Nasıl anlatacaklar?

Barış Pınarı Harekatı sırasında Amerika yaptırımlar açıkladı ve ambargo tehdidinde bulundu fakat uygulamaya koymadı, arkası gelebilecek olsa da koyduklarını kaldırdı. Avrupalı müttefiklerimiz ise Türkiye’ye silah satışını askıya aldı.

Gerekçeleri yasal düzenlemeleri ve müdahale sırasında doğabilecek insan kaybıydı. Ama aynı ülkeler, -ki bunlar en başta Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya’ydı- Suudi Arabistan’a silah satmaya devam etti.

Oysa Suudi Arabistan’ın Yemen müdahalesi on binlerle insanın ölümüne, ülkede büyük bir yıkıma neden olmuş, buna rağmen istediği silahları almakta zorlanmamıştı. Bize yaptığımız müdahale yüzünden “insani nedenlerle” tepki gösteren ülkeler Suudi Arabistan’a karşı aynı hassasiyeti göstermekten imtina etmişti.

Bu tuhaf, ikircikli durum Euronews editörlerinin de dikkatini çekmiş olmalı ki geçtiğimiz günlerde hazırladıkları bir haberle Türkiye-Suudi Arabistan karşılaştırması yapıp siyasi ve aslında ahlaki ayrımcılığın nedenlerini bulmaya çalışmışlar.

Sordukları uzmanlardan bazıları sanki El Kaide’ye karşı savaş önemsizmiş, Yemen daha fazla istikrarsızlaşırsa bölgeye ve Avrupa’ya tehdit ihraç etmezmiş gibi IŞİD’e karşı savaşın önemine ilişkin görüş bildirmiş. Bazıları da gerçek sebebin silah endüstrisinin Suudi pazarını kimseye kaptırmak istememesi olduğunu söylemiş.

Euronews’un Stockholm’deki SIPRI’nin araştırmalarından yararlanarak bulduğu rakamlar da bu ikinci görüşü doğrular nitelikte çıkmış. Haberde Suudilerin dünyanın en büyük silah ithalatçısı; Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve tabii ki Birleşik Krallığın dünyanın ilk 10 silah ihracatçısı olduğunu vurgulamışlar.

Suudiler en çok ABD’den silah alsa da Birleşik Krallık yüzde 23’lük bir pazar payına sahip. İspanya’nın payı sadece yüzde 2.4 olmasına rağmen 2018’de koyduğu silah ambargosundan birkaç hafta içinde vazgeçmiş. Çünkü Suudi Arabistan bir inşaat işinden vazgeçeceğini söylemiş, Madrid de kararını gözden geçirmiş.

Almanya’nın ambargosu var ancak Kaşıkçı cinayeti yüzünden. Onun da zaten söz konusu haberde çok etkin uygulanmadığı vurgulanıyor. Fransa derseniz önce sattığı zıhlı araçların Yemen’de kullanılmasından endişe ediyor ama Suudiler sivillere karşı kullanılmayacağı garantisini verince rahatlıyor.

Geçtiğimiz Mayıs ayında Fransa Cumhurbaşkanı Macron “bana söz verdiler, merak etmeyin” mealinde bir açıklama yapıyor. Savunma Bakanı Parly de bizim silahlar Yemen’de kullanılmamaktadır diyor fakat Euronews’a göre kullanılıyor.

Birleşik Krallığın hikayesi ise bambaşka. Suudilere satış yasak ama sadece hukuken, daha doğrusu sözde. Gerçi bize karşı koydukları satış yasakları da öyle ve belli ki fazla bir anlam ifade etmiyor.

Yine de müttefikliğimiz, NATO’da birbirimizin güvenliğini garanti etmemiz yüzünden ortada tuhaf bir durum var. Ne de olsa insani gerekçeler Suudi deneyimiyle saçmalaşıyor, anlamsızlaşıyor.

Geriye açıklanmaya muhtaç kararlar kalıyor. Doğrusu Brüksel’de ya da başka bir yerde karşı karşıya kaldıklarında bu kararlarını Türk muhataplarına ne şekilde açıklayacaklar merak ediyorum.

Umarım bir basın toplantısı olur da orada kamuya açık anlatırlar. Kim bilir belki de PYD/YPG’nin aslında PKK olmadığını ya da Türkiye’nin müdahalesinin kurguladıkları senaryonun hayata geçmesini imkansız kıldığını söylerler.

Ama onlar ne derse desin, ne düşürse düşünsün bizim daha önce de yazdığım gibi küsme lüksümüz yok. Bunun sadece Türkiye’ye karşı bir ayrımcılık olmadığını, dünya siyasetinin böyle kurgulandığını görmek durumundayız.

Bıkmadan usanmadan her düzeyde ve her fırsatta pozisyonumuzu anlatmak, Euronews gibi mecraların yarattığı bu tür imkanları diplomatik koza çevirmek zorundayız. Bir de tabii kendimizi sorgulamak, nerede hata yaptığımızı düşünmek…

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum