Katar krizinin ardından

Ortadoğu’dan bir Katar krizi geçti diye haber yapılmadığına göre sanırım hala olay etkileri ve sonuçları ile uzun süre tartışılacak gibi gözüküyor.

Özelikle BAE’nin gücünü ve boyunu aşan eylemlerinin arkasında gerçekten kimler olduğunu bugün olmasa da yakın zamanda hep beraber göreceğiz. Bu hamleleri Suudi Arabistan ve İsrail destekli yaptığını söyleyen onlarca farklı kaynak olsa da delil koyan fazla olmadı.

Libya, Irak, Mısır, Yemen ve Katar’da ön plana çıkan hamleleri aslında kimlere çalıştığını gösterse de yaşananları doğru anlamlandırmaya yetmemektedir.

İran krizi bu kadar yakınken neden Türkiye’ye cephe alındığını açıklamaya muhtaçtır.

Bölgesel sorunlarda ortak hareket eden bu ülkelerin keskin dönüşlerinin ardından ne çıkacağı çok da net değildir.

***

Son gelişmeleri yalnızca sayın cumhurbaşkanının şahsına yapılan eylemler olarak değerlendirmek sorunu çok sığ olarak algılamak olur.

Açıkçası bu yaşanan süreci doğru okumak için bir çok ekstra bilgiye ihtiyaç vardır. Bunları sıralamak ve cevaplarını aramak daha faydalı olacaktır.

Katar ‘ın çevrelendiği dönemde Libya , Filistin , Suriye de neler değişmiştir.

Katar bu krizden çıkabilmek için ABD ve İngiltere’ye nasıl tavizler vermek zorunda bırakılmıştır.

Müslüman kardeşlerin ( İhvan Hareketi ) gelecekte durumu ne olacaktır.

Bölgede İran karşısında ki tek dengeleyici ülke olan Türkiye yerine hangi ülke bölgeye nüfuz edecektir.

İran, Çin ve Rusya’nın bölgede kazanımları nasıl bir operasyon ile geri alınacaktır.

Mescid-i Aksa gibi bütün islam dünyasını ilgilendiren konularda Körfez ülkeleri sessizliklerini daha ne kadar sürdüreceklerdir. Halklarını kontrol altında tutmak için nasıl bir karşı hamle gerçekleştireceklerdir.

Körfez ülkeleri sınırların değişimi konusunda nasıl bir tavır alacak ve bunun kendi ülkelerine etkilerini nasıl ortadan kaldıracaklardır .

Yeni enerji bölgelerinin durumu bu ülkelerin tavırlarını nasıl etkileyecektir.

Bu ve buna benzer sorular önümüzdeki dönemin nasıl olacağına da ışık tutacaktır. Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme faaliyetleri Pasifik’teki gelişmelerden ayrı okunamayacağı içinde ayrı bir çalışmaya ihtiyaç duyacaktır.

***

İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın pearl Harbor’u bombalamasının nedeninin, ABD’nin Japonya ya petrol ambargosu koyması olduğu unutulmamalıdır. Alternatif enerji kaynakları yaygınlaşmadığı müddetçe günümüzde petrol majör kaynak olmaya devam edecektir.

Pasifiği sıkıştırmak istiyorsanız körfezi sıkmak ABD için en doğru hamle olacaktır. Son yıllarda Avrupa’dan çekilen ABD askerlerinin Körfez’e ve Afganistan’a getirilmesi de bir rastlantı değildir.

Hatta şu açıklamayı bile bu bağlamda değerlendirin derim; “ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın almadığını ancak Ankara’nın söz konusu füze sistemini almış olması halinde bu durum Washington için kaygı verici olacaktır.”

Bir ülkenin aldığı yüksek irtifa hava savunma sistemi niye başkasını rahatsız ederki? Eğer bu silah sistemini aldığınız da düşman dost tanımlamasını değiştirirseniz eder. Bütün yaşanalar söylenenler bir rastlantı değil birbiri ile ilişkilidir.

Türkiye jeopolitiğin kaderini yaşamakta ve Avrupa, ABD ve Pasifik endeksli fay kırılmalarının ortasında kalmaktadır.

Bu süreç başlangıç hareketleri gibi yaşanmakta büyük fay kırığı daha gerçekleşmemektedir. Ortadoğu’daki bütün yaşananları da bu öncü sarsıntılar olarak ele almak gerekmektedir.

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum