler” retoriğinin görünür derecede geriye itilmiş olması. Galiba her kapıyı açan maymuncuk özelliğini kaybetti bu iddia aradan geçen sürede. Çünkü insanlar ülkede olup bitenlerin sorumluluğunun devleti yöneten kadrolarda olduğunu düşünüyorlar.

Bu yüzden olsa gerek, yeni seçilen enstrüman “hükümet ne yapsın” retoriği. Yaşanan sorunların kaynağı olarak daha rasyonel açıklamalar ileti sürülmeye çalışılıyor. “Evet, birtakım sorunlar var ama pandemi ve Ukrayna savaşının etkileri bunlar. Bakın, bütün dünyada enflasyon var” deniliyor artık.

Doğru ama dünyadaki en kabadayı enflasyon yüzde yedi, Türkiye’de ise -üstelik TÜİK hesabıyla- yüzde 73… Çünkü bizdeki sorun milli paramızın değerinin kalmamış olması. Bunun da sebebi uygulanan ekonomi politikaları.

Aynı şekilde “Benzin, mazot her yerde pahalı… Hükümetin buna karşı yapabileceği bir şey yok” savunması her bakımdan yanlış ve yanıltıcı. Burada da mesele petrolün varil fiyatlarındaki artış değil bir defa. Yine milli paramızın değersiz olması.

***

İkincisi, hükümetin yapabileceği çok şey var. En başta kurun yükselişini durduracak önlemler alınabilir. Bunun yolu da belli. Ama bir inatlaşma çerçevesinde yanlışta ısrar edildiği için bu yola gerilemiyor. Bu sefer de “Türk lirasının değeri çok yüksekti, ihracatı arttırıp ithalatı azaltmak için değerini biz bilerek düşürdük” açıklamasına başvuruluyor. Eşekten düşünce “Düşmeseydim de zaten inecektim” diyen Nasrettin Hoca’yı hatırlatan bir argüman…

Diğer yandan, asıl mesele olan TL’nin değersizleşmesi konusu çözülemese bile akaryakıt fiyatlarında hükümetin yapabileceği şeyler yine de var uzmanlara göre. Çünkü bizim tükettiğimiz akaryakıtın bedelinin çok büyük bölümü vergilerden oluşuyor.

Daha önce hükümet ÖTV gelirinden feragat ederek uyguladığı eşel mobil sistemiyle tüketiciye ulaşan benzin ve mazotun fiyatını belirli bir düzeyde tutmuştu. Enflasyonu düşürücü etkisi de olan bu uygulamanın yeniden devreye sokulması isteniyor.

Ayrıca Rusya’dan alınan petrolün eski anlaşmalar sayesinde dünya piyasasının altında olduğu halde diğer kaynaklardan sağlanan petrolle aynı fiyattan satılmasından vaz geçilirse tüketicinin bir nebze olsun rahatlatılması mümkün. Uzmanların bu konudaki görüşlerinin ve önerilerinin ayrıntıları KARAR.’ın bugünkü manşet haberinde var.

***

“Hükümet ne yapsın, bütün dünyada enflasyon var… Almanya’da, İngiltere’de, Amerika’da falan ürün bizdekinden daha pahalı” diye konuşanlar artık çok fazla insanın kafasını karıştıramıyorlar. Herkes biliyor ki “falan ürün”den Türkiye’deki asgari ücretle beş adet alınırken Avrupa’daki asgari ücretle sözgelimi 35 adet alınabiliyor.

Üstelik Batı ülkelerinde asgari ücretle çalışan kesim toplum içinde çok küçük bir yüzde oluşturuyor. Bizde ise çoğunluk asgari ücretle çalışıyor ve geri kalanlar da asgari ücretin çok yakınında bir gelire sahipler. Zira son birkaç yılda gerçekleşen yıkım sonrasında orta sınıf kalmadı bu ülkede.

Dünyanın geri kalanıyla Türkiye arasındaki her gün daha da açılan büyük uçurumu en net “Big Mac endeksi” gösteriyor. Evet, Mc Donald’s restoranlarında satılan ünlü hamburger çeşidi böyle bir gösterge olarak kullanılıyor.

Farklı para birimlerinin satın alma gücünü farklı ülkelerdeki Big Mac fiyatlarıyla karşılaştıran bu endekse bakıldığında Türkiye’de hamburger çok ucuz, İsviçre’de çok pahalı görünüyor. Ancak ekonomistler bundan “Türkler çok şanslı, bütün dünyadan daha ucuza karınlarını doyurabiliyorlar” sonucunu çıkarmıyorlar. Avrupa ülkelerinde ücretler ve dolayısıyla hayat standardı yüksek olduğu için fiyatlar yüksek. Bizde ise tersi…

Onun için İsviçreli dostlarımız için üzülmemize gerek yok. Kendi halimize bakmamız lazım.

YORUMLAR (117)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
117 Yorum