Tek rakibim Türk Hava Yolları

Bir zamanlar böyle bir kamyon arkası yazısı vardı… Bizim de bugünlerde tek meselemiz Türk Hava Yolları. Daha doğrusu Türk Hava Yolları’nın adı. Ne enflasyon ne asgari ücret ne göçmen sorunu ne başka bir şey. Tartışma gündemimiz tarımda plansızlık, eğitimde kalitesizlik, sağlıkta verimsizlik vs. değil. Varsa yoksa Türk Hava Yolları’nın adı.

Peki, nereden çıktı şimdi bu konu? Bunca acil çözüm bekleyen sorunumuz varken niye böylesi tuhaf bir konuyla meşgulüz günlerdir?

Mevcut iktidarın milli hava yolu şirketimizin adının değiştirilmesi “ihtiyacını” yirmi yıl sonra fark etmiş olması neden acaba? Faiz konusunda “nas” bulunduğunu 20 yıl sonra akıllarına getiren sebepler mi rol oynuyor burada da? Öyle görünüyor. İktidara “yerli ve milli” gündemler gerekiyor bugünkü süreçte. Dini ve milli değerlerin tartışılması, buradaki cepheleşmenin tahkim edilmesi gerekiyor ki can yakan sorunların seçmen tabanını dağıtmasına izin verilmesin.

Biliyorsunuz, yıllar boyunca kimlik siyaseti karşısında hizmet siyaseti yapmakla övünen ama son yıllarda yönetme zaafının yol açtığı yönetim krizine çare bulamayan iktidar partisi çoktandır kimlik siyasetinin amiral gemisi durumunda.

***

Parlamenter sistemin yerine -kuvvetler ayrılığı prensibinin de kaldırılması suretiyle- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş kararının alındığı 2017’den bu yana ülkede olup bitenler konuşulmak istenecek konular değil. Onun yerine vatan, millet, ümmet, Selçuklu, Osmanlı vs. gibi kavramların anıldığı konuşmalar yapılmak istenmesi normal. Vatandaşın neyi duymak istediği ikincil bir konu.

Bu çerçevede Türkiye’nin adının uluslararası belgelerde Turkey olarak yazılmasına yönelik tepki ve bununla ilgili resmî girişim kamuoyundan belli bir onay görünce bu sefer Türk Hava Yollarının adının Turkish Airlines olarak yazılması aciliyet kespeden milli bir mesele olarak ortaya atıldı.

Ne var ki daha önce milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söylediği halde daha sonra ihtiyaç ve zaruret gereği milliyetçi retoriği kullanmaya başlayan kadro bu alanda acemi olduğu için vahim hatalar yapabiliyor. Dolayısıyla milli hava yolu şirketimizin Türk Hava Yolları olan adının Türkiye Hava Yolları şeklinde değiştirileceğinin açıklanması milliyetçi kesimde tepki uyandırdı. Çözüm Süreci hatırına “Andımız”ın kaldırılmasının geniş bir kesimde uyandırdığı rahatsızlık yeniden canlandı.

Erdoğan’ın açıklamasının ardından, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Türk Patent ve Marka Kurumu’na “Türkiye Hava Yolları” ismiyle marka tescil başvurusu yapıldığı öğrenildi. Ancak Cumhurbaşkanı -milliyetçilik konusunda acemi olunmasından kaynaklandığı anlaşılan- bu hatayı sonraki gün yaptığı konuşmada düzeltip tartışma konusu ismin Türk Hava Yolları olarak kalacağını bildirdi. Ama bu sefer de geçen 24 saat boyunca Türk değil Türkiye denilmesi gerektiğini hararetle savunanlar -futbol tabiriyle- ofsaytta kaldılar.

***

Ofsaytta kalan bir diğer konu da geçen on beş yıl boyunca Turkish Airlines markasının tanıtımı için gösterilen çabalar ve bu uğurda harcanmış olan milyarlarca lira. Milli hava yolu şirketimizi “küresel bir marka” yapma hedefiyle başlatılan çalışmalarda dünyaca ünlü Hollywood yıldızlarından NBA oyuncularına kadar birçok figür marka yüzü olarak beş kıtada reklam mecralarını süslemişti. İktidar bu başarılı tanıtım atağını hizmet siyasetinin bir örneği olarak propaganda dosyasına yerleştirmiş, seçim meydanlarında anlata anlata bitirememişti. Hatta buradan yola çıkarak Almanların bizi kıskandığı açıklanmış, İstanbul’a yeni bir havaalanı inşa edilmesinin ihtiyaç olduğu da bu zeminde savunulmuştu.

Şimdi hizmet “siyaseti out, kimlik siyaseti in” haline geldiği için toplumun milli hassasiyetlerini harekete geçirebileceği umulan hamlelere bel bağlanmış görünüyor.

Bunun iki faydası var: Öncelikle hepimizin belini büken zamlar, hayat pahalılığı, cebimizdeki paranın pul olmasına yol açan ekonomi politikaları gibi konuların ve bir bütün olarak iş başındaki yönetim zihniyetinin tartışılmasını önlemek. İkincisi ise kötü yönetimin zorunlu ve doğal sonucu olarak dağılma eğilimine girmiş olan seçmen tabanını kültürel/ideolojik saiklerle yerinde tutmak.

Bunun beyhude bir çaba olduğunu, somut sorunlara somut çözümler getirmedikten sonra seçmeninizi -en azından seçmen tabanınızın büyük bölümünü- kimlik siyasetinin enstrümanlarını devreye sokarak yerinde tutmanın hayal olduğunu söylemek lazım. Bu husustaki inandırıcılık sorunu ise apayrı bir konu.

Ayrıca bir süre önce bu köşede çıkan bir yazıda şunu söylemiştim: “Vatandaşın milli duygularının siyaset malzemesi yapılmasından vaz geçilmesi lazım. Bu yöntem bir tür bumerangdır, dönüp ilk hamleyi yapanı da vurabilir.”

YORUMLAR (51)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
51 Yorum