Seçim anketlerini ciddiye almalı mıyız?

Elbette bilimin gereklerine uygun şekilde ve meslek ahlakına riayet ederek yapılanları ciddiye almalıyız ama bunların da aslında toplumun sınırlı bir kesitindeki eğilimleri yansıtabildiklerini unutmadan. Zira araştırmaların ortaya koyduğu bir gerçek var: Seçmen kitlesinin büyük bölümü seçim zamanına kadar kararını netleştirmiyor. Dörtte biri seçimden önceki hafta, sekizde biri seçimin olduğu gün kararını veriyor. Bu bakımdan mühim olan, tercihi şu anda bilinmeyen seçmenin sandığa gittiğinde ne yapabileceğini öngörebilmek.

Peki, seçmenin ciddi bir kısmı ancak sandığa giderken nihai kararını netleştiriyorsa seçim gününden aylar önce yapılan anketlerden nasıl isabetli öngörüler çıkarılabilir? Bu soruya şöyle cevap verilebilir: Mümkün olduğunca fazla sayıda ve temsil özelliği olan örneklemin araştırmaya dahil edilmesi durumunda, uygun bir metodoloji kullanan kamuoyu araştırması uzmanlarının mesleki donanımları aylar sonra yapılacak seçimin sonuçlarına ilişkin de isabetli öngörüler elde edilmesini sağlayabiliyor.

Ancak kamuoyu araştırmacılarının işi yine de kolay değil. En büyük zorluk anket sorularına cevap vermeyi kabul eden kişilerin belirli konularda gerçek görüşlerini ifade etmekten yine de kaçınıyor olmaları.

Bunun muhtemel sebebi kimi insanların bazı durumlarda siyasi tutumunu açıklamaktan -kendilerine veya ailelerine zarar gelebileceği düşüncesiyle- çekinmeleri. Bilhassa muhalefet partileri lehine oy verme eğilimi içinde olan bir vatandaşın devlet gücünü elinde tutan tarafın öfkesini üzerine çekmekten kaygı duyması anlaşılır bir durum.

Ancak bizim ülkemizde iktidardaki AK Parti’nin tabanının da -en azından daha önceki seçim süreçlerinde- gerçek eğilimini gizlediğine ilişkin bir görüş var. Seçim sonuçlarının bazen bazı anketleri boşa çıkarmasını buna bağlamak doğru olmaz tabii ama söz konusu tutum işi zorlaştıran bir faktör. Mamafih iyi bir araştırmacı uyguladığı metodoloji çerçevesinde sorduğu sorularla ve ilave verileri kullanarak bu zorluğun üstesinden gelmek zorunda.

Seçmenlerin bir bölümünün eğilimini gizleme tutumunun ilgili seçmen tabanının sosyo-ekonomik kökeniyle ilgili kültürel bir refleks olduğunu söyleyenler de var, bunu genel olarak iktidarı savunmanın zorluğuna bağlayanlar da var. Belki de bazı kişilerin oy tercihlerinin ancak sandık başına geldiklerinde netleşmesinden ibaret bu mesele. Ancak sosyal hayat içindeki gözlemlerimiz de iktidar partisi taraftarlarının oy tercihlerini açıklamak konusunda daha çekingen durdukları şeklinde. Özellikle bugünkü şartlarda bu tutumun daha fazla hesaba katılması zorunluğu var.

Önümüzdeki seçim söz konusu olduğunda ise sonuçlara ilişkin öngörüde bulunmanın da kamuoyu nabzını tutabilmenin de her zamankinden zor olacağı söylenebilir. İktidar partisinin sadık taraftarlarının da kendileri açısından sürpriz tutumlara yönelebilecekleri bir ortamda sandık kurulacak çünkü.

Ne yazık ki ülkemizde ekonomik bir buhran yaşanıyor. Her birimizin hayat kalitesini doğrudan etkileyen ciddi sıkıntılar var. Cebimizdeki paranın değeri son birkaç yıllık süreçte eriyip gitti. Enflasyonun yıkıcı etkisi hemen her ailenin hayatını zorlaştırıyor.

İktidar kadroları önce sorunların varlığını inkâr ederek, bu olmayınca sorumluluğu “dış güçler” gibi hayali birtakım aktörlere ve hatta bilahare “nas” diye dinin emirlerine yükleyerek ve en sonunda da “Evet sorun var ama çözersek yine biz çözeriz” diyerek yaklaştılar konuya… Bu yaklaşımların iktidar partisi tabanında uyandırdığı duygunun müspet olduğunu düşündürtecek bir atmosfer yok toplumda.

İktidar çevreleri şimdi uygulanan ekonomi politikalarının beş altı ay içinde olumlu meyvelerini vereceğini, piyasaların rahatlayacağını, vatandaşın sıkıntılarının azalacağını savunuyorlar. Galiba buna kendileri de inanıyorlar ve seçime ekonomideki sorunları çözmüş olmanın avantajıyla gitmeyi umuyorlar.

İnşallah sorunlar kısa sürede çözüm yoluna girer. İnşallah ekonomiyi yöneten kişiler haklı çıkarlar, uyguladıkları yöntemler işe yarar. Bu ülkenin vatandaşları olarak arzumuz bu. Şahsen benim bundan yana hiç ümidim olmasa da… Tahminim bu sorunların ancak seçimden sonra çözülebileceği şeklinde. Ama seçimden önce bu iktidar tarafından çözülebilirse çok daha memnuniyet verici olur elbette. Çünkü ne kadar kısa sürede bu badireden çıkabilirsek, ülke ekonomisi o kadar daha az zarar görmüş, daha az yıpranmış olur. Hepimiz daha erken nefes alırız.

Ancak, farzımuhal, öyle olsa bile iktidar ortaklarının bu sayede seçime avantajlı gideceklerini söyleyebilmek kolay değil yine de. Kötü yönetimin devlete ve millete verdiği zarar -ne kadar fanatik taraftar olursanız olun- görmezden gelebileceğiniz boyut ve aşamaları çoktan geçti.

2017’deki başkanlık referandumunda ve 2018 seçiminde vaat edilenlerin -gerçekleşmemesi bir yana- tam aksi yönde bir tablo ortaya çıkmış olması seçmenin unutup affedeceği sıradan ve küçük bir kusur değil.

Daha önce iktidara birkaç defa uyarı mesajı veren seçmenin gelinen noktada AK Parti’ye tekrar bir şans daha tanıyabileceğini, ülkeyi yeniden bir maceraya atmaya ve bunun risklerini göze almaya heves edeceğini düşünmemek gerekir. Son seçimden bu yana Cumhur İttifakı oylarındaki yüzde onu aşan azalmayı gösteren anketler bunun işareti. Ancak bu anket sonuçlarının sandıktan çıkacak sonucu tam olarak haber verdiklerini de var sayamayız.

Bilhassa bugün hiçbir partiye oy vermeyeceğini söyleyenler ile kararsız olduğunu belirtenler yekûn olarak en az yüzde yirmi civarında bir oran oluşturuyorsa anketlerde gördüğümüz oy dağılımından epeyce farklı bir sonuç tablosu seçim gecesi ekranlarda karşımıza çıkabilir.

YORUMLAR (82)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
82 Yorum