“Yalanlarla yaşıyoruz”

Kafamızda düzen yok, kendimize göre değişen kurgular var. Sağımızda da, solumuzda da böyle. Dinden yürüyenlerimizde görülmemiş derecede sapma örnekleriyle böyle. İşimize gelmediği için ana yollar ve ana konulardan kaçıyoruz.

İşimize gelmediği için” deyişime dikkat! Kuralların geçerli olmadığı bir memleket haline geldik. Buradan her tür bozgunculuk çıkar. Nitekim çıkıyor. Kaçtığımız patikalarda kayboluyor, çıkardığımız engellerde sıkışıp kalıyoruz. Konuşulması gerekenler konuşulamıyor. Bu insan bozukluğu toplumun iliklerine işliyor. Sosyal sermayemiz çürüyor.

Bozukluklar başa getirdiklerimizde yaşama ilkesi haline gelince düzensizlik düzen haline geliyor. Şimdiki gibi zirvelerine ulaşarak hayatımızı zehirliyor. Birilerinin plan ve programları böyle de işliyor.

SORMALI SORGULAMALISINIZ

Konuyu açalım: “Plan ve program” diyenlere “Neden bahsediyorsun?” demelisiniz.”Nass” diyerek Tanrı’yı yalancı çıkarma densizliğiyle cebinizi boşaltanlara, her durumda üste çıkanlara, kendisine kabahat-suç bulaştırmayanlara, hiçbir sistemin vermeyeceği “sonsuz yetki ve sıfır sorumsuzluk” hakkını nereden aldıklarını sormalısınız.

Kürt meselesi” diyenlere, “Mesele dediğin nedir?” sormalısınız. Ben bugüne kadar “Kürt Meselesi” diyenlerin mesele olduğunu gösterecek sözler ettiklerini görmedim, duymadım. Sormakta geç kalındı ama bunu yine de sorunuz. Sorduğunuz anda kem küm edişler başlayacak. On yıllardır, bütün kanallarda millete “sorun” pompalayanların, dolaylı-açık güya Kürt diyerek PKK güzellemesi yapanların, kendilerine “Ben ne diyorum?” demediklerini fark edeceksiniz.

“SORUN” POMPALAYANLARA RAĞMEN BİRLİK BOZULMADI

1 Eylül Pazartesi akşamı Sözcü TV’de hukukçu Uğur Poyraz araştırmacı sosyolog Semih Turan’a “Kürt sorunu diyorsunuz. Allah aşkına nedir bu Abi?” diyerek sordu. Açın izleyin, doğru dürüst cevap veremedi. Uğur Poyraz, o ne dediyse “Onlar hepimiz için var” dedi. Sadece bir dönem Kürtçe’nin yasaklanması var. Bu da çok geçmeden çözüldü, dedi. Semih Bey, “eğitim dili” diyecek oldu, Uğur Bey, “Federal yapıdaki Amerika’da, Almanya’da bile eğitim dili tektir. Bu bir hak değildir.” dedi. Diğer konuşmacılar da onu doğruladılar.

Kurgulanmış bir terör ve ona bağlı bir ayrılıkçılık elbette var. Bunların argümanlarını sorsanız, o da doğrulara dayanmıyor. Tarihi perspektifi defalarca yazdım. Doğrulara dayansa, kırk yılda -Hak saklasın!- Kürtlerle Türkler arasında kan gövdeyi götürürdü. Böyle bir ayrılık fikri tam yerleştirilemedi ama epeyce mesafe alındığı da açık.

Yılladır bütün kanallarda, gazetelerde, sosyal medyada “Kürt sorunu” diyerek milletin ensesinde boza pişirenler ne dediklerini bilmeden mi konuşmuşlar? Bunu taa baştan sormalıydık. Kimse boş atışlarla düşmanlık algısı yaratamamalıydı.

Bir yerden talimatla ve ideolojik güdülerle konuşanlar elbette var. Fakat Semih Bey gibi analitik bir kafaya sahip olduğu görüntüsü edindiklerimiz de “Ben ne diyorum?” diye düşünmemiş olabilirler mi?

“SORUN” YARATAN YÖNETİCİLER

Meclis’teki komisyon işte yaratılan bu kafa karışıklığının sonucudur. Türkiye, yılların kurgulanmış meseleleriyle görülmemiş bir ittifaka kadar geldi. Buraya gelişimizin yer yer yönlendirici, çok zaman da alabildiğine alan açıcısı 23 yıllık iktidarımızdır.

Kendilerine alan açmak için bütün aykırı grupları kullandılar. Bundan en fazla faydalananlar merdiven altlarında pıtırak gibi biten tarikat-cemaat görüntüsü altında din bezirgânlığı edenlerdir. Fetö bunlar içinde bir dünya teşkilatıydı. Kendisine güç kullandıran seçim kazanmış partiyi ve devlet yapısını ele geçirmeye yönelik hareketleri görülünce biraz tırpanlandı. Ders alınmadı. Benzerlerinin sırtı sıvazlandı. Yalanına yanlışına bakılmadı, bakılmıyor. Sahtekârlıkları ayyuka çıkanlara birer fiske vurulursa vuruluyor, o kadar.

TÜRKİYE BOZGUNCULAR İÇİN CENNET

Bu acaip yapılar dağ başındaki çobana kadar ulaştılar. Büyük çoğunluğu, başta söylediğimiz bozulan insan tipini ve toplumu düzeltmek için var olmadılar. Ahlâk diye bir dertleri de yok. Yani din ana fikirler halinde ne emrediyorsa bunların onlarla ilgisi yok. Bozgunculuğun din kisvesi bunlarda somutlaştı. İktidarımızın dayandığı ana kütleyi de bunlar oluşturuyor ve Türkiye bunları konuşmuyor.

Dinden yürüyen bir iktidarımız var. Tezada bakın ki sayelerinde yalanlarla yaşıyoruz.

Türkiye PKK terörü konuşulurken “Kürt Sorunu” denirken söylenen yalanlara sonuna kadar izin verdiği için bugüne geldik. İktidarımız, “işine geldiği için” o mağduriyet algısını da yönetti. Şimdi Fetö gibi diğer cemaatler ve PKK hareketi de yönetilemeyecek hale geldi. Şu PKK belasında Amerika ve top yekûn Batı’nın bastırmasıyla ne idüğü kimse tarafından bilinmeyen sürece ve Komisyon’a kadar geldik.

Geldiğimiz yer görünen köydü. Görenler gördü de yönetenlerin derdi memleket değildi. Dertleri hala kendileri. Hemen herkes kendi kampından konuşmaya devam ettiği için de doğruyu aramaz hale geldik. En büyük düşman bu insan bozukluğunu yaratan vurdumduymazlığımız ve kafasızlığımız diyeceğim, ağır kaçacak.

YORUMLAR (63)
63 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.