Nobelden Külliyeye

Noel mi Nobel mi?

Nobel. Alfred Nobel.

Bir kimyager. Dinamitin mucidi olur kendisi. Dumansız barutu da ekleyelim.

Çocukluğumda, babamın dükkânında av silahları ve malzemeleri bölümü de vardı. O zaman dinamit satışı da serbestti.

İlkokul yıllarımdı ve av malzemeleri bölümüne ben bakıyordum Saçma, kurşun, fişek, barut (karabarut ve dumansız barut) gibi malzemeleri de bol bol sattığımı hatırlıyorum. Evet dinamit lokumları da sattım. Yol yapımı için karayolları ya da belediye alırdı daha çok, ama balık avlamak için alanlar da yok değildi.

İşte Bay Nobel’le aramda böyle uzak ve dolayımlı bir bağ var.

Bay Nobel’in kardeşleriyle birlikte 19. yüzyılın sonlarına doğru Ruslar tarafından işgâl edilen Azerbaycan’da petrolün fışkırmasını müteakip kurduğu petrol ve silah sanayiindeki yöntem ve sonuçları incelemeye değer. Orada bir miktar kan da görürsünüz. Bu bağlamda Suat Parlar’ın “Barbarlığın Kaynağı Petrol” kitabına belki de bir daha eğilmeli.

İki Türk Nobel aldı şimdiye kadar: Orhan Pamuk ve Aziz Sancar.

Zamanında yeteri kadar konuşuldu her ikisi hakkında da.

Ama şimdi Nobel, Cumhurbaşkanımızın da dâhil olduğu bir tartışma ile yeniden Türkiye gündeminde.

Geçmişte kimi yıllarda manşetlerden vurgulandığı gibi “bir Türk Nobel alamadığı” için değil, Nobel, hiçbir ihtirazî kayıt olmaksızın, açıktan “Bosna’da bir soykırım, katliam olmamıştır” diye görüş açıklayan Avusturya’lı yazar Peter Handke’ye verildiği için.

Siyasal amaç ve etkisi açık olan Nobel edebiyat ödülünün Peter Handke’ye verilmesi onu aklar mı?

İnsanlık vicdanı ödüllü/inkarcı faşistle ödülsüz inkarcı veya kabulcü faşisti tefrik edemeyecek kadar körleşmiş midir?

Peki merhum Komutanımız, Bilgemiz, Aliya İzzetbegoviç yaşasaydı ve diyelim Nobel Barış ödülü ya. Nobel Edebiyat ödülü kendisine verilse, o bu ödülü alır mıydı?

Bugün düzenlenecek bir törenle verilecek olan Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödüllerini, Nobel ödüllerinin sosyal ve siyasal etkilerinin projektörleri altında yeniden çok yönlü bir eleştiri parantezine aldığımızda ne görürüz?

Hayat kısa, sanat uzun. Biraz da karmaşık, neylersin.

19-12/11/ekran-resmi-2019-12-11-233943.png

Su şişeleri ve plastikitakalar

Her şeyden önce cam şişede satılanı da var ama su genellikle plastik şişe ve damacanalarda satılıyor.

Lafa gelince plastiğin zararlarından, sağlık ve çevre tahribatından söz etmeyi pek sevsek de, uygulamada her gün binlerce ton (sadece plastik su kapları vesilesiyle) plastik kullanıp attığımız ortada.

Oysa bütün suların cam şişede satılma mecburiyeti getirilebilir, kimse de bir şey kaybetmez.

Artık profesyonelleşen su dağıtım şirketleri bu işi şıp diye çözer.

Madem su içecek çeşmeleri akıtmamaya yeminlisiniz, bari bu kadarcığını yapın ve herkes suyu cam şişelerden fahiş olmayan fiyatlara alabilsin.

Eh biliyorum, kimsenin umurunda olmayan ıvır zıvır sorunlardan biri deyip geçeceksiniz.

Plastik su şişelerinde sağlık sorunsalı dışında şöyle mendebur bir sorun daha var: Plastik mavi kapakların açılmaması. Bildiğiniz açılmıyor bazı plastik şişe su kapakları,, güç kuvvet nafile.

Yani çölde susuz kalsak ve şans eseri bu plastik su şişelerinden elimize geçse, açıp da içmemiz mümkün değil, yine susuzluktan ölebiliriz.

Oysa bu işlerin insanî bir standardı olmalı. 80 yaşında yaşlı bir amca da, altı yaşındaçbir çocuk da o kapağı sorunsuz açabilmeli.

Yanımızda her zaman bir Herkül ya da mengene taşıyamayız, değil mi ama.

19-12/11/ekran-resmi-2019-12-11-233933.png

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum