Politikaların değişken tekrarı

Değişik suları, yolları, anıtları, ustaları var politikanın.

Elbette hırsları, başarısızlıkları, gözyaşları da.

Sanıldığı kadar kolay bir şey değil. Duyanı, okuyanı tatmin edecek, aklını çelecek söylemleri, plan-programları bir yana bırakalım; Alışık olmayan bünyeler için her gün yüzlerce, binlerce insanla el sıkışmaktan kucaklaşmaktan da geçelim; elli kişiyle selamlaşmak bile sersem tavuğa çevirebilir insanı.

Politikacının başarılı olmasının şartlarından biri de muhaliflerinin başarısız olmalarıdır. Evet, muhaliflerin başarısızlığını da sağlamak zorundadır politikacı. Demek ki başarılı politikacı toplumun bütün kesimlerine, yani karşıtları da dâhil olmak üzere şu ya da bu yönde bir etki bırakmak durumunda.

Toplum dediğimiz şinanay varlık ise bugün artık bir çoğunun çivisi çıkmış yüzlerce girdi ve çıktıdan oluşan ve sürekli şekilden şekile giren devasa bir hamur gibi. Yoğurmak için bilek, pişirmek için fırınlar ve kürekler gerekmekte.

Kültür politikasından daha çok politika kültürü var mıdır yok mudur? Siyasetin işleri biraz da bu ilke ya da ilkesizliğe bağlı olarak yürür.

Bir şeyin ak mı kara mı olduğu anlık değerlendirmelerle değişir durur da ruhun duymaz a benim laylaylom seçmenim.

Dış politikanın, dünyanın içine girdiği/çıktığı durumların yansıması da iç politika sularındaki yelkenliler için sık sık rüzgâr değişimi etkisi yapar. Hem yelkenleri idare etmek, hem dümeni sıkı tutmak, hem de iyi yüzme bilmek gerekir ki sahil-i selamete bir selam çakılabile.

Nedir? Politika sanıldığından da zor dikenli bir yoldur. Politik bir çemberin içinde gülüp oynayan kimi figürlere bakıp da politikanın bütünüyle o alandaki danslarda mürekkep bir alan olduğunu düşünmek yanılgıdır. Toplumda politik bir alanın oluşturulması, hele de o alanı iknâ edici eylem ve söylemle doldurabilmek zorun zorudur.

Bunları ölçüp biçmeden çıkılan yollardaki yolculara gelip şöyle diyebilirler: “Çen polikacı mı oldun çen?”

Otizmsiz

Aksaray’daki müessif hadisenin yansımaları sürüyor.

Toplumun doğal dengeleri ve sağduyusu savrulmaya başlamaya görsün, nereden hangi arızaların sökün edeceğini bilemezsiniz.

Gün olur, bir yanlış kelime ile biri linç edilir; gün olur bir yabancı, nefret söylemiyle darp edilir, gün olur şu olur, bu olur.

Hayır, bütün bunlar sosyal medyanın yükselmesiyle birlikte hemen her gün yaşandığı için söylüyoruz. Köpürtmeye çalışanlar da oluyor arada, provokatörler de giriyor devreye, az gelişmiş beyinler de.

Peki otistik çocuklardan ne istemiş bu yuhalayıcı veli grubu? Bunun mantıklı bir açıklaması var mı? Kendi çocuklarının eğitimine nasıl bir zarar veriyormuş bu otistik çocuklar? Hayır diyelim ki sen otizmsiz bir bireysin. Eee?

Havada bu ve benzeri onlarca soru var ama uzatmak yersiz.

Hadlerini kaybetmiş bir toplumda yaşıyoruz. Bu açık.

Gönder ve kurtul

Tık tık ve bir tık daha işte oldu! Bugünkü Kandil mesajı mükellefiyetinden de kurtulmuş oldun. Halbuki bekliyor insan... Sabahın gece olmasını beklediği gibi samimi, sadece kendisi için atılmış kandil mesajlarını. Mesajın içinde adım geçse canımlı cicimli bir mesaj olsa... Herkes bir günü bayram ediyor. Bugün de toplu mesajlara elveda günü ilan edelim. Kötülükler pul pul dökülsün. İyilikler çil çil yağsın. Kandiliniz de mübarek olsun

+Selinsu hanım olmazlara meyiliniz var sanırım, siz şöyle uzanın serumunuz birazdan takılacak.

19-11/09/sw.jpg
Fotoğraf: Abdulkadir Emeksiz

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.