AK parti iktidarının son beş yıllık dönemindeki hukuksuzluk, liyakatsizlik örnekleri ve özellikle de kurumsal anlamda yaşanan ahlaki çürüme ve yozlaşma öylesine kirli bir iklim oluşturdu ki bu ülkede yaşayan bireyler olarak endişeye kapılmamak mümkün değil.
Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde CHP’li Özgür Özel’in, İçişleri Bakanı’nın himayesinde “Ebabil” adlı bir trol ordusunun bulunduğunu açıklaması, hem derin bir yozlaşmaya, hem de ciddi bir güvenlik tehlikesine işaret ediyor.
Ama esas tehlike, hiçbir yasal ve kurumsal karşılığı olmayan bu tür gayrı nizami yapıların giderek devlet etrafında ‘paralel’ bir yapılanma oluşturmasıdır.
Eminim yakın tarihimizde yaşadığımız acı tecrübeyi henüz hiçbirimiz unutmamışızdır. Bilindiği gibi din pazarlamacılığı ile yola çıkan Fetullahçılar, devlet içinde ‘paralel devlet’ yapıları oluşturarak kurumları adeta teslim almışlardı. Bu paralelcilik faaliyetlerinin 15 Temmuz darbe girişimi ihanetiyle sonuçlandığını herhalde hepimiz biliyoruz.
Ayrıca tarihimizde devletle irtibatlı yaşanan bir başka karanlık faaliyetler ağı daha var, Özel Harp Dairesi…
Bu dairenin alt birimi olarak görev yapan MGK'nın Toplumla İlişkiler Başkanlığı marifetiyle yıllarca kara propaganda faaliyetleri planlanmış, psikoloik harp taktikleri kullanılarak kendi halkına karşı örtülü operasyonlar düzenlenmiştir.
O günleri hatırlayalım; devlet andıç siteleri kurarak bazı vatandaşlar için suçlar uydurmuş, yalan haberlerle insanları itibarsızlaştırarak hayatlarını karartmıştı.
Yıllarca devletin içinde anayasal kurumların arkasından dolanarak kendi halkına tuzak kuran, onları andıçlayan bu yapıları eleştirdik, demokratik hukuk devletinde bu tür paralel yapıların yasa dışı olduğunu söyledik.
Sonra AK Parti iktidarı geldi ve öncelikle devlet içinde ‘andıç’ adacıkları oluşturan yapıları ortadan kaldırdı. Ama talihsizliğe bakın ki bu kez de Fetullahçı örgüt, devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz ederek bir başka paralel yapı oluşturdu, hem de AK Parti iktidarının sağladığı imkanlarla…
Her ne kadar siyasi alanda bir ayıklama yapılamamış olsa da iktidar 15 Temmuz’da tehlikeyi gördü ve FETÖ’cü unsurları büyük ölçüde temizledi.
Tam bu karanlık yapılardan kurtulduk derken şimdi de iktidar içindeki birtakım aparatları kullanarak devletin kıyısına-köşesine sızan bir başka “paralel yapı” çıktı karşımıza…
Onların adı, ‘Ebabil’ trolleri… Siyasetin emrinde palazlanıp büyüyen, birtakım ihalelerle ekonomik güç kazanan bu yeni paralel yapılanma, hedefe koydukları siyasi partilerden tek tek siyasetçilere ve sivil toplum kuruluşlarına kadar pek çok kişi ve kuruluşlarla ilgili önce ayrıntılı bilgiler elde ediyorlar, çeşitli suçlar oluşturuyorlar, iftiralar atıyorlar, sonra da tam teşekküllü karakter suikastı yapıyorlar.
Tıpkı Fetullah’ın askerleri gibi… Onlar da kendilerinden olmayan ya da itaat çemberlerine dahil olmayan herkesle ilgili dosyalar oluşturuyor, fişlemeler yapıyor, yeni suçlar icat ediyor ve hayatlarını karartıyorlardı.
Bugün geldiğimiz noktada yaşadığımız gerçekler gösterdi ki aslında Fetullah’ın askerleriyle iktidarın kanatları altına sığınan “Ebabil“ trollerinin yazılımları da genetik kodları da aynıymış. Her ikisi de insanlara tuzak kurmayı din üzerinden meşrulaştırarak kirli hedeflerini kutsal bir vazife olarak görüyorlar.
Din tacirliğinde Fetullah’ın askerleriyle yarışan bu Ebabil trol ordusunun başındaki isim, Özgür Özel’in açıklamalarıyla ilgili diyor ki: "Müslümanların organize olmasını istemiyor, nefret ediyorlar." Ne zamandan beri organize bir yapı kurup başkalarının hayatlarını karartmak için ‘tuzak kurmak’ Müslümanlığın bir gereği oldu?
Bu öylesine bir fütursuzluk ki kendilerini dinin ve devletin sahibi sanıyorlar. Hemen hatırlatalım, bugün herkese meydan okuyan bu yapılar, çok önem verdikleri o ‘organize’ işlerin sonuçlarının geçmişte nasıl sonuçlandığını düşünmelerinde yarar var.
Yakın tarihimizde yaşadığımız tecrübeler gösterdi ki hesap verebilir, şeffaf yönetimler oluşturmadan, iktidarları denetleyecek bir hukuk sistemi inşa etmeden Fetullah, SADAT ve Ebabil benzeri paralel yapıların devleti ve toplumu kirletmesinin önüne asla geçemeyiz.
