Dalal Abu Amneh’in büyülü sesiyle Endülüs hasreti

Pazar günleri yazdığım müzik yazılarımla ilgili farklı eleştiriler aldığımın farkındayım. Özellikle Caz, Rock ve Klasik Batı müziği konusundaki yazılarım, bazı okurlar tarafından bir “Batı hayranlığı” olarak değerlendiriliyor ki doğrusu bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Oysa müzik bütün dünyadaki dil farklılıklarını da aşan bir duyuş ve hissediş iklimi yaratır. Dolayısıyla ruh dünyanızla uyuşan her tür müziği dinleyebilirsiniz, bunun için o müziğin dilini bilmeniz gerekmez, yeter ki yüreğinize dokunabilsin.

İşte tam da bu yüzden, bugün Arap müziğinin genç seslerinden birisi olan bir sanatçının şarkılarıyla buluşuyoruz, adı Dalal Abu Amneh… Nasıralı genc nesil Filistinli bir kadin şarkıcı. Dalal’ın “Lama Bada Yatathana” şarkısını dinlerken, ister istemez Arap dünyasının efsane sesi Ümmü Gülsüm’ün bu şahane Filistinli sese adeta çok uzaklardan gülümsediğini hissediyor insan. youtu.be/x8VIfXVtK-M

İşte bu şiirsel bir sesin sahibi, Klasik Arap müziği okuyan genç bir kadın sanatçı Dalal Abu Amneh, Hz. isa’nın kasabası olan Nasıra’nın çok kıymetli bir sesidir. Eğer klasik Arap müziği dinlemeyi tercih ederseniz, Dalal, şarkılarındaki o şiir tadındaki duygusal dünyaya sizi sokar ve bir gözyaşı denizine bırakıverir adeta.

Sanatçının Endülüs’e özlemini seslendirdiği “Lama Bada Yatathana” şarkısını açın ve arkanıza yaslanarak derin bir nefes alın, eminim Dalal’ın o büyülü sesinde Malaga’yı, Gırnata’yı, Kurtuba’yı göreceksiniz, El Hamra’nın güllerinin kokusunu duyacaksınız, tarih o kadar yakın, o kadar güzel ve o kadar uzak... Ve Dalal Ebu Amneh’in son bakışı gibi hüzün ve hasret dolu Endülüs size eşlik edecektir.

Dalal’ın Endülüs özlemiyle çınlayan sesini dinlerken İslam dünyasının büyük şairi Muhammed İkbal’e uğramamak herhalde büyük bir eksiklik olurdu. Çünkü İkbal’in Kurtuba Camii’nde hicranla söylediği şu dizeler yüreklere derin bir aşkı nakşeder:

/Ey Kurtuba Camii senin varlığın aşktandır,

Aşk büsbütün devamlılıktır, onda fânilik yoktur.

Renk ya da taş tuğla, saz ya da kelime ve ses olsun hepsi bir,

Sanatın harikalığı ciğer kanından meydana gelmesidir! .

Ciğer kanıyla taş sütunları gönül olur,

Ciğer kanından ses yanış, neşe ve nağme olur.

Ey Kurtuba! fezan gönül açıcı, şiirim göğüs yakıcıdır,

Senden gönüllere huzur, benden de heyecan ve yanış vardır.

Ey Kurtuba! Güzelliğin ve azametin kahraman bir insanın âlametidir,

Sen güzel ve azametlisin, seni yapan da güzel ve azametlidir.

Ey Kurtuba! sırrı seninle aşikâr olmuştu mü’min’in,

Gündüzlerinin vecd, geceleri yanış ve yakılış dolu olduğunu gösterdin!

Yüksek olduğunu makamının, ulvî olduğunu hayalini,

Aşkını, neşesini naz ve niyazını sen gösterdin.

Ey Kurtuba Camii! Sanat âşıklarının Kâbe’si, İslâm’ın azâmetisin,

Endülüs toprağı harem mertebesine çıkmıştır varlığınla senin! ..

Ey Kurtuba’nın önünden akıp giden Kebîr Irmağı, kenarında senin,

(İkbal diye) Biri oturmuş rüyasını görmektedir bir başka devrin.

İstikbal henüz mukadderat perdesi altında gizlidir,

Gözlerimin önünde onun seheri perdesizdir.

Ciğer kanı olmadan her iş eksik ve bozuktur,

Ciğer kanı olmadan şairlik de sevdaların en boşudur./

Çev. Yusuf Salih Karaca

YORUMLAR (24)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
24 Yorum