‘İbret alın, ey akıl sahipleri!’

Öncelikle belirteyim ki tasavvufsuz İslam medeniyeti düşünülemez. Kelâmın kısır spekülasyonunun ulaşamadığı gönüllerin derin ve içtenlikli imanla buluşmasına, fıkhın kuru formalizminin ihmal ettiği hayatlara ahlâkî inceliklerin taşınmasına tasavvufun büyük katkısı olmuştur. Elbette tasavvuf zaman içinde dışarıdan çok şeyler almıştır. Ama bu konuda o tek değildir; İslam felsefesi, kelam, fıkıh, hatta tefsir de insanlığın birikiminden yararlanmıştır ve bu hepten kötü bir şey de değildir. Hz. Peygamber “Hikmet müminin yitik malıdır, bulduğu yerden alır” buyurmuştur. İslam kültürü de başka kültürlere çok şeyler vermiştir. Melezlik sadece ırkları değil, kültürleri de güzelleştirir.

Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi tasavvuf özünde bir ahlâk terbiyesi, edep yoludur. İslâmî-tasavvufî literatürde kesrü’ş-şehveteyn (nefis, mal ve makam tutkularını dizginleme), tezkiyetü’n-nefs (ruhsal arınma) gibi kavramlarla ifade edilen bu benlik terbiyesi, tasavvuf kültürümüzde cihâd-ı ekber (en büyük savaş) denilecek kadar önemli görülmüştür. Batılı ve Doğulu birçok düşünüre göre bugün dünyamızın yaşadığı küresel bunalımların, saldırganlıkların, acıların, ruhsal tatminsizliklerin asıl sebebi, pozitivist, maddeperest ve hazcı hayat felsefesinin ürettiği manevi sefalet ve ahlâk çöküşüdür. Şu halde modern dünyanın tasavvuftaki bencil eğilimlerini aşmış, fakrı fahr bilen insan modeline kesinlikle ihtiyacı var. Bu nedenledir ki, manevi arayış içinde olan bazı yabancı entelektüeller daha çok tasavvufla ilgilenmişlerdir.

Ama bu anlattığım, “keramet değil, istikamet” diyen tasavvuftur. İstikamet, ahlak güzelliğidir ve onunla özdeşleşen tasavvuf asla aldatmaz, yanıltmaz, hayal kırıklığı yaşatmaz; fazilet, zarafet ve sanat üretir. Keramet menkıbeleri düzüp koşan tasavvuf ise istismara, aldatmaya, zarar vermeye, çirkinleşmeye, hoyratlaşmaya açıktır. İslam dünyası bu tasavvuftan çok çekmiştir, halen de çekmektedir. İşte dürüst Müslüman ilim ve fikir insanlarının, en başta da samimi tasavvuf erbabı ve âlimlerimizin böyle bir -sözde- tasavvufa karşı toplumu -Edward Said’in başka bir bağlamda kullandığı tabirle- “kolektif hezeyan”dan korumak gibi bir dinî, ahlâkî ve insanî sorumluluğu vardır.

***

Kur’an, “evliyaullah” (Allah dostları) dediği Müslümanların başlıca niteliklerini iman ve takva (Allah’a derin saygı ve yüksek ahlâkî sorumluluk şuuru) olduğunu ifade ettiği halde (10/13-14) kerametçi tasavvuf geleneğinde Allah’ın kudretine giren nice işler evliyaya nispet edildi. Bugün de şeyhlerinin, efendilerinin kendi cemaat/tarikat bağlılarını Allah’ın ahiretteki sorgusundan sualinden kurtarıp cümbür cemaat cennete sokacaklarını söyleyen, milyonları buna inandıranlar yok mu? Hızır’dan öğrenim gördüğünü söyleyen m. 10. yüyyıl sufîsi Hakîm et-Tirmizî, Nevâdir adlı kitabında evliyanın bir anda dünyanın bir ucundan başka bir ucuna gidebildiklerini, göklerde uçabildiklerini yazar. Ondan yedi yüzyıl sonra Mısırlı Sünnî âlim Münâvî ise, sufîlerin biyografisine dair Kevâkib adlı kitabında evliyanın başlıca 20 kerametinden birinin de ölüleri diriltmek olduğunu yazar (Gerisini siz hesap edin). En hatırlı sünnî âlimler bile kitaplarında bunları anlatırlar. Mûtezile uleması, İbn Hazm, İbnü’l-Cevzî gibi erken zamanlardan itibaren bunları reddedip Müslümanları uyaran âlimler olmuşsa da seslerini duyuramamışlar, geleneği kerametçiler belirlemiştir ve halen de bu nüfuzlarını sürdürüyorlar.

***

Evet, Allah Teâlâ Kur’ân-ı Mübîn’inde “İnsanoğluna keramet verdik” diyor. Ama ardından onu karada ve denizde taşıdığını, ona türlü türlü güzel nimetler, imkânlar bahşettiğini ve böylece dünyadaki başka nice varlıklara göre onu üstün kıldığını bildiriyor. İnsan bütün bu güzellikleri, Allah’ın onu başka varlıklardan ayrıcalıklı kıldığı aklıyla, bilgisiyle sürekli kendini yenileyerek, yeni yeni şeyler keşfederek kazanır. Allah böyle diyor ve bütün insanlık tecrübesi insanın “keramet”inin böyle gerçekleştiğini gösteriyor. Bugünün kerametçi şeyhleri de kalbi tuttuğunda keramette daha hünerli başka bir şeyhe değil, daha bilgili kalp doktoruna, daha donanımlı hastaneye gidiyor. “İbret alın, ey akıl sahipleri!” (Kur’an, 59/2).

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum