Aman Sünnilerin sosyolojisi bozulmasın!

Yeni Şafak’tan Ergun Yıldırım hocamız, Cemevleri üzerine ilginç bir yazı kaleme aldı. Yıldırım, yazısında haklı bir takım argümanlar kullansa da konuya çoğunlukçu ve Sünni bir çizgiden yaklaşıyor. Ve maalesef cümleler arasında da farkında olmadan aba altından sopa gösteriyor.

Bir zamanların vesayetçi, statükocu basındaki yazıları hatırlatan bir tarz: “Genç Subaylar Rahatsız! İsminin açıklanmasını istemeyen bir askeri yetkili…”

Yıldırım “Bu toplumun ezici çoğunluğu Sünnilerden oluşuyor. Bu kesimlerin sosyolojisi, Aleviliğin attığı adımların meşruiyeti için büyük bir adım taşır. O nedenle hangi konuda olursa olsun yeni adımlar atarken sadece o grubun taleplerini değil, aynı zamanda o grubun da içinde yer aldığı genel sosyolojiye bakmak zorundayız.” diyerek bir uyarı yapıyor.

Yıldırım, geçmişte yaşanmış gerginliklere bakarak haklı bir uyarı yapıyor, ancak unuttuğu şey bu ülkede ezici sosyolojiye sahip dediği kitleler hemen hiçbir dönemde devletten bağımsız hareket etmemiştir. Yıldırım’ın bir diğer unuttuğu, bu ülkede Sünni çoğunluk kadar olmasa da (kimisi Kemalist olduğunun bile farkında olmasa da) büyük bir Kemalist kitle var. Ezici Sünni çoğunluğun önemli bir kısmı da bu kitlenin paydaşıdır.

* * *

Yarın bir gün 28 Şubat benzeri bir dönemin tekrarlanmayacağının hiçbir garantisi yok.

Bu nedenle Müslümanların gerçek manada demokratik yönetim ve kuralların egemen olduğu adil bir devlet düzeni için çabaları zaruridir. Saltanat ne kadar İslami ise demokrasi de o kadar İslami olabilir, bunu anlamak şart.

Hem bugünkü koalisyonun diğer ortağının 28 Şubat’ın baş aktörlerinden biri olduğunun ısrarla unutturulmak istenmesi konusunda Yıldırım’ın çok hakkaniyetli dediği Tevfik Gürsu acaba ne düşünüyor gerçekten merak ediyorum.

* * *

Konuya dönersek Devlet içinden bir takım güçler araya girmedikçe ve yönlendirmedikçe o ezici denilen kitlenin Aleviler ya da herhangi bir azınlık grubu ile bir problemi olmamıştır. Olmamıştır derken birbirlerini tamamen sevdikleri, bağırlarına bastıklarını kastetmiyorum. Aralarında adı konulmamış bir kurallar manzumesi üzerinden ilişkiler sürdürülmüştür. Ve bu ilişkide de taraflar özel gerilim hatları dışında sorunsuz yaşamış ve birbirlerinin varlıklarını kabullenmişlerdir.

Yıldırım’ın tezini doğru kabul edersek geçmişte yaşanmış pek çok vahşet ve katliamda bu ezici sosyolojinin de açıkça rol aldığını kabul etmemiz gerekir. Yıllardır bu olayların derin devletin işi olduğu savunması savunması yapılırken, Yıldırım’ın geldiği nokta “Bu işlerde derini, merini yok biz de suç ortağıyız” demek olur.

Nitekim hala bu topraklarda pek çok kimse Maraş, Sivas, Çorum, Madımak vb. katliamlara DEVLET açıkça “katliam” demediği için katliam demiyorken, bu yaklaşımın ne denli tehlikeli olduğu izahtan varestedir. (Bugün bu olayların ana sebebinin dini değil Sağ-Sol çatışması olduğu da unutulmuş durumda.)

Sayın Cumhurbaşkanı her fırsatta CHP’yi Dersim Katliamı ile yüzleşmeye çağırıyor. Hepimiz biliyoruz ki CHP’li ya da değil ülkenin ezici çoğunluğu yaşananlarda yüzleşilecek bir durum görmüyor.

CHP’nin nasıl Dersim’le gerçek manada bir yüzleşme cesareti yoksa, maalesef bu ülkede muhafazakâr-milliyetçi sosyolojinin de böyle bir cesareti yok.

Öyle ki; bu acı olayların anılması, pek çoğumuzu, sırf devleti rahatsız ettiği için rahatsız etmekte ve yasakçı tutuma destek verdirtmektedir.

“Toplumsal barış için” bahanesine kimse sığınmasın. Bu ülkede her kesim kendi mahallesinde kendi kayıplarına ağlamaktadır. Sonuç, hakikatle yüzleşilemediği için düşmanlık daha da derinleştirilmektedir.

Halbuki mesele fazlasıyla basit. Ezici sosyoloji istiyor diye bu ülkede yaşayan dini, la-dini hiçbir grup ezici sosyolojinin dayatmalarına maruz bırakılmamalıdır.

Muhafazakar kibir ile –iktidarın hep bizden olacağı zannı- diğerlerini yok sayma tutumu ve bizim istediğimiz kadar hak verilir tavrı Türkiye’yi büyütecek değil küçültecek bir tavırdır.

Yıldırım’ın bahsettiği “hakkaniyetli çizgi” gerçekten uygulansa idi bu ülkede o ezici çoğunluk başörtüsü dramından ders çıkarıp zorla başkalarının çocuklarına Sünnilik inancının öğretilmesine en önce karşı çıkar ve zorunlu din derslerine çoktan son verdirirdi.

“Biz size bu işin ekmeğini yedirtmeyeceğiz” tavrı yerine, hakkaniyetli ve adil bir çözüm için çabalanmalıdır. Korkmayın İslam dini birilerine bir takım haklar verildi diye bölünmez tam tersi inat ettikçe bölünür.

Siz çözümü getirirseniz itiraz edecek bir CHP’ye de “Siz gerçekte din ve vicdan özgürlüğü istemiyorsunuz!..” deme hakkınız olur.

Allah şüphesiz adil olanlarla birliktedir…

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum