Kendini bilmemek bugünkü düşkünlüğü getirdi

Tarih bilmeyenler ileriyi göremezler. Meclis’te topladığımız komisyona, parti değiştirmelere, transferlere, topyekûn hukuksuzluk baskısına maruz kalışımıza buradan da bakılabilir. “Topuklu Efe” dediğimiz kadının topuksuzluğunu gösteren ne ise oraya bakacağız ama tarih perspektifinden de bakacağız. Onu mahkûm edemeyen halkın vicdanı kararır ve her tür felakete açık hale gelinir. Türkiye bu savunmasızlığa düşüyorsa tarihle barışık olmayışla doğrudan ilgilidir. Bunlar açılacak meselelerdir.

Tarih bilmeyenler, tarihi tahrif edenlerin kendisine saldırdığını anlayamaz. Hatta yardım eder. Şimdiki iktidarımız ve muhalefetimizin anası tam bu roldedir. Türkiye’nin sağı solu babasını inkâr peşindedir. Bu durumda kimlik bunalımlarına düşmek kaçınılmazdır. Babasını bilmeyenin kim idiğini bilmesi mümkün değildir. Türkiye’nin düşürülmeye çalışıldığı durum budur ve ahlâkı yoktur. Dinden imandan bahsedenlerin dinle imanla alakaları da buradan anlaşılabilir.

Gözümüzün önünde bir tarih yağmalanıyor.

TARİHİ KÖTÜLEMEYLE YAPILAN TEMİZLİK

Türk egemenliğine karşı güçlü propaganda ağı yeni değildir ve bir ölçüde başarılıdır. Bugünkü hayatımızın, yaşadıklarımızın bile tersine inandırılan kitleler oluştu. 1915 tehcirine “soykırım” diyenler buna örnektir. Şimdi de PKK terörünü özgürlük arayışı gibi gösterme devrededir. Bir bir ele alsanız, söylenenlerin doğru tarafını bulmakta zorlanacağınız yalanlar ve yanlışlarla kuşatılmış durumdayız.

Türkiye’nin son yüzyılı içinde tarihe şaşı bakmakla bu gaflete düştük. Son 20 yılımız bu bakımdan sonuçtur ve feci bir dönemdir. Bu dönemin, bozucu, ayrıştırıcı projelerin hız kazanmasıyla anılacağı şimdiden söylenebilir. Tarihlerin, bu dönemi nasıl yazacaklarını düşünmek lazımdır. Galiba iflâsımızı ilan ettiğimiz Düyûn-u Umûmiye yılları ve devamında yaşananlar ayrı tutulursa yakın tarihimizde kolay kolay örneği bulunmaz.

Yıllardır ekranlarda açılımlar konuşuluyor. PKK ağzıyla Kürtlerin ezildiği söyleniyor. Ezilen hepimiziz. Kimse dönüp de “Bu memlekette kimse şu veya bu etnisiteden geldiği için horlanmadı” demedi. Diyeni de bir daha çağırmadılar. Geldiğimiz yere bakar mısınız?

‘BATI’NIN TARİHİ AYIPLIDIR

Bakışımızı genişletelim: Bütün dünyada Yahudiler ve Çingene tabir edilen gruplara hoş bakılmazdı. Bu sadece halkın görüşü değildi. Kanunlar önünde de eşit değillerdi. Çok beğendiğimiz ve örnek aldığımız Fransa’da Yahudiler 1789’dan sonra vatandaş yapıldılar. Bu da eşit vatandaşlığı getirmedi. Çingenelerin durumu daha fecidir. Horlandılar ve devlet kapılarına sokulmadılar. Daha düne kadar bu açık horlama devam ediyordu. 1939-45 arasında Fransız çingeneleri de soykırıma uğradı.

Uzak yakın tarihe bakın, bizde böyle bir ayıplı durum göremezsiniz. Osmanlı Türkiyesinde uygulanan millet sisteminde de gayrimüslimler üzerinde baskı ve açıktan horlama söz konusu değildi. Rahat yaşadılar. Sosyal statüler değişik olmakla beraber, Avrupa’daki gibi ırkçı bakışlar yoktu. 1839 Tanzimat’ı, 1856 Islahat’ı ve 1876 Meşrutiyet’inden sonra gelen yeni vatandaşlık rejiminde dine bakılmaksızın her vatandaş eşit haklara sahip oldu.

YALANLARIYLA KIŞKIRTMANIN TARİHİ

1828’de Yunanistan bağımsızlık elde edince diğer Türk olmayan unsurlar kolayca kışkırtıldılar. Balkanlarda Bulgarlar, Sırplar, sonra bizim Arnavutlar, Araplar… Zayıflarsanız bunlar olur. En iyi şartlarda yaşayanlar gayrimüslimlerdi. Askere gitmiyorlardı. Ticaret ellerindeydi. Batılı şirketlerle kurdukları ortaklıklarla kapitülasyonlardan da faydalanıyorlardı. Ülkeyi sömürüyorlardı. Memleket fakirleşirken onlar zenginleşiyordu. Buna rağmen ayaklandırıldılar.

Türkler şaşırdı. Devletlerine edilen iftiralar karşısında ne diyeceklerini bilemez haldeyken peş peşe isyanlar geldi. Rumlardan 70 yıl sonra Ermeni patırtıları başladı. Müslüman halk, dost ve kardeş bildiği kapı komşusu Aleg ve Onnik’in evlerini bastığını ve katliamlara giriştiğini gördü. En çok da Kürt dediğimiz, bugünkü gibi şehirlerde yaşamayan, çoğu dağlık yerlerde yerleşen Kırmanç vatandaşlarımız öldürüldü. 1915 tehcirinde konvoyları basarak Ermeni öldürenler de bu intikam peşindeki aşiretlerimizin mensuplarıydı.

“YUNAN” VE “ERMENİ” KÖTÜLÜĞÜN SIFATI OLDU

Türkçe’de bazı etnik isimlendirmelerin küfür gibi anılması bu ayaklanmalarda, savaşlarda yaşanan kitle halinde Müslüman ölümlerinden sonradır. Halkımızın, kabul edilemez bir hareketi görülene yakıştıracağı sıfat Yunan veya Ermeni’dir. Gadre uğradığını düşünen “Seni Yunan!” diyerek saldırır. “O Ermeni” diyerek bahsettiği kişi insanlığa sığmaz bir iş etmiştir. Bunları bilmek lazımdır.

Bu tür aşağılayıcı sözleri dilimizden kaldıralım diyenlere katılalım da bunları da bilelim. Kaybettiğimiz toprakları, İstiklâl Harbi’ni, daha dün Kıbrıs’ta yaşadıklarımızı hatırdan çıkarmak olmaz. Sadece 1821’de Mora’da 40.000 Türk’ün bir anda feci işkencelerle katledilişini bilirseniz, halkın Yunan’a verdiği bu anlamın en masum tepki olduğunu anlarsınız. Ermeni zaten malumdur. Dahasını demeyeyim.

Bunlar bizim yaşadıklarımızdır. Türk çocuğu tarihini, özellikle yakın tarihi iyi bilmelidir ki bugün olanları anlayabilsin. Unutursak başımıza şimdi olanlar gelir.

YORUMLAR (36)
36 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.