Mehdî rivayetlerine dair

Mehdî ve Mesih konularındaki rivayetlerin içerikleri bilhassa çağdaş bilimsel zihniyetin oluşturduğu düşünme tarzında ciddi sorunlar taşımaktadır. Onun için klasik hadis usûlünde “metin tenkidi” denilen ve büyük ölçüde ihmal edilmiş bulunan muhteva analizi günümüzde oldukça önemli hale gelmiştir. İlgili rivayetlerin içerik sorunlarından birkaçını değişik açılardan şöyle ifade edebiliriz:

1. Rivayet içeriklerinin Kur’an’la mukayesesi

Mehdî, Mesih, Deccal gibi konular birer inanç konusu oldukları için rivayetlerin muhtevasına Kur’ân-ı Kerîm açısından bakmamız zaruridir. Buradan bakınca şu gibi problemlerle karşılaşıyoruz:

a) Kur’an’da kıyamet ve ahiret hakkında pek çok ayet varken mehdîye ve Mesih’e hiç yer verilmez. Bu durum, söz konusu rivayetlerin gerçekten hadis olduğu konusunu kuşkulu hale getirmektedir.

b) İlgili hadislerde ve diğer rivayetlerde kıyamete yakın zamanda mehdî ve/veya Mesih’in geleceği, geliş zamanları, yerleri, gelme sebepleri, kalma süreleri ve faaliyetleri hakkında bilgiler verilmektedir. Ancak bu bilgiler, Kur’ân-ı Kerîm’deki “kıyamet bilgisinin yalnız Allah’a ait olduğu”, kıyametin ansızın geleceği (mesela bkz. A‘râf, 7/187) gibi bilgilerle çelişmektedir.

c) Kur’an, kıyamet gününün vakit olarak belirlendiğini ve ertelenmeyeceğini bildirirken, mehdî rivayetlerinde ertelenebileceğinin söylenmesi bunların Kur’an’la çeliştiğinin açık kanıtıdır.

d) Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.v.) insanlığı hidayete erdirmek için gönderildiği bildirilmiş ve son peygamber olarak tanımlanmıştır. Şu halde onun, kendisinden sonra Mesih ve/veya mehdî adıyla, kurtarıcılığı kesin birinin geleceğini haber vermesi İslam’daki nübüvvet itikadıyla asla uyuşmaz.

e) Kur’an’da Hz. Peygamber’in kıyamet zamanı hakkında bilgisinin olmadığı belirtilmiştir (A‘râf 7/187). Buna rağmen ona atfedilen mehdî-Mesih rivayetlerdeki anlatımlar Müslümanlarda sürekli bir mehdî ve kıyamet beklentisi üretmiştir. (Hatta tarih verenler de olmuştur. Mesela meşhur Osmanlı sufî-müfessiri İsmail Hakkı Bursevî’ye (ö.1725) göre Osmanlı’nın ömrü 524 sene kadar olacak, sonrasında devlet mehdîye intikal edecekti.)

2. Rivayetlerin ilâhî hikmet yönünden değerlendirilmesi

İslam inancına göre Allah hikmetsiz, yani manasız ve faydasız işler yapmaz. O, bir mehdî ve/veya Mesih eliyle dünyayı güzelleştirmeyi murat edecekse, bunu dünyadaki insanların ve diğer canlıların iyiliği için yapacaktır. Şu halde –rivayetlere göre- dünyanın ömründen sadece bir gün veya en fazla birkaç yıl kalmışken Allah’ın mutlaka bir mehdî göndereceğini ifade etmek, Allah’a hikmetsiz işler nispet etme anlamına gelir ki, böyle bir sözün Hz. Peygamber’in ağzından çıkması düşünülemez.

3. Hadislerde mehdîye atfedilen büyük işleri kısa zamanda başaracağı iddiası

Rivayetlerde mehdînin zulüm ve sefaletle dolan dünyayı kısa zamanda adalet ve iyilikle, yeri göğü bolluk ve bereketle dolduracağı bildirilmekte; her biri sayısız uzmanlıklar gerektiren bu işleri de kısa zamanda tek başına başaracağı anlatılmaktadır. Hiçbir peygamberin gerçekleştirme imkânı bulamadığı küresel adalet, barış, dürüstlük, refah gibi ahlâkî, hukukî ve maddi hayata dair ülküleri bir mehdînin başaracağı düşüncesi hem aklın hem de dinin ilkeleri bakımından kabul edilemezdir.

4. Rivayetler arasındaki uyumsuzluklar

Mehdîlikle ilgili rivayetler, tutarlı bir mehdî tasavvuru oluşturmaya imkân vermeyecek kadar ihtilaflı, hatta çelişkilidir. Mesela bir rivayette Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu belirtilir: “Dünyanın sadece bir günlük ömrü kalmış olsa bile, Allah yine de benim ailemden bir adam (mehdî) gönderecek ve o adam, öncesinde zulümle dolmuş olan dünyayı adaletle dolduracaktır.” Çok kullanılan diğer bir hadiste ise -başka ilavelerin yanında- “Allah o günü mutlaka uzatacak” ifadesi bulunmaktadır. Bir kısmı sahih kabul edilmiş başka rivayetlerde mehdînin iktidar süresinin beş, yedi, sekiz veya dokuz yıl olacağı gibi birbiriyle uyuşmayan detaylar vardır. Ayrıca, çoğu rivayetlere göre mehdî ile gökten inecek İsa b. Meryem (Mesih) ayrı figürlerdir. Fakat bunların aynı kişi olduğunu bildiren rivayetler de vardır (Mesela İbn Mâce, Sünen, Kahire 2015, III, 582). Sonuçta Mesih/mehdî rivayetlerindeki böylesi farklılıklar her devirde sahte kurtarıcıların türemesine zemin hazırlamıştır.

Son söz: “Mehdî bizim tembelliğimizin adıdır” (Aliya İzzetbegoviç, İslam Deklarasyonu ve İslâmî Yeniden Doğuşun Sorunları, çev. Kevser Terzioğlu, İstanbul 2007, s. 188).

YORUMLAR (109)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
109 Yorum