Vesayete boyun eğilince…

İnsanoğlu tarihin hemen bütün dönemlerinde ”vesayet boyunduruğu”na maruz kalmış ve bu konuda zorlu mücadeleler vermiştir. Ancak bütün zorluklara rağmen, aklın keşfi anlamına gelen “Aydınlanma” düşüncesi tarihin seyrini değiştirmeyi başarmıştır. “Aydınlanma insanın kendi kendisini vesayete maruz bırakmaktan kurtarmasıdır” diyen İmmanuel Kant’ın “evcil sığırlar” örneği, vesayet mekanizmasının işleyişi açısından ibret vericidir.

Kant “Aydınlanma nedir?” makalesinde şöyle diyor: “İlk evcil sığırlarını kendilerine tabi kıldıktan ve bu evcil hayvanların içine kapatıldıkları alanın sınırları dışına boyundurukları olmaksızın adım atamamaları garantiye alındıktan sonra, vasiler, yalnız hareket etmeleri halinde karşılarına çıkacak tehlikeyi onlara gösterirler. Mamafih bu tehlike öylesine büyük değildir, çünkü, birkaç defa hata yaptıktan sonra kendi başlarına davranmayı (yaşamayı) öğreneceklerdir. Fakat, bu tür bir başarısızlık örneği onları ürkekleştirir ve yeni demelere girişmekten korkar hale getirir.” (1)

Ne yazık ki vesayetin giderek bir karakter haline dönüştüğü toplumların vesayet boyunduruğundan kurtulması hiç de kolay değildir. Zira bu toplumlar artık aklı kullanma konusunda muktedir olma yetilerini kaybetmişlerdir. Ayrıca akıl ve iradelerini teslim ettikleri vasileri de aklı kullanmalarına kolay kolay izin vermeyecektir.

Toplumların tarihsel gelişim çizgisine baktığımızda; Batı toplumlarının Aydınlanma düşüncesiyle birlikte aklı ön planda tutarak tiranların, kralların vesayetine son vererek hem özgürlükçü düşüncenin, hem de teknolojik gelişmenin önünü açtığını görürüz.

Müslüman dünyada ise akıl ve özgürlük düşüncesinin hikayesi başka türlü yazılmıştır. Geleneksel İslam siyaset düşüncesi genel olarak itiraza değil, “itaat” kültürü üzerine bina edildiği için Kur’an’ın temel yaklaşımı insan aklını muhatap almasına rağmen, maalesef bu düşünce zaman içinde yeterince itibar görmemiştir.

Oysa Kur’an akli düşünceye özel bir önem vermektedir. Ve Kur’an’da sözü edilen ‘kalp’ akıl yerine kullanılmaktadır. “Kur’an, doğrudan akıl sözcüğünü bir isim olarak kullanmaz; onun yerine o, hemen hemen akıl ile aynı anlama gelen kalp sözcüğünü kullanır. Nitekim Kur’an’ın; “Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar”1; “Yeryüzünde dolaşmazlar mı ki düşünecek kalpleri olsun!”2; “Kur’an üzerinde düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi!”3 gibi ayetlerinden de açıkça görülüp anlaşılacağı üzere, Kur’an, kalbi, akıl yerine kullanmaktadır. Dolayısıyla Kur’an’nın akıl yerine kullandığı kalp, aklın eylemleri olan anlamayı, düşünmeyi gerçekleştiren bir merkez olmaktadır.” (2)

Hal böyleyken Müslüman dünyada ne yazık ki akıl ve bilim bir bakıma enkaz altında kalmış ve bunun sonucu olarak da yönetimleri sorgulayanlar, görüşlerini özgürce ifade edenler öcü olarak değerlendirilmekten kurtulamamışlardır.

Maalesef günümüzde Müslüman dünya vesayetçi anlayıştan kurtulamadığı için modern dünyanın çoktan içselleştirdiği akli düşünceye değil, geleneksel İslam siyaset kültüründen miras kalan itaatçı anlayışla yoluna devam etmektedir. Bu yüzden de günümüzdeki İslam ülkelerinin hemen tamamında demokrasi kültürü kayda değer bir gelişme sağlayamamıştır.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye örneği aslında önemli bir tecrübeye işaret etmektedir, ancak bütün olumlu adımlara rağmen bugün Türkiye’nin geldiği nokta ne yazık ki bir başarısızlık göstergesidir. Çünkü Türkiye’nin siyasal elitini oluşturan ve kabaca İslamcı, solcu, milliyetçi, ulusalcı vb. kimliklerle tanımlanabilecek aktörlerin hemen hepsi aynı vesayetçi kültür havuzundan beslenmektedir. Dolayısıyla hep bir vasiye ihtiyaç duyan zihniyet yapısının modern anlamda bir demokrasi üretmesi ne yazık ki çok kolay olmuyor.

İşte tam da bu yüzden, yolun başında özgürlükçü demokrasi iddialarıyla yola çıkan AK Parti’nin bugün “ümmetçi-ulusalcı” bir çizgide karar kılması hiç de yadırganacak bir durum değildir.

1-liberal Düşünce, Çev. Atilla yayla, 2005)

2-Kur’an’da Akıl-İman İlişkisi, Doç. Dr. Muammer Esen, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 52:2(2011), ss. 85-96

(1-A`râf, 7/179. 2- Hacc, 22/46. 3- Muhammed, 47/24.)

YORUMLAR (39)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
39 Yorum