Çağdaş küresel sorunlar ve Kur’an

Hepimizin gördüğü gibi bilhassa son iki yüzyıldan beri İslâm dünyası olarak halimiz hiç iç açıcı değil. Hep bildiğimiz ama çoğumuzun bazı nedenlerle ifade etmek istemediği gerçek şudur ki, Müslüman dünya olarak –bana göre- geçmişten devraldığımız, halen de inatla sürdürdüğümüz, bu aziz dinin çağ dışı yorumundan kaynaklanan ve özellikle son yıllarda iyice görünür hale gelen derin bir ahlak sorunumuz var. Toplumsal ilişkiler, siyaset, ekonomi, hukuk vb. alanlarda çektiğimiz sıkıntıların temelinde bu sorun bulunuyor. Dinin aslî gayesi bu alanları ahlâkî yönde düzeltmektir. Zira -çok yalın bir ifadeyle- din insan içindir, Kur’an insan diliyle, insana, insanlığa gelmiştir. İnsanın antropolojik özelliği ise akıl/bilgi, inanç ve ahlak varlığı olmasıdır.

Biz Müslümanlar bilgiden koptuğumuz için ahlaktan da koptuk; Batı dünyası dinden koptuğu için ahlaktan da koptu. Öyleyse onlar da biz de insanın bütünlüğünü bozduk. Onun için şimdi dünyanın hali de iyi değil. Baksanıza: Dünyanın 200’den fazla “süper zengin”i, birkaç gün önce Davos’ta toplanan dünya liderlerine, “yaşam maliyeti” kriziyle mücadele eden milyarlarca insana yardım etmek için “bizi vergilendirin” diye çağrıda bulunmuşlar. Kapitalistler bile “aşırı eşitsizlik”le mücadele çabalarına yardım için servetlerine “varlık vergileri” konmasını istemişler… Kıyamet alameti!..

İnsanlık için ilâhî bir lütuf olan bilginin ve bilimlerin, “Rahmân ve Rahîm olan Allah”ın insanlığa en son sesi olan Kur’an’la bağ kurmayınca Modern dünya için nasıl önlenemez sorunlar ürettiğini şimdiden görmeye başladık. Aslında dünyamız, “Tanrı öldü” diyen uğursuz sesin, sözün sahibi Nietzsche’den de çok önce atmosferimize yayılmasıyla kirlenmeye başladı. Tanrısız bilimin insanlığa ve bütün canlı-cansız doğaya açtığı belaları dünya yeni görüyor. Ve insanlık, henüz ucunu gördüğü bu sorunlar karşısında bile şimdiden aciz kalmış durumda. Allah’ın yalnız insana armağanı olan aklın ürettiği bilimin, ruh, ışık ve maneviyat kaynağı olan o ilâhî öğretiden nasipsiz kalınca, insanlık âlemini nasıl bir küresel karanlığa, gerçek bir sefalete doğru savurduğunu daha şimdiden görmekteyiz. Küresel ısınmadan canlı türlerinin hızla yok oluşuna kadar sayısız çevre sorunları, merhametsiz kapitalizmin ürettiği dehşet verici küresel haksızlık ve adaletsizlikler, cinsel sapıklıklar, ailenin çöküşü ve –belki de en tehlikelisi- uyuşturucu kullanımındaki inanılmaz artış gibi dünya sorunları daha şimdiden baş edilemez hale gelmiş bulunuyor. İnsanlığın uzun tarihi düşünüldüğünde bu kadar kısa zamanda bu kadar çok ve ağır küresel felaketler bile, insanlığın hali hazırda içine düştüğü karanlıklar deryasının birinci katmanı… Daha “karanlıklar üzerine karanlıklar” gelecek (Nûr suresi 24/39-40). Çünkü “İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karaların ve denizlerin düzeni bozuldu” (Rûm 30/41).

***

Yazılarımı takip edenler bilirler; ben her zaman iğneyi kendimize batırmak, bütün bu kötü gidişatın sebepleri içinde bizim yanlışlarımızı da görmek gerektiğini düşünürüm. Çünkü bu gerçektir ve gerçeği kabul etmek de en yüksel insani görevimizdir. Peygamberimizin tabiriyle “Bütün insanlık Allah’ın ailesidir” ve biz de bu ailenin birer üyesiyiz. Öyle hissediyor ve inanıyorum ki, Kur’an’ın istediği Müslüman, tıpkı Kur’an’ın model gösterdiği Peygamber efendimiz gibi, insanlığın sıkıntılarından ıstırap duyar. Bir dostum yenilerde Meksika’dan geldi ve Meksika’da sokakların uyuşturucu kullanan gençlerle dolup taştığını, bunların normal insanda görülmeyen zombi tarzı davranışlar sergilediklerini anlattı. Dünya gençliğinin de böyle bir “insan dışı” varlıklar olmaya doğru hızla kaydığını anlatan gözlemler dinledim ve maneviyattan yoksun modern bilimlerin insanlığı nerelere götürdüğünü düşünerek ıstırap duydum. Bütün bu olanlarda ve daha pek çok olacaklarda, Allah’ın son dini olan İslam’ı ve son mesajı olan Kur’an’ı kendimiz doğru anlamamış, insanlığa da doğru anlatmamış olmamızın payının çok büyük olduğunu düşündüm ve kendimi de suçlular tarafında gördüm.

Müslüman insan da bugün başka türlü bir kriz ve hatta yer yer çılgınlık hali yaşıyor. Ümmetin bu bunalımlardan kurtuluşuna rehberlik edecek ilâhî ışık yine Kur’ân-ı Kerîm olacaktır. Sorun –hâşâ- Kur’an’da değil. Sorun, onun lafzına takılıp, ilke ve amaçlarını şimdiki hayatla ve olgusal gerçeklerle buluşturmaktan kaçınan, Kur’an’ı indiği tarihe hapsetmekte direnen zihniyettedir.

YORUMLAR (59)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
59 Yorum