Ekonomi eleştiri cibilliyet

İktidarın sorunlara bakış tarzına dair tipik bir örnek: Bütün dünyada enflasyon üç beş puan yükseliyor ve iktidar hemen her gün “dünyada da enflasyon var” diye bağıra bağıra ifade ediyor.

Ama bütün dünyada Merkez Bankaları enflasyonu dizginlemek için faizleri yükseltiyor, iktidarda çık yok! Aksine, Cumhurbaşkanı hâlâ “faizi indirmeye devam edeceğiz” diyor. (6 Haziran)

Sürekli söylenen “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” ifadesi, iktisattaki karmaşık sebep-sonuç ilişkilerini tersinden okumanın vecizesidir.

Sebep sonuç ilişkisini yanlış okuma; olaylara “laboratuvar” gözlüğüyle değil, ideoloji ve “bizden” olup olmama gözlüğüyle bakmaktan ileri geliyor.

Erdoğan gelişmiş ülkelerde faizin negatif veya yüzde birkaç olduğunu defalarca söylemişti. Ama o ülkelerde Merkez Bankalarının bağımsız olduğunu hiç söyledi mi?

GEZİ OLAYLARI VE EKONOMİ

Sebepler-sonuçlar ilişkisi yanlış kurmanın başka bir örneği; Sayın Erdoğan diyor ki:

“Milli gelirimizi 958 milyar dolara kadar çıkarmışken Gezi olayları ile başlayıp hala süren çok yönlü saldırılar sebebiyle hedefimizin gerisine düşmüştük. Şayet bu engeller olmasaydı bugün milli gelirde 1.5 trilyon dolar sınırını aşmış olacaktık.” (13 Haziran)

Yani, başarısızlığın sebebi dış saldırılar!

Hatırlayalım, Gezi olayları 2013 Mayıs-Temmuz aylarındaydı. Türkiye, TUİK’e göre 2012’de yüzde 2.2 büyümüştü. (BloombergHT, 1 Nisan 2013)

Gezi olaylarının yaşandığı 2013 yılında, yine TÜİK’e göre ,Türkiye’nin büyüme oranı yüzde 4 olmuştu. (BloombergHT, 3 Mart 2014)

Bizzat Başbakan Erdoğan da 17 Eylül 2014’teki açıklamasında “Türkiye’nin ekonomik büyümesinin devam ettiğini” belirtmişti. (17 Eylül 2014)

Gezi olayları ile ekonominin performansı arasında bir sebep-sonuç (nedensellik) ilişkisinin bulunmadığı açık.

EY TÜSİAD

TÜSİAD bir açıklamasında, TL’de şiddetli değer kaybının “enflasyonda hızlanma, yatırımları, büyümeyi, istihdamı baskılama ve en önemlisi ülke olarak fakirleşme riski”ne yol açtığını belirterek “genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” demişti. (18 Aralık 2021)

Geçen beş ayda bu risk büsbütün büyüdü. Böyle eleştiriler dikkate alınmalıydı, değil mi?

Erdoğan ise şu tepkiyi vermişti:

“Ey TÜSİAD ve yavruları sizin tek göreviniz var, yatırım, istihdam ve büyüme. Kalkıp da hükümete saldırmanın yollarını aramayın. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de iyi biliyoruz.” (19 Aralık 2021)

TÜSİAD’ın yeni Başkanı Orhan Turan, “fakirleşerek büyüme” olgusuna dikkat çekti. Enflasyona karşı dünyada faizlerin yükseltildiğini, bu durumda Türkiye’nin dış kaynak bulmasının daha da sıkıntılı olacağını söyledi. Bunlar son derece önemli uyarılardır.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği sorununda “Türkiye’nin dile getirdiği sıkıntıların ve taleplerin müzakere yoluyla, karşılıklı anlayışı geliştirerek ve ittifak ruhuna uygun şekilde çözülebileceğini ümit” ettikleri söyleyen Turan’a Erdoğan’ın tepkisi:

“Ey TÜSİAD siz onların yanında yer alabilirsiniz biz şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız. TÜSİAD böyle giderse bu iktidarın kapısını hiç çalmasın. Bu kapı, yerli milli duruş sergileyene açıktır, sergilemeyene kapalıdır.”

ELEŞTİRİNİN DEĞERİ

Yabancı sermaye ve mesela Erdoğan’ın Beştepe’de ağırlayarak yatırım istediği Amerikan şirketleri yerli ve milli mi?.. Devlet kapısı herkese açık değil mi? Anayasa’nın eşitlik ilkesi?

Devletin kendisi “müzakere” yapmıyor mu, gerektiğinde “ittifak ruhu” demiyor mu?

Demokrasinin bir hikmeti de eleştirilerle ‘ortak aklın’ gelişmesi ve yanlışların düzeltilebilmesidir. Ama eleştirileri düşmanlık gibi görüyorsanız, ‘düzeltme’ mümkün olmaz.

Olmuyor işte…

Mesele TÜSİAD değil… Mesele; eleştirilere ‘düşman’ muamelesi yapan düşünce biçimidir. Kemal Derviş, Şevket Pamuk, Daron Acemoğlu, Durmuş Yılmaz gibi iktisatçılar daha 2014’lerden itibaren verimsizliğe, kaynak israfına, rant ekonomisine, kurumların aşınmasına, TL’nin değer kaybına, enflasyon işaretlerine dikkat çekerek uyarılarda bulunmuşlardı. İktidar bunları dinlemediği gibi kendi içinde da rasyonel ekonomi seslerini susturdu. Sonuç ortada: Kriz, küçülme…

Merhum Hocam Ali Fuat Başgil yetmiş yıl önce uyarmıştı: “Yer yüzünde zararlı tek fikir, eleştiri süzgecinden geçmeyendir.” (İlmin Işığanda, s. 178)

YORUMLAR (155)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
155 Yorum