Kiracılık zor zenaat

Günlerden Pazar. Ayın da biri. Yani kira ödeme günü. Yeni taşındık, ilk kiramız. Küplüce’de oturuyoruz. Bugün kirayı ödesem olur mu? Var kira ödeyecek kadar param. Yarın pazartesi, ödeme için daha uygun bir gün. Yarın öderim.

Evden çıktım, işe gideceğim. (Ben hep pazar günü de işe gidilen işlerde çalıştım.) İşe gitmek de hiç sıkıcı değil. Küplüce’den Beylerbeyi’ne kadar yürüyorum. Beylerbeyi’nden Mecidiyeköy otobüsüne. O zamanlar İzlenim Dergisi Mecidiyeköy’de.

Ama daha durun, evden yeni çıktım. Apartmanın kapısından da çıktım. Karşımda iri kıyım bir adam. Tanıyorum, ev sahibimiz. Selam verdim. Selamı alıp almadığının farkında değilim. Yüzüne baktım. Kayda değer bir ifade yok.

“Kira” dedi, o kadar.

Kendi kendime utandım. Ev sahibimin böyle bir adam olduğunu bilseydim o beni yolda yakalayacağına ben erken davranır kirayı öderdim. Önüme dikilip, yolumu kesip, elini uzatıp “Kira” diye soğuk bir ifadeyle yüzüme bakmasına fırsat vermezdim.

Allahtan hazırdı kira parası. Hemen oracıkta ödedim, bir şey de konuşmadan yoluma devam ettim.

Ya olmasaydı kirayı ödeyecek kadar param?

“Abi, çarşamba günü ödesem olur mu?” Demek zorunda kalsaydım?

Adam rahatsız edici bir şey söyleseydi bana?

“Böyle olmaz, günü gelince kirayı isterim” gibi bir söz bile olsa, tabii, anlaşmışız, adamın hakkı, ama ağır gelir insana.

İki ay mı durduk o evde? Belki üç ay. Civarda başka bir ev bulduk taşındık.

Bir yıl geçmeden başka bir eve taşındık. Belki ev sahibinin oğlu evleneceği için.

Nereye? Küçüksu’ya bakan Rasathane’ye yakın bir tepeye.

Ev sahibimizin eşi ara sıra evi teftiş etmek istiyor.

Bazen birkaç gün arayla, bazen haftada bir, bazen daha seyrek.

Komşuluk bahanesiyle gelse sorun olmayacak belki ama kadın fiilen bütün odalara bakmak istiyor.

Bizim hanım tahammül edememiş, “Böyle olmaz” demiş. Ev sahibinin eşi de bu sözden rahatsız olmuş.

Ertesi gün ev sahibi aradı beni. “Oğlum evleniyor” dedi, “Ay başına kadar çıkın.”

O yıllar, “Allah acaba ev sahibi olmayı bana nasip eder mi?” diye kendi kendime sorduğum yıllar.

Evi nasıl alayım ben? Kirayı zor ödüyorum.

Belki evin içine girerek, kira öder gibi taksit ödersem olabilir.

Gittim Kiptaş’a. Tanıdığım yok. Pazarlama bölümünde oturan zat yabancı gelmiyor, bir yerlerde görmüşüm. Sonradan tanıştık. Şakir Okutan.

Durumumu anlattım.

Zemin katta, penceresi toprağa ya da duvara bakan evler varmış. “Onları satışa çıkarıyoruz. Bitmiş durumda, onlara müracaat et” dedi.

Böylece, 7 nüfusla 83 metrekarelik bodrum dairelerinden birine girdik ve taksitleri ev kirasından biraz fazla da olsa başımızı sokacak bir evimiz oldu.

Görüyorsunuz, dramatik bir hikâye değil. Kimseyle ne döğüştük ne çekiştik.

Ev sahibiniz çok anlayışlı biri bile olsa zordur kiracılık.

(Başlıkta ‘zenaat’ dedim, takdir edersiniz, ev sahiplerini idare etmek ‘zenaat’ sayılır.)

Bu yüzden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilan ettiği sosyal konut projesini faydalı buluyorum.

İnşallah zenginler değil de ihtiyaç sahipleri faydalanır.

Bugünlerde, ücretli bir kimsenin, dar gelirli bir ailenin ev sahibi olması imkânsız.

Ücretli derken, 3-4 yerde boy gösterip takviyeli maaşlar alan gökten zembille inmiş tipleri kastetmiyorum. Senin benim gibi normal ücretlileri kastediyorum.

Dalga geçer gibi, 10 bin lira 15 bin lira taksit! Hangi ücretli ödeyebilir?

Ödeyemediler. Dolayısıyla ev sahibi olamadılar.

Ama konut satışları çok arttı. Kim aldı bu konutları?

Devletin ucuz vatandaşlık kampanyasından istifade etmek isteyen yabancılar aldı. 250 bin dolara hem ev hem vatan sahibi oldular.

Tabii daha çok, zenginler aldı.

Gayrı menkul fiyatları dövizden hızlı artıyor. Dolara yatıracağına ev alıyorsun, zaten zenginsin, biraz daha zengin oluyorsun.

Dün başlatılan kampanya makul. 500 bin konut yapılacak. Hemen değil, 2028’e kadar. Taksitleri 2-3 bin lira civarında. 20 sene vadeli.

Doğru fakat gecikmiş bir karar. Ekonomiye de faydası olur.

Bakan Nebati kampanyanın “1,5 trilyon lirayı aşan bir ekonomik değer yaratacağını” söylüyor. Bu 1,5 trilyonun nasıl paylaşılacağını takip etmekte fayda var.

Oy getirir mi bu kampanya?

Evlerin teslimi seçimden çok sonra başlayacak. Ama bir proje olarak en azından moral desteği sağlar.

İşsizler faydalanabilir mi?

Pek mümkün görünmüyor.

Kampanyayla ilgili haberleri okurken aklıma gelip duruyor.

Malum, uzmanlara göre İstanbul depremi yakın.

Bu çapta bir kampanyayla çürük evlerin büyük kısmı depreme dayanıklı hale getirilebilirdi.

22 senedir neden yapmadılar?

YORUMLAR (34)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
34 Yorum