Kürtlerle yakınlaşmak Erdoğan’ı da Kılıçdaroğlu’nu da hain yapmaz!

AK Partililer ve Cumhurbaşkanı Erdoğan herhalde işlerin nasıl bu hale geldiği konusunda fazlası ile endişelidir çünkü yıllardır gündem belirleme gücüne tek başına sahipken artık gündemin akışına kapılmaktan başka çare bulunamıyor. Ellerinden uçup giden gündemi “efendim içerden bilgi alıyorlar” ile açıklamak da çok anlamlı değil.

İktidar uzun süredir toplumun nabzını tutamıyor. Halbuki, geçmişte AK Parti ve Erdoğan’ı öne çıkaran bu özelliği idi ve halk da bunun karşılığını sürekli artan desteği ile gösteriyordu. İşin gerçeği AK Parti olmasa da Erdoğan’ın siyaseten hala çok güçlü bir karşılığı var ama o da biraz romantizmden kaynaklanıyor. Bu romantizm bir seçim daha kazandırabilir mi? Hep birlikte göreceğiz.

Son dönemde ortada bir de Kılıçdaroğlu gerçeği var. Kılıçdaroğlu belki siyaseten Erdoğan kadar güçlü bir karakter değil ama Erdoğan’ın son dönemde attığı pek çok adımın arkasında da imza sahibi. Bedelli tartışmalarını hatırlayın “Analara mı sordun?” tepkisinden birkaç gün sonra bedelli askerlik çıkıvermişti. Çok şükür sonra aklı selim egemen oldu da bedelli tartışmalarını tamamen tarihe karıştıracak adım atıldı. Kılıçdaroğlu, emeklilere bayram ikramiyesi dedi oldu, 3600 dedi oldu, KYK kredilerinin faizleri silinsin dedi o da silindi.

Şimdi de EYT ve Öğretmen Kariyer Basamakları Sınavı (ÖKBS) için bastırıyor. İzlediğimiz kadarı ile yıllardır EYT’lileri görmezden gelen Erdoğan EYT ile ilgili bir orta yol bulma çabası içinde ve muhtemelen şu an fırtınalar kopartılan, kanuna göre ihtisas mesleği olan ama ne hikmetse kendi içinde ayrım yapan ÖKBS ile ilgili de bir adım atılmak zorunda kalınacak.

Erdoğan ve AK Parti “Bütün bunların altına biz imza atıyoruz Kılıçdaroğlu ve diğerleri kim oluyor ki?” diyebilir hatta birilerinin demesi ile başkanlık seçiminde karşı adayın Kılıçdaroğlu olması için tuzak olduğu da iddia edilebilir. İkinci senaryoyu yazan ve dillendirenler Kılıçdaroğlu’nun bırakın AK Parti’yi kendi partisi içinde bile sindirilmekte güçlük çekilen etnik ve mezhebi arka planının başkanlık seçiminde Erdoğan’a yarayacağına kuvvetle inanıyorlar.

Kılıçdaroğlu’nun kimliği, içinden geçtiğimiz ekonomik krize ve kriz yönetiminde yapılan inanılmaz hatalara, demokratik işleyiş ve insan hakları konusunda (2012’ye göre) gerilediğimiz seviyeye rağmen MUTEDİL SEÇMENİN oy verişinde tek başına belirleyici olacaksa zaten tüm ülkeye geçmiş olsun demekten başka elimizden bir şey gelmez!..

Burada bence önemli nokta ekonomik kriz dışında Kılıçdaroğlu’nun demokratikleşme, insan hakları vb. konularda neler düşündüğü… Helalleşme çağrısının içi demokrasi ve insan hakları ile doldurulup doldurulmayacağı ve mutedil kitlelere inandırıcı işaretler verilip verilemeyeceğinde. Sosyal medyada intikam çığlıkları atanların suyuna gidilip bir devri sabık peşinde mi koşulacak yoksa olan bitenden ders alıp Türkiye’yi normalleştirecek bir politika mı izlenecek bu konuda net olunmalı.

Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa’da Saadet, Deva ve Gelecek Partileri ile birlikteliği böyle bir sürece izin verilmeyeceği anlamına geliyor olmalı. Ancak, masanın ağır basan iki bileşeni: CHP ve İYİ Parti. CHP sürekli uzak geçmişi ile imtihan halinde, İYİ Parti ise iktidar ortağı MHP ile olan benzerliği ve gelgitli söylemi sebebiyle soru işaretleri taşıyor.

Kılıçdaroğlu dışında adaylık için adı en çok geçen iki adaya baktığımızda da ilginç bir durum var karşımızda. Anketlerde sürekli en öndeki aday olarak gösterilen Mansur Yavaş’ın ülkenin başat sorunları ile ilgili ne düşündüğünü kamuoyu hemen hiç bilmiyor. Tamamen kapalı kutu ve İYİ Parti içinden çıkan sesleri de onunla beraber okuduğumuzda öyle parlatıldığı gibi herkesin adayı olabilir mi? Çok şüpheli.
İmamoğlu’na gelince; Karadenizliliği, aşırı rahat tavırları pek çok seçmene itici geliyor ama bir gerçek var ki en azından bazı konularda ne düşündüğü az çok biliniyor. Hemen her kesimden oy alabilecek potansiyele sahip ama tatil severliğinin başına açtığı işler de ortada.

Gelelim Kılıçdaroğlu’na, ilk günden beri Kılıçdaroğlu’nu bir CHP’li olmaktan çok bir SHP’li (Sosyal Demokrat Partili) olarak gördüğümü belirteyim. Zaten Kılıçdaroğlu’nun CHP’de yaptığı dönüşümde, Kürtlerle yakınlaşma çabası da bu damardan besleniyor. Bu damarın Türkiye’de güçlenmesi bence çok önemli. AK Partinin 2000’li yıllarda Kürtlerle başardığı yakınlaşmayı SHP çok daha zor bir zamanda başarmış ama arkasını getirememişti. Belki, şimdi bu yakınlaşma ile başımıza yıllardır bela olan terörden tamamen kurtulabiliriz. Bu noktada belirtmeliyim ki, AK Partinin zamanında başlattığı Kürt Açılımı ne kadar doğru ise CHP ve Kılıçdaroğlu’nun Kürtlerle yakınlaşma çabası da bence o kadar doğrudur.
Ne dünkü Erdoğan ne de bugünkü Kılıçdaroğlu böyle bir çaba içinde oldukları için hainlikle suçlanamaz diyerek şimdilik nokta koyalım…

YORUMLAR (26)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
26 Yorum